Kuran’da Çok eşlilik ve Cariye kavramı

cariye-cok-eslilik-Kuranda-ayetÇeşitli surelerde geçen “çok eşlilik, cariyeler ve Resullullah’a sınırsız eş seçme imkânı” tanınması gibi ayetler çok tenkide sebep oluyor. Bu konularda nasıl bir yaklaşım tarzı olmalı, yani Resulullah’ın poligaminin şehvani olarak telakki edilip gelen ayetleri kendi kafasına göre uydurup mü’min kızlara sahip olmayı amaçladığı iddia ediliyor. Poligami ve özellikle cariye konusunda İslam’ın yaklaşım tarzı hakkında ne düşünüyorsun? Dört eşe kadar müsaade ediliyor; ama sınırsız cariye ile münasebet hususu serbest bırakılıyor? Bu konuda yorumunu merak ediyorum.

Çok eşlilik (Poligami)

Kur’an’da erkeğin kişisel ihtiyaçları doğrultusunda dörde kadar eş alma ruhsatı ve sınırsız sayıda cariyeyle beraber olmaya müsaade bulunmuyor. Rasul’un vefatından sonraki yıllarda, Emevi yönetiminin cahiliye dönemi Arap adetlerinin hortlatmasıyla, Kur’an ayetlerine yüzlerce yıldan beri getirilen Arabesk bakış açısından kaynaklanan yanlış yorumlamalar söz konusu sadece.

Rasul bilinci açığa çıktığında, onun döneminde çok eşlilik (poligami) ve cariyelik sistemi hâlihazırda vardı malum. Rasul’e gelen “bundan sonra senin için [başka] kadın helal olmaz (Ahzab-52)”; “içinizden eşi olmayanları nikâhlayın (Nûr-32)” ve “ne kadar hırslansanız da kadınlar arasında adaletli davranamazsınız. Öyleyse tamamen birine yönelip de diğerini boşlukta bırakmayın (Nisa-129)” ayetlerinden sonra, zaten eşi olanların, başkalarıyla da nikâhlandırılması yerine, bekârların evlendirilmesi teşvik edilmiş; zaruri nedenler olmadığı müddetçe poligaminin de nesilden nesle kaldırılması hedeflenmiş.

kuranda-cok-eslilik

Kadının değerinin, eski katı-ataerkil çağlara göre daha yüksek olduğunu iddia ettiğimiz (!) günümüz koşullarında dahi, erkeklerin [normalin üzerinde seyreden bir takım açlıklarını/ihtiyaçlarını doyurabilme adına] keyfince, çok eşliliğine müsaade olduğuna ve uygulanabilirliğine kanıt olarak öne sürülen Nisa suresindeki ilgili ayetlere bakılacak olursa…

Kur’an’da Çok eşlilik?

Dikkatimizi çekecektir: Ayetlerin odak noktası bir erkeğin birden fazla kadınla evlenebilme ruhsatı değil, yetimlerin hukukunun korunması/düzenlenmesi konusu.

Ey İnsanlar! … (Nisa-1), yetimlere mallarını verin, temiz (helal) olan ile pis (haram) olanı değiştirmeyin, onların mallarını mallarınıza dâhil ederek yemeyin… (Nisa-2). Ve eğer yetimler[in malları] konusunda uygun davranamamaktan korktu iseniz; o halde gönlünüze hoş gelen o [yetimlerin] kadınlar[ın]dan ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder nikâhlayın. Bu kez de eğer [kadınlar arasında] adaletli davranamamaktan korktu iseniz, o halde bir kişiyi [nikahlayın] veyahut da [hâlihazırda] yeminlerinizin sahip olduğu ile [kalın] …(Nisa-3). … eğer yetimlerin kendilerinde olgunluk yaşını görürseniz, o taktirde mallarını onlara teslim edin.

Savaş durumu veya başka sebeplerle babalarını kaybederek ortada, yetim kalmış çocukların mallarının/miraslarının korunabilmesi için onları gözeten kadınların (anne, teyze vs.) toplum tarafından ikişer, üçer, dörder nikâhlandırılarak yetimlerin evlatlık konumuna getirilmesinden bahsediliyor. Yani buradaki mesele, ey erkek mü’minler, bir tek kadın size yetmiyor veya bir tane ile yetinemiyorsanız (<–“yetinmek” ifadesini kullanan mealciler var ne yazık ki), ikinci ile üçüncü ile dördüncü ile nikâhlanın gibi bir emir bulunmamakta.

Sure “ey insanlar” hitabıyla başlayarak kadın, erkek tüm topluma hitap ediyor (Nisa-1). Sonrasında ise yetim kalmış çocukların, sahip oldukları malların/mirasın mal hırsı olan kişilerce yenmemesi konusunda mü’minlere uyarı geliyor (Nisa-2). Bir yandan bu görevi yerine getirmeye çalışırken, bu işte tam olarak başarılı olabileceğinizi düşünmüyorsanız, bu çalışmalara ek olarak, yetimlerin üvey evlat kapsamına alınıp/hukukuna dâhil edilip mallarının koruma altına alınabilmesi maksadıyla yetimleri [gözetleyen/kollayan] kadınları, anlaşmış olduğu erkeklerin nikâhlaması emrediliyor. Surenin insanlara hitap ederek başlaması erkek, kadın tüm toplumun bu konuda yardımcı olmaları maksadıyla. Bu kez de, eşler arası adaleti sağlayamamaktan korkuluyorsa o zaman hâlihazırda nikâhlı/yeminli olduğunuz kişi ile kalın denilmekte (Nisa-3). Tabi gündem burada bitmiyor ve yetimler buluğa erdiklerinde, mallarının kendilerine teslim edilmeleri de ekleniyor (Nisa-6).

