Allah’ın Beşer ile konuşması

allahin-beserle-konusmasiİnsan ve Allah’ın mana birleşimlerinin tezahürü olan tüm varlıklar, Şah damarı [Hablil Verîd] (50:16) ile işaret edilen ilahi kablo üzerinden Rabbi ile sürekli münasebet halindedir. Bu ilahi kablo Allah’ın zatındaki, varlıkların O’nun zatından ayrı olmayan sanal, geçici zât daireleridir. İnsanın Rabbini bilmesi, Allah’ın bilinemezliğini tatması da bu ilahi alan içerisinden olur.

İlahi kablonun kullanım derecesine göre İnsanın Kur’an’daki vasıfları da değişir.

İNSAN : Genellikle İnsanlığın ortalama bilinç düzeyine işaret etse de aşağıların en aşağısından (Esfeli safiliyn), yani salt hayvani bir yaşam tarzından, en yukarıya kadar (İlliyyun, tüm risalet boyutlarına mündemiç) tüm boyutlarıyla, yönleriyle insana işaret eder (95:1-8).

İNS olur İNSAN, insanın gündelik, toplumca bilinen yönüdür.

CİN olur İNSAN, insanın ilk anda kendini belli etmeyen, bilinçdışı kişilik-ler-i ve bu bilinçdışı etkileşimlerin bilinç/toplum düzeyinde açığa çıktığındaki kişiliklerdir. İNS yönlerimizin ezici çoğunluğu bu CİNlerimizin KONTROLÜ altında yaşar (6:128).

MELEK olur İNSAN, Cin/Bilinmeyen/Saklı kategorisi altında olsa da, İnsanı Evrensel Varlığa, Bilince, TEK’e bağlayıcı yetileri, güçleri ve hatta kişilikler-i-dir, ve açığa çıktığındaki kişiliklerdir.

BEŞER olur İNSAN, toplumca bilinen kişiliklerimizin, yani İNS’in, diğer İNS’ler ile ve de varlıkla İLETİŞİM kuran yönüdür. TEFEKKÜR eden (Etüd kelimeler: SALSAL, FEHHAR – 15:28, 55:14) İNSAN’ın ise dışarıyı duyan/algılayan hassaslaşmış, evrensel bilgiyi sezen (RUH üflenen), sezgisel, aydınlanmış (teSViYe edilmiş 15:29) yönüdür. Davranışları cinlerinin ve yeni yeni potansiyelinden çıkmaya başlamış melek(e)lerinin kontrolünde, gözlemindedir (2:30).

Tefekkür, ins veya cin insanlara ait çokça düşünmek anlamına gelmez. Sakin bir zihinden, yani BEŞER’den çıkan derinlikli, sistematik düşünce zincirleri kurmaktır. “His organı, yani cilt” kökünden türevli BEŞER’in yaratılma sürecinin tetikleyicisidir Tefekkür (SÂD – 71).]

* İNS Beşer (diğerleriyle sosyal temasta bulunan birey, kişi) ve İNSAN Beşer (aydın insan), RASUL Beşer (Risalet açığa çıkmış insan) kavramları benzer, ama ayrılar.

Ve Allah BEŞER‘e yani “Sezgi boyutu açılmış, Entellektüel = Kalbi işlek çalışan İnsana” üç şekilde ve/veya sırasıyla üç aşamada KELAM eder (42:51).

“Konuşmak” diye çevrilse de, KELAM etmek Kur’an bünyesinde “bir öğretinin, düşünce sisteminin aktarılması” anlamınadır.

Bir beşer için Allâh’ın kendisine kelam etmesi mümkün değildir! Ancak vahiy ile veya perde arkasından ya da bir Rasûl irsâl edip izniyle dilediğini vahyetmesi hariç! (42:51).