Toparlarsak;

  • Öncelikli olarak yetimlerin malları korunacak. Eğer bu hukuka uygun bir şekilde sağlanabiliyorsa bir sonraki nikahlama seçeneğine gerek kalmayacak.
  • Sıkıntı çıkabileceği endişesi var ise; bekar veya evli erkekler güçleri nisbetince bir veya bir kaç yetim annesi nikahlayacak ve yetimleri hem evladı gibi yetiştirecek, hem de onların mallarını olgunluk çağlarına gelene kadar koruması altında tutup saklayacak.
  • Bu durumda da alınan yeni eşler arasında veya eski eş arasında ayet (Nisa-129) gereği adaletli davranamama endişesi olanlar var ise, bekar erkekler sadece tek bir kişiyle nikahlanacak, evli olanlar ise halihazırda nikahlı oldukları ile kalacaklar ve en azından öncelikli seçenek üzerinden yetimlerin mallarını korumaya yardımcı olacaklar.

Görüleceği üzere, evli erkeklerin -eşlerinin rızası olsa bile- yeni bir eş alma gibi bir duruma ruhsat verilmesi söz konusu değil. Çünkü evlenilen  bayanların hepsi bir yetimi bakmakla mükellef olan bireyler. Eğer bir ruhsat varsa ve günümüzde de uygulanmak isteniyorsa [yasalar açısından resmiyette mümkün değil tabi], bu bir yetime bakan bayanın nikahlandırılması şeklinde olmalı.

Ama böyle bir icraata  gerek kalmamakta. Çünkü, o çağlarda orta doğu toplumlarının da geleneği gereği ticaretle ilgilenmeyen, bağımsız olarak para kazanmayan kadınları Kur’an’ın da deyimiyle titizlikle gözetmek (4:34) erkeklere (baba, amca, oğul, koca) düşüyordu. Farz değil, örfen.. Bu nedenle de, bir yetimin korunmasının en iyi yollarından biri, onu ve onu gözeten bayanı maddi olarak da koruyacak olan bir erkek ile sözleştirme (nikah) hususu idi. Günümüzde yetimlerin korunması için nikaha artık lüzum olmadığından diğer alternatif yöntemlerin değerlendirilmesi gerekiyor.

Nikah, amacı illa ki cinsel birliktelikle sonuçlanması gereken bir kavram olmayıp (33:49), kelime anlamıyla da anlaşma/bağ kurma demek. Rasulullah’ın bir çok bayanla nikahının, yani karşılıklı antlaşmasının bir nedeni de bu minvalde, kadın müminlere rahat bir şekilde tebliğde bulunabilecek, İslama dayalı yaşam sistemini anlatacak bayanları yetiştirmek maksatlı idi.

Kur’an’da Cariye Kavramı

Benzer saptırmalardan birisi de CaRiye kavramı üzerinde yapılmış. Rasulullah’tan yüzyıllar sonra türetilmiş Cariye kelimesi ve tekrardan sınırsız sayıda cariye alma konsepti de Kur’an’da geçmemekte. “CaRiye” olarak çevrilen ifadelerin orijinalinde “ma MeLeKet eYMaN” ibâresi var.

“eYMaN” kelimesi, “sağ el” anlamına da gelen Arapça’da “YeMiN” kelimesinin çoğulu olup, çoğul biçimiyle Kuran boyunca “yeminler/anlaşmalar” anlamında kullanılmakta (Nisa-33, Maideh-89; Tevbeh-12; Nahl-91; Bakara-224, 225; Nahl-92, 94; Rum-28; Tahrim-2; Maideh-53; En’am-109). Bu durumda “ma MeLeKet eYMaNu küm”, “sağ ellerinizin, yeminlerinizin, anlaşmalarınızın sahip olduğu” anlamına geliyor. Yani, ortada “yemin edilerek” yapılmış olan bir sahiplenme bulunuyor ve dikkat edilirse “sahiplik” kişilere/kişiye değil de “yeminin kendisine” yapılarak “yemin” ön planda tutuluyor.

Araplarda şeref ve asaleti simgeleyen “sağ el”, diğer kimi toplumlarda da yemin ederken havaya kaldırılmakta, yemin etmek ile özdeşleştirilen bir beden dili hareketidir.

Kelimesi kelimesine çevirdiğimiz “ma MeLeKet eYMaN” ifadesini, daha anlaşılır olması için şöyle açalım: ilgili ayetin bağlamına göre bu ifade cinsiyet ayrımı yapmadan, yemin edilerek kurulmuş bir nikâh akdine (> evlilik) de veya yemin edilerek bir kadın veya erkek ile yapılmış anlaşmaya/sözleşmeye (> evin içinde çalışan kiralık işçi) de, yemin edilerek sahip çıkılan kişilere (> bakımları üstlenilen çocuklar vs.) de işaret edebilmekte. Yani, erkeklerin sınırsız sayıda alabileceği düşünülen ve “Câriye” diye çevrilen, “ma MeLeKet eYMaN” ifâdesi kadınlar için de kullanılabilen bir ifade ve özellik. Bu kullanımı Kur’an’dan örnek iki ayet ile de destekleyelim:

Mü’min kadınlara da söyle: Bakışlarıyla cinsel mesaj vermesinler. Cinsel organlarını korusunlar. Ziynetlerini (cinsel mesaj veren bölgelerini) [kendiliğinden] görünen kısımlar müstesna, belli etmesinler …. kendi kadınları olsa bile; “yeminlerinin/anlaşmalarının sahip olduğu/çıktığı” olsa bile [ma meleket eyman] (belli etmesinler) (Nur-31)”

Peygamber’in hanımlarına; babaları, oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, hizmetindeki kadınlar ve “yeminlerinin/anlaşmalarının sahip çıktıklarından” [ma meleket eyman] ötürü hiçbir günah yoktur (Ahzap-55) “

Diğer ayetlerde erkeklere özgüymüşçesine “Cariye” diye çevrilen “ma meleket eyman” kalıbının birçok erkek (!) mealci tarafından kafalarındaki şablona uymadığından bu ayetlerde farklı çevrilmesi de dikkate değer.

Kimi mealcilerce bazı ayetlerde bu kalıba “köle” şeklinde de anlam verilmekte. Fakat bu yanlış bir tanımlama, çünkü “köle” Kur’an’da ayrı kelime (“abd”, “rakabe”) olarak zaten geçiyor. Ayrıca kölelikte kişinin rızası alınarak, çift taraflı yapılmış yeminli bir anlaşma bulunmadığından “ma meleket eyman” kavramı ile de örtüşmeyecektir.

Sınırsız sayıda cariye şablonuna uydurulmaya çalışılan ayetlerden bir tanesi de “Onlar iffetlerini/cinsel bölgelerini eşleri ve cariyeleri haricinde korurlar” şeklinde çevrilen Mu’minun-6 (“vellezîne hum li furûcihim hâfizûn illâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum”) ayeti.

Bu yanlış meallendirme, ayetteki hitabın sanki sadece erkek müminlere yapıldığı ve meal içine yerleştirilen “ve” bağlacı saptırmasıyla nikâhlı eşlerin yanında sınırı olmayan sayıda cariyeler ile de cinsel ilişkiye girilebileceği hissini veriyor. Şimdi, şu düzeltmeleri yapalım:

  • Sure, “ey mümin erkekler” olarak değil de, “ey müminler” şeklinde başlayıp müminlerin özelliklerini sıraladığı için, ayet kadın müminleri de muhatap almakta. Öte yandan bir bayanın sınırsız sayıda cariye ile ilişkiye girmesi söz konusu olamayacağından “cariyeler” şeklindeki çevirinin bir geçerliliği bulunmamakta.
  • Arapça’da “birbirinin zıttı çift” anlamına gelen “zevç” kelimesi sadece kadın eşi değil, kocayı da kasteder.
  • Ayetin orijinalinde geçen “ev” bağlacını mealciler, nedense “ve” anlamıyla Türkçeye çeviriyorlar. Oysa Arapça “ev”; “veya”, “yani”, “başka bir deyişle” anlamlarına gelir.
  • Yukarıda da ayrıntıladığım şekilde “mâ meleket eymân” da bu ayet bağlamında “nikâh” anlamına gelmekte.

Ayeti yeniden meallendirirsek, “O mümin erkekler ve kadınlar iffetlerini/cinsel bölgelerini eşleri yani nikâh ahdi yapmış oldukları haricinde korurlar” olacak.

Cariye ve Çok eşlilik konularıyla ilgili düşüncelerim kısaca bu şekilde..

Sevgi ve İlimle..

Kuran’da Çok eşlilik ve Cariye kavramı” hakkında 69 yorum

  1. Padişahlar dahi yanlış anlamlandırmış diyorsunuz… Nasıl bu kadar saptırılabilinmiş hayret doğrusu…
    O birşey değil şuan Suudi kralının 29 eşi var…
    Teşekkürler :)

    1. Konunun padişahlarla ilgisi yok ki.. Emeviler dönemi ile başlayan büyük bir tahrifat söz konusu.. Kendi emelleri adına Rasul adına uydurulan hadisler ve anlamları değiştirilen ayetler ve bu perspektifle 1300 yıldır gelen bir din anlayışı var.

      En uzun yaşayan ve Emevi saltanatının yaptığı zulümlere şahit olan sahabelerden Enes bin Malik diyor ki: Resul’den öğrendiklerimiz içinde bozulmayan tek şey şu namaz kalmıştı; onu da tanınmaz hale soktular”. Hasan Basri de benzer şekilde “Resul şu mescitlerinizin önünde durup baksa kıble dışında değişmeyen bir şey bulmazdı!” demiştir. Sanırım, durumun vehametini bu iki söylem gösteriyordur.

    2. Sn.Sonsuzluk Kulesi,çok güzel bir bilgi paylaşımını yapmışsınız,yüce Rabbim sizden razı olsun,müsaadenizle ben de mealleri hatalı bulduğum bazı ayetlerin doğru mealini aşağıda yazmak istiyorum,zira kur’an’ı kerimde en ufak bir sorun yoktur,bütün sorunların kaynağı,uydurma rivayetler,hatalı meal ve yorumlardır..

      ——————————–

      1-AHZAB-50.ayetin doğru meali şöyledir.

      50-Ey Peygamber! Biz,mehirlerini vermiş bulunduğun eşlerini; Allah’ın sana verdiklerinden sözleşmeyle sahip bulunduğun kimse(siz)leri; seninle birlikte (Mekke den Medine’ye ) göç etmiş (bulunduğundan dolayı yalnız ve kimsesiz kalan) amca ve hala kızlarını,dayı ve teyze kızlarını; ve (özellikle evlendirilmesi hususunda) kendini Peygamber’e sunan ve peygamberin de kendisini evlendirmek istediği mü’min bir kadını-ki bu yalnızca sana hastır,diğer mü’minler için değildir-(işte bütün bunları sorumluluk ve himayende tutmanı) sana helal kıldık.Doğrusu biz,eşleri ve ellerinin altında bulunan kimseler hakkında üzerlerine yüklediğimiz sorumlulukları bildirmiştik ki güç bir duruma düşmeyesin. Zaten Allah sonsuz bağışlayan ve merhamet edendir. (AHZAP-50)

      -Bu ayete ganimet,cariye,esir,akraba evliliği veya bir kadınının kendini peygambere hibe dip onunla evlenmesi gibi durumların sözkonusu olmadığı aşikardır.Zira Ahzab-50.ayetin yukarıda gösterilen doğru mealini iyice okuyup inceledikten sonra her sağduyulu insan bunun böyle olduğunu anlamış olacaktır Zira problem tamamen hatalı meal ve yorumlardan kaynaklanıyor. ( الله اعلم )
      ——————————————–

      2-AHZAB-52.ayetin doğru meali:

      52-Bundan sonra (başka) hiçbir kadın sana helal değildir -onları(n hiçbirini) başka kadınlarla, güzellikleri seni fazlasıyla cezbetse bile,değiştirme(ne izin verilmemiştir)- (halen) sahip oldukların dışında (mevcut eşlerin dışında hiç biri sana helal değildir).Allah her şeyi görüp gözetendir.
      ——————————————-

      3-AHZAB-55.ayetin doğru meali

      55-Babaları,oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları,diğer kadınlar ve sözleşmelerinin sahip oldukları (kadın hizmetçileri) karşısında (serbest bir biçimde giyinmelerinde) onlar (kadınlar) için bir sakınca yoktur.Allah’a karşı gelmekten sakının,şüphesiz ALLAH her şeye tanıktır.