– Vahiy : Yani fısıldama/içe doğ(ur)ma ile.. Bütün insanlarda olan ortak yöndür. Tüm insanlar Vahiy alma kapasitesindedir, çünkü şah damarımızdan daha yakındır bize. Vahiy alma insanın Rasul olduğu anlamına gelmez (Bknz. 19:11, 16:68, 41:12, 95:5, 20:38), Vahiy Şeytandan da gelebilir hatta (6:121)].

– Perde Arkasından: Hiç bir ideolojinin tekelinde olmayan Bilim, Sanat, Kültür, Hayrat, İbadet gibi İnsanlığın ortak vicdanı/aklı için çaba içeren etkinliklerle varılan sonuçlarla.. Bu noktada gayretle işletilen bir zihin ve bu zihnin varmış olduğu bir öğretinin edinimi vardır.

Canı sıkılan (!) Tanrı’nın gönlünü hoş etmek için ve üzerimize borç (?) olan tapınma çalışmaları sanılan İBADET, gerçekte Tüm Varlık için hizmet etmek, koşturmaktır (Arapça’da abd = kul – köle – işçi – çalışan – hizmet eden anlamınadır; ama bu “totemlere, heykellere veya ulu tanrı Manituya değil de” uzaylar ötesi büyüklükte daha yüce-öte bir tanrıya tapmaya dönüşmüş ve insanlık Tanrısını güncellemiştir ne yazık ki). Varlık için koşturmak, hizmet müdavimi olmak, yani ibadetin insana fark ettirdikleri de Allah’ın Beşer ile bir kelam iletim biçimidir.

– Melek Rasul açığa çıkararak: İlk iki tarzı kendinde oturtan ve sonrasında, melek denilen Tümel Varlığa, Tümel Varlığın bağlayıcı evrensel güçleri (Cebra-il > “Tanrı’nın gücü” gibi) ile.. [Melek Rasuller için bknz. 35:1, 22:75]. Bu sonuncusuna, yani bir bağlayıcı güç gelen BEŞER Rasul, Nebiliği ile de toplumunun diline göre Risalet’in aktarımına aracı olur. Rasullerin en belirgin, “objektif” özelliği hiç bir “ücret/menfaat” gözetmemeleridir (34:47).

HALİFE ve ötesinde RASUL olacak olan BEŞER, kıvama (!) geldikten sonra, yani meleke sayısının, evrensel hassasiyetin artması sonucu ona RUH üflenir ve ADEM’e dönüşür. Secde (varlığı ile hemzemin olma), İnsan’a değil; Ruh/Evrensel mana üflenmiş BEŞER’deki RUH’adır. Çok sayıdaki melek Adem şuurunun zihinsel dokusunu oluşturur.

Ruh üfleme farklı bir anlatımla Kozmik Bilinç, Tek-Tümel Bilinç = Nefsi Vahide (4:1) ile unutulmuş olan temastır ayrıca. Kozmik Bilinç ile temas noktaları ise tertemiz, zıt eşler (zevc) diye bahsedilen HURİ‘leri oluşturur.

Ve HURİ olur İNSAN..

ADEM olur İNSAN: ins ve cin lerin [gündelik ve saklı kişiliklerinin] kontrolünde değil, kendisi melekler alt yapısından oluşan ve zevcini, yani zıt (!) eşini, yani madde/nefs bedenini kontrol edebilen, ona söz geçirebilen, Rabbinden Kelimeler=Öğretiler almış (2:37) Bilinç seviyesidir. İNSAN’lığın da asıl başlangıç noktasıdır. ADEM evladı ile ise RİSALET süreci Başlar. Allah’ın Beşer Rasullerine ilettiği Kelamı derinleşir.

***

ADEM‘le beraber sırasıyla AY’ın = KALB’in 28 menziline (36:39), Arapça’nın 28 harfine tekabül eden 28 Risalet modeli gelir. 