      Kur’an’a göre iki şekilde evlilik gerçekleşir.

      1-‘’Muhsan’’kadınlarla yapılan ve teşvik edilen normal evlilik; (Yani özgür,akli olgun,iffetini korumuş kadınlarla hukuki sorumluluk çerçevesinde,meşru bir gerekçe olmadıkça ölüme kadar devam edilmesi amaçlanan normal evlilik..)

      2-‘’mülki yemin’’ile yapılan evlilik;(Yani sırf iffetini korumak amacıyla muhsan olmayan,kamu veya başkasının himayesinde bulunan hizmetçi vb.kimselerle olup,hukuki yönden birbirlerine karşı bir sorumluluğu da bulunmayan,ölünceye kadar devam edilmesi amaçlanmayan mut’a nikahine benzer normal dışı bir evlilik;İşte kur’an da bu tür evliliğe( ملك يميىن ) denir.(Yani meşru bir sözleşmeyle yapılan normal dışı evlilik.) NİSA-25.ayetle bu her iki duruma vurgu yapılmaktadır.
      Not: bu‘’mülki yemin’’evliliği de ancak evli olmayanlar yapabilirler,evli olanlar ise bunu yapamazlar. (الله اعلم )
      ———————————————————-

      4-: NİSA- 3.ayetin doğru meal ve tefsiri.

      3-Eğer o yetimler hakkında [sosyal] adaleti yerine getiremeyeceğinizden [yani onların canlarını, mallarını,ırzlarını ve her türlü insani yaşam standartlarını koruyamayacağınızdan] korkarsanız,o zaman [durumunuza uygun bir şekilde, önceliği onlara vermek suretiyle] sizlere helal olan o [kimsesiz, çaresiz,yetim sahibi dul] kadınlardan ikişer,üçer,dörder nikahlayınız [ve böylece onları kendi himayenize alınız; onları çaresizlikten,kimsesizlikten, perişanlıktan kurtarıp insanca yaşayabilecekleri bir aile ortamına kavuşturunuz]; ama eğer,[o evlendiğiniz yetim sahibi dul] kadınlar arasında da adaletli davranamayacağınızdan [yani evlilik hukukundan doğan haklarını tam olarak koruyup,onlara gerektiği gibi bakamayacağınızdan,insanca yaşayabilecekleri bir ortam sağlayamayacağınızdan] korkarsanız,o taktirde onlardan (sadece) bir tane ile-yahut meşru bir sözleşme ile sahip olduğunuz (mülki yemin eşiniz) ile yetinin.Bu ise doğru yoldan sapmamanız için daha uygundur. ( Nisa-3) ( الله اعلم)
      ———————————–
      (NİSA-3) أى: فإن خفتم ألا تعدلوا فيكفيكم زوجة واحدة (أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ) أى: ما ملكت يمينكم من زوجات
      فقد حلل الله الزواج من أكثر من واحدة حتى أربعة بشرطين هما: فى حالة الخوف من عدم القسط فى اليتامى: فنتزوج أمهاتهم لنُنفق على أولادهن اليتامى، والثانى فى الآية 24 من سورة النساء: {…. وَأُحِلَّ لَكُم مَّا وَرَاء ذَلِكُمْ أَن تَبْتَغُواْ بِأَمْوَالِكُم مُّحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ….} أى وجود الإمكانية المالية للإنفاق على أكثر من زوجة.
      -إن الأمر بالتعددية ضمن الشروط المنصوص عليها ٬ يحل مشكلة فادحة تجلبها الحروب على التجمعات المتحاربة ٬ من
      جوانب عدة:
      وجود رجل إلى جانب الأرملة يحصنها ويحميها من الوقوع في الفاحشة.
      توفير مأوى آمن للأولاد اليتامى ينشؤون فيه.
      ضَمِنَ بقاء الأم الأرملة على رأس أولادها اليتامى تحفهم وترعاهم. وفي ذلك صيانة وحماية للأولاد من التشرد
      ——————————
      1-Nisa-3-ayetin hükmü,savaş vb.nedenlerle nice yetim sahibi dul kadın ve yetimlerin bulunduğu ve onları koruyacak sosyal bir devletin veya kurumun olmadığı bir topluma yöneliktir.Böyle bir toplumda yetim sahibi dul kadın ve yetim çocukları sahipsiz,kimsesiz bırakmamak ve tüm maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak toplumun varlıklı kesimine diüşüyor.Burada bu yetim sahibi dul kadınlar hem kendilerine bir eş,bir yuva,hem de çocuklarına baba olacak birini arzuluyorsa, işte bu ayetin hükmü devreye giriyor.
      2-Birden fazla evlilik ancak bu maksadla,yani yetim sahibi dul kadın ve çocuklarını korumak,bir eş ve baba olarak maddi ve manevi tüm ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapılabilir.Bu nedenle böyle bir durum ve amaç yoksa veya adil davranılmamasından endişe ediliyorsa birden fazla evliliğin de caiz olmadığını yine ayetin son cümlesinden anlıyoruz.
      3-Bu yetimler sahibi dul kadınlarla evlenmek isteyenin şayet eşi varsa mutlaka onun onayını da alması gerekli olur,çünkü rızasını almadan ikinci bir evlilik yapıyorsa başta adaletsizlik yapmış oluyor ki,böyle bir durumda da ikinci evliliğe ruhsat bulunmamaktadır.
      4-Bugün yapılan ikinci evlilk,sözkonusu maksatla yapılmadığından ve gerekli şartların da mevcut olmadığından caiz olmadığını yine ayeten anlıyoruz.
      5-İslam da tek evlilik esastır,bu nedenle zaruret olmadıkça,ikinci evliliğe de ruhsatın olmadığını düşünüyorum.
      6-Kur’an,hakim olsaydı,Nisa -3.ayete belirtilen şartlara uygun olmayan bugünkü ikinci evliliklerin hiç birine asla müsaade edilmezdi.
      أى: فإن خفتم ألا تعدلوا فيكفيكم زوجة واحدة (أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ) أى: ما ملكت يمينكم من زوجات
      فقد حلل الله الزواج من أكثر من واحدة حتى أربعة بشرطين هما: فى حالة الخوف من عدم القسط فى اليتامى: فنتزوج أمهاتهم لنُنفق على أولادهن اليتامى، والثانى فى الآية 24 من سورة النساء: {…. وَأُحِلَّ لَكُم مَّا وَرَاء ذَلِكُمْ أَن تَبْتَغُواْ بِأَمْوَالِكُم مُّحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ….} أى وجود الإمكانية المالية للإنفاق على أكثر من زوجة.
      -إن الأمر بالتعددية ضمن الشروط المنصوص عليها ٬ يحل مشكلة فادحة تجلبها الحروب على التجمعات المتحاربة ٬ من
      جوانب عدة:
      وجود رجل إلى جانب الأرملة يحصنها ويحميها من الوقوع في الفاحشة.
      توفير مأوى آمن للأولاد اليتامى ينشؤون فيه.
      ضَمِنَ بقاء الأم الأرملة على رأس أولادها اليتامى تحفهم وترعاهم. وفي ذلك صيانة وحماية للأولاد من التشرد
      والانحراف
      —————————————–
      5-NİSA-24.ayetin doğru meali.
      24-Meşru şekilde (nikah yoluyla) sahip olduklarınız dışında bütün evli kadınlar (size haramdır) Bu,üzerinize farz olan Allahın buyruğudur.Bunların dışında kalan bütün (kadınlar),kendilerine mal varlığınızdan (bir kısmını) vermeniz ve gayri meşru bir ilişki ile değil de evlilik bağı yolu ile meşru şekilde almak kaydıyla size helaldir.Kendilerinden yararlandığınız kadınlara da mehirlerini bir yükümlülük olarak tastamam verin! Bu yükümlülüğün tesbitinden sonra,başka bir şey üzerinde uzlaşmanızda sizin için bir sorumluluk yoktur.Şüphesiz Allah her şeyi bilendir,hikmet sahibidir.
      ——————————————

      6-NİSA-25.ayetin doğru meali:

      25-Sizden her kim muhsan,(mehir ve masrafı fazla olduğundan) akli olgun,iffetli mü’min kadınları nikâhlayacak bir genişliğe/servete güç yetiremiyorsa,o takdirde sözleşmenizle sahip olduğunuz ( masraf ve külfeti az olan hizmetçi vb. ) mü’min kızlarınızdan (birini alsın.) Allah ise,îmânınızı en iyi bilendir;(zaten eşler olarak) siz, birbirini bütünleyen parçalarsınız. Öyle ise zinâdan kaçınan ve gizli dost da edinmeyen iffetli kadınlar olmaları hâlinde,onları velilerinin izniyle nikâhlayın ve mehirlerini kendilerine güzellikle verin! Fakat evlendirildikten sonra iffetsiz bir davranışta bulunurlarsa,onlara muhsan/akli olgun,iffetli kadınlara verilen cezanın yarısı uygulanır! Bu (tür evlilik) ise,içinizden günaha düşmekten korkanlar için uygundur.Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Ayrıca Allah,çok bağışlayandır,çok merhamet edendir
      و مـنْ لـم يسـتطع منكم طـولاً أنْ ينكـح الـمحصنات فـمنْ مـا مـلكتْ أيمانكم من فتياتكم المؤمنـات ) النساء 25 ، فالسـبب مـالي بحت ، أي من لا يملك المـال الكافي للزواج من امـرأةعفيفة كا ملة العقل تنتمي لأسـرة معروفة ، فليتزوّج امـرأة مؤمنة من ( ما ملكت أيمانكم ) أي [ العاملات الأجنبيّات في المنـازل ] لأنّ الزواج يكون أقـلّ تكلـفة ، و يلاحظ أنّ الآيـة تضع إحدى الحالتين فقط ، أي إمّـا [ محصـنة ] أو [ مـلْك يمـين ] و ليس الإمـرأتين معـاً ، ( الباحث السلامي علي منصور كيالي))
      . وتتناول ألأية الكريمة مشكلة غير ألقادر على ألزواج من مسلمة مُحصنة، فتُحِلُ له ألزواج من فتاة مؤمنة موضوعة تحت ألإشراف. هذه ألفتاة ليست محصنة، و ألِأحصان هنا هو إحصان ألعقل،والعفة أي أن هذه ألفتاة تعاني من اضطرابات عقلية أو نفسية تجعلُها غير قادرة على تصريف شؤونها بشكل كامل. ولا تمنع ألاضطرابات ألنفسية أو ألعقلية ألتي تعاني منها ألفتاة من أن تُمييز بين ألخير و ألشر أو بين ألكفر و الإيمان
      إذا تم ألإحصان بالزواج و أقترفت هذه المرأة ألفاحشة، فلا تعاقب معاقبة ألزوجة “ألعادية” لأنها ليست بكامل قواها ألعقلية، بل بنصف ألعقاب. من ألأفضل عدم ألإقدام على مثل هذا ألزواج، لأنه و الله أعلم قد يؤدي إلى إنجاب أطفال يعانون كذلك من اضطرابات نفسية أو عصبية إذا كانت اضطرابات أُمهِم وراثية أو يتطور مرضها لدرجة أنها لن تقدر على ألقيام بواجباتها أليومية.
      فالأصل للمسلم أن يتزوج زواجا عا ديا ولكن في حال عدم المقدرة على الزواج فإن ملك اليمين هو حل مؤقت (وكأنه زواج متعة))
      (. نذير كيالي الباحث الاسىلامي دكتور )
      ———————————————–
      7-NİSA-36.ayetin doğru meali:
      36-Yalnızca Allah’a kulluk edin ve O’ndan başka hiçbir şeye ilahlık yakıştırmayın.Ana babaya, yakın akrabanıza,yetimlere,muhtaçlara,kendi çevrenizden olan komşulara, uzak komşulara,yanınızdaki arkadaşa,yolda kalmışa ve meşru bir sözleşmeyle sahip olduklarınıza (eşinize ve himayenizde bulunan kimselere) iyilik yapın.Doğrusu Allah böbürlenerek küstahça davrananları sevmez;
      ————————————————————————————-
      8-MÜ’MİNÜN-5-7.ayetlerin doğru meali:
      5-7-Ve onlar,(o inanan erkek ve kadınlar) cinsiyet organlarını koruyan kimselerdir, (normal ) eşleri veya sözleşmelerinin sahip oldukları (yani kamu himayesinde veya başkasının sorumluluğu ve hizmetinde bulanan eşleri) ayrı,çünkü bundan dolayı kınanamazlar,oysa bunun ötesine gitmek isteyenler,işte onlar, sınırları aşanların ta kendileridir.
      Yani nikahlı eşler ikiye ayrılır,bir kısmı,birbiriyle evli olup hiç bir yere bağlılığı olmayan,sadece birbirlerine karşı sorumluluğu olan eşlerdir; diğeri ise,sözleşmelerinin sahip oldukları,yani kamu himayesinde bulunan veya akitler aracılığıyla başkasının sorumluluğunda ve hizmetinde bulunan eşlerdir.
      İşte ”الله اعلم ” Mü’minün 6 ve 7.ayetler bunlara vurgu yapıyor.Yani burada ”او ما ملكت ايمانهم ” cümlesinde ”cariyeler”değil,belki sözleşmelerinin sahip oldukları,yani kamu himayesinde ya da başkasının hizmetinde ve sorumluluğunda bulunan kimselerdir..
      ————————–
      9-MÜ’MİNÜN: 1-7.ayetlerin doğru meali.