Adem, cennette GÜNEŞ/ŞEMS ile sembolize edilen Evrensel RUH’un/Bilincin parlaklığından/ısısından etkilenmez (20:119); Kalp o derece genişlememiş, menzillerden geçmemiştir daha. Bu kalp darlığından olsa gerek beden/çokluk ağacından tadarak düşmektedir Adem.

Kalbin “ısınmış, hararetli, merkezi” yönü > Gördüğünü yalanlamayan Fuad/Gönül (53:11).

Arayıştaki İbrahim Bilinci (6:78), kişideki İbrahim hissiyatı, sendeki Sebe Melikesi Belkıs (27:43) GÜNEŞ’i, Rabbi sanır bir ara, TEK’likle sarhoş olur, Güneş’e bakmaktan gözleri kamaşır, Dünyayı göremez. Çünkü Güneş [RUH] ile Ay [Kalp] bir aradadır (75:9) İLK DEFA; ayrım yapılamaz, cem edilmiştir, Kıyamette/Hakikate Dirilişte ! Salât-il Vusta (Orta/Hayırlı Namaz/Yöneliş) vaktinin Batını süregider.

Gece ve Gündüz’ün Hakikati başlar. Güneş’in parladığı Gündüz [Halkı görme] ve Ay’ın parladığı Gece [Hakkı görme] kendini tekrar eder durur. Halk içinde Hayy, Hakk ile… Güneşi, Ayı, Gezegenleri kuşatan Yusuf Sırrı açılmıştır İNSAN’da (12:4).

Gerçekten, SEN büyük bir yaratılış üzerindesin (68:4).

Gece, Gündüz, Güneş ve Ay Allah’ın delillerindendir. Güneş’e ve Ay’a secde etmeyin. Eğer gerçekten Allah’a kulluk ediyorsanız, onları yaratan Allah’a secde edin (41:37).

Rabbine secde et ve yaklaş (96:19).

***

BEŞER, bu üç kelam şekli ile ayırt edilmeksizin kucaklanarak, çalıştırılan İlahi kablosu, yani Vicdanı üzerinden muhatap alınıyor, ve Kur’anın aşama aşama tüm ruh yelpazesi, Allah’ın Kelimesi her dem farklı dillerle, farklı öğretiler adı altında İnsanlığa iletiliyor. Renk renk, çeşit çeşit İnsanlığı Arapça Mushafa mahkum etmeden..

Nasıl mahkum edebilir ki Rahman ?

Mahkumiyet, en yüksek/derin perdeden okunanların yansıtıldığı Mushafı -varlığı kutsal olanlar ve olmayanlar şekilde önce ikiye bölüp- sonra da O’nu kutsal bir kitap ilan edip öldürerek yüksek raflara kaldıran, kendi dogmatik inanç ve zaaflarıyla oluşturulan anlam bulamacını sorgusuz sualsiz, ya inanırsın ya da dinden çıkarsın mantıksızlığıyla empoze eden zihniyette olabilir ancak. Kur’anı okumayı; telaffuzunu, teğannisini veya Arapça’yı öğrenmeyi zannetmek yaşamın gerçeklerinden kopmuş/uyumsuz bu Batıl bakış açısının ürünüdür.

Allah’ın, Beşerin kendi dili üzerinden Kelamını iletmesi; onu statik, dar bir çerçeveye mahkûm etmek için değil, sürekli yenilenen hayat yolculuğumuzdaki devingen dinamizme Bilinçli bir bakış davetidir. Bu dinamizm, Kur’an’ın geleneğin algısındaki gibi sadece, ötedeki (!) bir tanrının yeryüzünde seçtiği bir peygambere gönderdiği direktifler bütünü, tek yönlü tanrısal söz olmayışındandırYetim Muhammed‘in en yüksek ufukta (53:1-18) varlığın derinliğiyle, derinlikli, çok yönlü, evrensel ve zaman-üstü etkileşiminin, karşılıklı yankılaşmanın ürünü olması hasebiyledir.