      29-30-Ve onlar,(o inanan erkek ve kadınlar) cinsiyet organlarını koruyan kimselerdir.Ancak kendi (normal ) eşleri veya sözleşmelerinin sahip bulundukları (eşler) başka; çünkü onlar (bunlardan dolayı) kınanmazlar. (MEARİC-29-30)
      Not: Burada iki eşe değil,yine tek bir eşe vurgu yapılmaktadır.Çünkü ya nikah akdiyle sahip olduğu eş,ya da sözleşmelerinin sahip olduğu eş söz konusudur,ikisi birlikte değil.Çünkü yukarıda da belirtildiği gibi ‘’muhsan kadın veya mülki yemin kadınla’’olmak üzere iki şekilde evlilik olabilir.
      Zira kur’an’ı kerim de köle ifadesi ”عبد ”abd,” cariye ifadesinin tekili de ”أمة ” çoğulu da ”اماء (ima’) diye geçiyor. Konuyla ilgili Bakara-221 ve NÜR-32.ayetler aşağıdadır.
      وَلَا تَنكِحُوا الْمُشْرِكَاتِ حَتَّىٰ يُؤْمِنَّ ۚ وَلَأَمَةٌ مُّؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِّن مُّشْرِكَةٍ وَلَوْ أَعْجَبَتْكُمْ ۗ وَلَا تُنكِحُوا الْمُشْرِكِينَ حَتَّىٰ يُؤْمِنُوا ۚ وَلَعَبْدٌ مُّؤْمِنٌ خَيْرٌ مِّن مُّشْرِكٍ وَلَوْ أَعْجَبَكُمْ ۗ (Bakara-221)
      وَأَنكِحُوا الْأَيَامَىٰ مِنكُمْ وَالصَّالِحِينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَإِمَائِكُمْ ۚ إِن يَكُونُوا فُقَرَاءَ يُغْنِهِمُ اللَّهُ مِن فَضْلِهِ ۗ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ (NÜr-32)
      ————————————
      10-NUR-32.ayetin doğru meali:
      33-Evlenmeye güçleri yetmeyenler de,Allah kendilerini lütfuyla varlıklı kılıncaya kadar,iffetlerini korusunlar.Ve sözleşmeniz aracılığıyla malik olduklarınızdan/yasalar çerçevesinde himayenize verilmiş hizmetçi vb.ya da velisi bulunduğunuz kimselerden evlilik için/sözleşme yapmak isteyenlere gelince; eğer onlarda (evlilik için) bir olgunlaşma görürseniz,onlarla yazılı anlaşma yapın.Bir de Allah’ın size verdiği maldan onlara verin. Evlenmek yolu ile iffetlerini korumak isteyenlere izin verin.Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için, özellikle iffetli olmak isteyen genç kızlarınızı fuhşa zorlamayınız.Kim onları buna zorlarsa,Allah,hiç şüphesiz zorlayanı değil,zorlanan kadınları bağışlar; merhamet eder. !!!!!!!!
      فهمي للجزء الأوسط من الآية: { …. وَالَّذِينَ يَبْتَغُونَ الْكِتَابَ مِمَّا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ فَكَاتِبُوهُمْ إِنْ عَلِمْتُمْ فِيهِمْ خَيْراً وَآتُوهُم مِّن مَّالِ اللَّهِ الَّذِي آتَاكُمْ
      والذين يُريدون أن يتزوجوا مما ملكت أيماننا (بكتابة عقد النكاح) فعلينا أن نعقد لهم ونكتب لهم هذا العقد إن علمنا فيهم خيرا، وعلينا أن نُساعدهم في هذا الزواج بإعطائهم من مالنا (الذي هو مال الله والذي أعطاه لنا وجعلنا مُستخلفين فيه: آ {آمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَأَنفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُم مُّسْتَخْلَفِينَ فِيهِ فَالَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَأَنفَقُوا لَهُمْ أَجْرٌ كَبِيرٌ} الحديد7)ه
      وبذلك تتسق الآية بأجزائها الثلاثة بعدم اقتطاع السياق، وتتوافق مع الآية السابقة لها
      والتي يبتغي الزواج من خدمكم (ذكور او اناث ) فكاتبوهم (اسمحوا لهم بالزواج ) ان علمتم فيهم خيرا (مؤهلين للزواج ) وانفقوا على زواجهم ( لانهم مسؤلين منكم ) من مال الله الذي اتاكم (رزقكم اياه).
      ولاتكرهوا فتياتكم على البغاء ( ولا تجبروا فتياتكم الصغيرات على الوقوع في الزنا اذا اردنَ الزواج والتحصن) لفائدة تجنوها من ذلك لكي تستمر في خدمتكم واذا لم تزوجوها ووقعت في الفاحشة فأن الله بعد ذلك غفور رحيم (الغفران هنا للشخص الذي لم يزوج خادمته طمعا في استمرارية الخدمة او بخلا في الانفاق على تزويجها ) .وليس للفتاة التي تعمل لها
      —————————————————-
      Ayrıca hz.peygamberin 10-15 cariyesi bulunduğuna dair iddianın geçerli bir dayanağı yoktur.Onun elinde tek bir cariye bulunmamıştır.Sadece bir veya iki dul cariye dul kadın ona hediye olarak gönderiliyor,oda hemen onları hürriyetlerine kavuşturuyor,fakat bunlar kimsesiz ve yalnız kaldığından hz.peygamberle evlenmek istiyorlar,o da hem onları korumak ve özellilikle ailelerine islam tebliğini ulaştırmak amacıyla bunlarla evliliği kabul ediyor.Yani hz.peygamberin elinde ne bir cariye ,ne de köle vardı.Bunun tersini iddia etmenin geçerli bir dayanağı yoktur…

      Hulasa: Kur’an’ı kerim de hiçbir sorun yoktur,var gibi görülen sorunların yegane kaynağı uydurma rivayetler,hatalı meal ve yorumlardır.Kur’an,bir beşer sözü değil,evreni yaratan yüce Allah’ın kelamıdır…

      Saygılarımla

  2. “yüzlerce yıldan beri getirilen.. ..yanlış yorumlamalar”
    İşin ilginci, bu yanlış yorum sahipleri, sizin yukarıdaki yorumunuzu (ve benzeri yorumları)  “yanlış” bulacaklardır, hem de kendilerince belki sayfalar boyu delil ve izah getirerek.
    Sonuçta “dışarıdan” bakan biri için bu konu -maalesef- “yorum savaşlarından” öteye geçmeyecektir.

    1. Yüzlerce yıldır, erkeğin keyfine/ihtiyacına göre birden fazla kadın alabileceği inancı hakim olmuş, kadınlarda bile; yukarıdaki yazının bu durumun tersine çevrilebilmesi, bilinç oluşması noktasında bir nebze de olsa katkısı olur umarım.

  3. Yeni yazı gelmiş :) Okuduk. Teşekkürler.
    Böylesine kritik ve tartışmaya açık bir konuda kaleme aldığın makalenin içerisinde yapayalnızsın.Sadece sen varsın. Senin gibi düşünen önemli isimlerin görüşlerini de görebilseydik yazında, sana daha çok inanır, daha çok destek verir, daha fazla dikkate alırdık seni. Duyduğumuz tepki de daha az olurdu. Eleştirmeden önce de durur biraz düşünürdük.
    Selamün aleyküm!

  4. Benim kafama bir de kendiliğinden görünenler hariç cinsel bölgeler kısmı takıldı.
    Nedir o kendiliğinden görünen yerler nereden bileceğiz?
     

    1. Ben sanki, kendiliginden gorunen kismi “sekil” olarak algiladim. Yani kadinlara ortunun ama mesela kadinin gogus bolgesi sekli nedeniyle “kendiliginden gorunun kismi” diye mi geciyor acaba?

    2. Baya yanlış anlamışsınız sanırım mecburen görünen kısımlardan kasıt el ayak ve yüz bölgesidir. O bölgeler dışında kullanılan ziynetler, süsler gösterilmemelidir. Kadınların göğüs kısmı avret yerleri dahilindedir, Erkeklerde kadınlarda avret yerleri belli olmayacak şekilde giyinilmelidir.

  5. Aleyküm Selam Nihat Bey.. “Önemli isimlerin” desteğine önem veren bir insan değilim.
    Şu ana kadar bir çok meal okudum, karşılaştırdım, Arapçamı kullanarak ve diğer Kur’ãn ayetlerini de göz önünde bulundurarak bu şekilde bir sonuca vardım. Kur’ãn apaçık, kendisi kendisi ile yorumlandığında..
    Kimseyi inandırmak gibi bir niyetim zaten yok. Dileyen kanıtlarıyla beraber eleştirilerini bildirip beni ikna ederse elbette başımın üzerinde yeri var. Selamlar.

  6. Merhaba hatice,
    “Örtünme” ayrı bir yazının konusu.. Zamanı gelince o konuyla ilgili de paylaşım da bulunacağım inş. Şimdilik kısaca sadece merak etmiş olduğun kısımla ilgili şunları söylemek istiyorum:
    “..illa ma zahera min-ha”, “… ondan [ziynetlerinden] o şey ki [kendiliğinden] zahir oldu/göründü, başka” ifadesi bence çok açık. İlk olarak bir bayana, erkeklere [cinsel anlamda] çekici/süslü gelen bölgelerini belli etmemeleri tavsiye ediliyor; toplumsal bilinçaltının kontrolsüz şekilde tahrik edilmemesi, şehvetle doldurulmaması açısından…
    Çünkü etrafındaki her kareyi sünger gibi kaydeden bilinçaltı, evrimsel süreç içerisinde doğası gereği erkekte bayanların cinsel bölgelerini veya cinsel bölgeleri hatırlatan erojen bölgelerini gördüğünde cinsel mesaj olarak algılayacak; ama bilinç düzeyinde direkt fiziksel veya duygusal boşalım olamayacağı için bastırılmış olacaktır. Bu bastırma da işte çağımızda da gördüğümüz cinsel sapıklıkların yaşanmasına neden oluyor. Ve buna katkısı olan her birey de zamanı gelince bu konuyla alakalı olarak olumsuz anlamda karşılığını görmüş oluyor (görsel, sözel vb. tacize uğrama gibi). Bu da kişiyi huzursuz edecektir, yani cehennemde yanma..
    Fakat, bu bölgeler kendiliğinden, yani bilinçsiz bir şekilde veya elde olmadan belirgin olursa, burada toplumsal havuza kasti bir olumsuz katkı olmayacağından kişinin başına da yanacağı bir hal gelmeyecektir.
    Ayeti bu şekilde anlıyorum…