Beşer sözü olmayan Kur’an hem Allah Kelamıdır, hem de O’ndan ayrı olmadığını zerreleriyle hisseden bir Rasul’ün Sözü/Kavli (81:19). Kur’an’daki Allah ve Rasulü ibareleri de bu bağlamda düşünülmeli.. Paranın birbirinden ayrı olmayan iki yüzü gibidir bu..

Hayatın içinde vicdanıyla, kalbiyle yoğrularak, Ana Kitap’tan üç okuma şekliyle de gerçekleştirilen bir mana okumasının = Kur’an 7. yy dünya ve  zaman sathına lafzen indirgemesidir, Arapça Mushaf. Lafzın Kur’an holizminde (bütünsel okumasında) beşer eliyle yükseltgenmesi ise, yerel mesajlardaki evrensel mana ve maksatları bizlere sezdirecektir.

Muhammed Rasullullah’ın yaşadığı çevreye yazı doğduğu dönemlerde girmiş olup bildiğimiz anlamda bir Kitap kavramı da bulunmamaktaydı. Kök Arapçada sahifelerden oluşan anlamında Mushaf kelimesiyle karşılanır Türkçe’deki “kitap” sözcüğü. Bildiğimiz anlamda ilk kitap da Kur’an’ın lafzı olmuştur 7. yy Arap dünyasında. Dolayısıyla Kur’an’da bahsedilen, içinde yaş, kuru hiçbir şeyin eksik bırakılmadığı Kitap (6:38) kavramı BİLGİ içeren Kainat’ı, Hayat’ı, İnsan’ı kasteder, Allahu alem. Bu HAYAT Kitabından üç şekilde BEŞER olarak sezilenler ve yaşananlar HAYATI OKUMAYI, yani AYETLERİ oluşturur. Ayetlerin uygulamaya sokulmasındaki tekerrür ise Kur’an’ı (> anlamı “yoğunluklu OKUNAN”) meydana getirir.

Muhammed Rasulullah’tan açığa çıkanlar ile Perde gerisinden gayretle okunanlara ortak olarak AYET kelimesi kullanılır Mushafta, ayrım yapılmaz!

Örneğin, “Zenginin Yetimi, ihtiyaç sahiplerini koruyup kollaması, zenginlik ile şımarılmaması, güç/tekel haline getirilmemesi, sosyal adaletin sağlanması, kurumların oluşturulması” gerektiği üç şekilde de OKUNABİLİR, BEŞER’in Vicdanından. Sorumluluk Bilincinde olanlar/Takva sahipleri için yol göstericidir çünkü Kitap (2:2)!

Muhammed Rasulü bulamayan Beşer ilk iki şekilde bu OKUMA’yı gerçekleştirirse, Vicdanı doğrultusunda cehennemini söndürüp cennet katlarında yol alabilir.. Bulabilense Muhammed Rasul’a İman ederek = GÜVENEREK sonuncu okuma şeklinden de yararlanmayı, öğütlenmeyi seçer ve farklı bir Sonsuzluk Kulesine daha kapı açar.

Kur’an anahtarları ile İnsanlığın daha hızlı yol alacağının Güveniyle…

Allah muhabbetimizi artırsın!

Allah’ın Beşer ile konuşması” hakkında 11 yorum

  1. tam seyı baglayamadım Allah ı bılememesı yanı varlıgının ozunu. O yolda ,sonsuzluk yolunda sureklı rabbı yardımcı oluyor belkıde cok tanrılı surec burda baslamıs farklı ınsanı evrelerde Allahın farklı manaları tezahur etmıs o tanrısı bu tanrısı demısler sonuc olarak orda ısler karısıyor bıraz Allah konusunda beyın duruyor

    1. Aslında duracak bişey yok
      Kuran bunu açıklar zaten iki farklı ayette

      Şüphesizki hepiniz Allah döndürüleceksiniz
      Doğrusu çok azınız rabbine döndürülecektir