  7. Demişsin ki ayette bayanlara erkeklere cinsel anlamda çekici gelen bölgelerini göstermemeleri tavsiye ediliyor.
    Ama hangi bölgeler açıkca belirtilmemiş.
    Saçı da gözü dudağı da tahrik edici bulanı var Afrika ya da Avustralya yerlisi olup da sürekli çıplak gezeni de var.
    Kime göre neye göre bulunduğun topluma göre mi giyin demektir bu?
    Yoksa bu bölgelerin tam olarak nereler olduğunu belirten başka ayetler de var onlara bakılarak neyin ne olduğu anlaşılır mı diyorsun?
    Mesela Danimarka’yı örnek verecek olursam orada diz üstü giydiğim elbiseyi kapalı buluyorlardı çünkü hemen her bayan süper mini elbise etek vb giyiyor.
    Ama gel gelelim ülkemize daha geçen tacize uğradım fiziksel ve üzerimde uzun hırka onun üzerinde uzun mont vardı.
    Kapalı giymek de tacizden korunmaya yetmedi ne yapalım şimdi?

    1. Dogrusu, niyeti bozmus olan bir erkek kadin burka giyse bile, para etmez. Sanki Sonsuzluk Kulesi var olan sapikliklari, kadinlarin tacize ugramasini bir sonuc gibi gosteriyor. Sapikliklar, insan var oldugu ilk zamanlardan beri var. Bunun suclusu kadin degil nefistir. Kuranda her muminin nefsine hakim olmasi emredilmiyor mu? Bu durumda nasil boyle bir sonuca varabiliyorsunuz, anlayamadim sayin Ozcan. Kuran hak dini, kul hakki kuldan alinir, her anlamda. takva icinde yasayanlar icin de kuran “iclerinde irmaklar akan cennet vaadi vardir.

  8. Cevabın için teşekkürler. Seni anladım.
    Yorumumdaki düşüncelerim bir karşı duruş içerse de, kendimi görebildiğim kadarıyla (şahsına yönelik bir yargılama, dışlama, kızgınlık, küçük görme gibi) olumsuz bir duygu içermiyordu. Bilmeni isterim.
    Selamün aleyküm.

  9. İlgili ayetleri aşağıya koydum.
    hatice nur, bir bayan üzerine düşeni yaptıktan sonra maruz kalacağı olumsuz davranışlardan sorumlu değildir. Yüz, saç normal şartlarda cinsel değil, estetik bir mesaj verir (yüzü ve saçıyla cinsel mesaj verecek şekilde değişiklikler yapılmazsa). Erkeklerin tahrik olma ihtimalleri var diye de yüze peçe, saça başörtüsü takılması gerekir şeklindeki anlayışı da doğru bulmuyorum açıkçası. Bu bölgelerden tahrik olanların durumu hastalıktır, edepsizliktir, aşırılıktır ve Nur-30. ayete ve diğer yüzlerce ayete riayet etmediklerinin göstergesidir. 

    Geleneksel anlayış yüzlerce yıldır tartışıyor olsa da, ziynetin tanımını Kur’an bence açık bir şekilde yapmıştır. Nur-31. ayetin sonunda diyor ki, “ziynetlerinden gizlediklerini bildirmek için ayakları ile yere vurmasınlar”. Kadın ayaklarını yere vurarak yürüdüğünde belirginleşen bölgeleri, göğüsler ile kısa bir şortun örtebileceği kalça-basen-popodur.

    Nur-30 ve 31. ayetlere göre gene kısa bir şortun kapatabileceği apış arası diye çevireceğimiz “ferc” kelimesi hem erkek hem de kadında ortak kelimedir/kısımdır. Ama ziynet sadece kadınlar için kullanılmıştır, onlara hastır ve göğüsler ile popo-baseni de içine alır. Ve ziynetler sadece kocaya açılabilir. Nur-26-29 ayetlerine bakılırsa; ev içine giriş çıkışlardan bahsediliyor, ve 31. ayette ev içine rahatlıkla girebilen insanlar sayılıyor, teker teker. Bu yakın “erkek” kişilere dahi ziynetlerinizi göstermeyin tavsiyesinde bulunuluyor.

    Ziynet için bu belirgin tanımdan başka Kur’an’da nasıl giyinilmesi gerektiği konusunda belirgin bir tanım da bulunmaz, erkek mealcilerin verdikleri yorumlar dışında. Bu belirsizlik de değişen iklim, zaman ve örften kaynaklanmaktadır. Cinselliği tabulaştırmamış, doğal yaşayan ve çıplak gezen bir Afrika’nın, cinselliğe doymuş bir Danimarka’nın ve yarım saatte bir şehvani duygulara kapılabilen bir Ortadoğu’nun örtünme örfü de farklı olacaktır haliyle. Dikkat edin bu konuyu dinsel anlamda kafaya takmış ve/veya cinsel olarak tam anlamıyla yaşayamamış kişiler kadınların ziynet bölgelerini sürekli gözetlemekte, örtünmeyi veya şehveti put edinmektedir.

    Kur’ana dönersek; en yakın erkek akrabalara dahi açılmaması gereken ziynet bölgelerinden başka, dışarı çıkarken bir bayanın üzerine ayrıca giysi alması gerektiğini hem fıtratın/aklın gereği hem de fıtratı/doğal olanı anlatan