      Yani beşer olarak hepimiz
      Allahın huzuruna çıkacaz tam anlatımıyla
      Cennetlik olanda
      Cehennemlik olanda
      Fakat rabbinin karşısına çıkacak olanlar sa
      Buradaki anlatılan üç evreyle zorlanmadan geçip
      Muhammedi bilinci açığa çıkarıp
      Sitrei-tûl münteha ya ulaşıp
      Rabbiyle yani onu eğitip öğreten üst bilinçle perdesiz konuşma kemaliyetine erişmesidir
      Bu yüzden çok azınız rabbine döndürülecektir der
      Allah ve rabb kavramları burada ayrılır
      Yoksa allah rabb dan ayrı değildir
      Bilinç boyutunun en yüksek derece ile açığa çıkma halidir rabb boyutu
      Naçizane

  2. Çok özel bir yazı yine,KALBinize sağlık…Rica etsem “28 risalet modeli”ni biraz açar mısınız,şimdiden teşekkürler,FETTAH olan FETHi nasip etsin,Sonsuzluk Kulesi’ne ulaşalım inşaallah,SELAMetle…

    1. 28 Risalet Modeli, Kur’anın muhkem-hüküm içeren ayetlerinin birer açılımı olan müteşabih ayetler kategorisindeki Kıssalarda = Denk, Alegorik anlatımlar olarak karşımıza çıkıyor. Bu her bir kıssadaki anlatımların açılımları ise ayrı ayrı birer yazıyı gerektiriyor ki, uzun vadede düşündüğüm de bu :). Bunun ilk başlangıcını Âdem kıssası ile aktarmıştım. Nasip olur da ömür elverirse, öncelikli bazı konu ve kavramları da oturttuktan sonra, Kur’anın Kuş dili kendini daha da açarsa, acele etmeden, Rabbim İlmimi artır diyerek Kur’anın güzel ışığını yansıtabildiğim kadar iletmeye çalışacağım inş.

  3. bazen seni okumak istemiyorum Sonsuzluk Kulesi…bildiğim çoğu şeyi yanlış anladığımı, yada daha hiçbirşey bilmediğimi görüyorum çünkü :)

  4. İnşaallah…Çok teşekkür ederim, tahmin etmiştim zaten uzun bir anlatım gerektirdiğini, arzu ettiğim de hakkında yazı yazmanızdı zaten,ilgi ve DUA ile bekliyorum inşaallah,kolay gelsin,ALİM olan İLMinizi arttırsın,SELaMetle…

  5. El-Lah konuşuyor da El-Bochica neden “konuşmuyor” bir beşer ile?

    Varlıklarını ortaya koymamış ama isimlendirilmiş kültürel tanrılar üzerinden geliştirilen politik akımların “yasalarını” ve bu yasaları ideolojik olarak içselleştirmiş bünyeleri dayanak alarak tamamen tutarsız söylemlerde bulunuyorsunuz.

    Sevgiler.

  6. SEZGİ hakkında
    ”Konu hakkında topladığım bilgileri sezgilerimle birleştirince ortaya bu kitap çıktı. Sezgi dediğin, profesyonel bir birikimin vizyonudur. Gerçekle kurgu ilişkisi, tam da bu: birikimin vizyonla harmanı ”’ diye bi yazı okumuştum…
    sizin ”Entellektüel = Kalbi işlek çalışan İnsan”’ tanımınızda böyle bir şey değil mi

  7. ”İlahi kablonun kullanım derecesine göre” derken ; derece diye kast edilen sanırım esmaların kullanım seviyesi..o halde ilahi kablo esmalar mı oluyor

    1. “Allah’ın özellikleri (isimler) ne derece bizde açığa çıkarsa, O’nun zatından ayrı olmayan sanal, geçici zât dairesi olan ilahi kablomuzu da hissetme yetimiz o derece gelişiyor” şeklinde ifadelendireyim. Kablonun dış yüzü Allah isimleri.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir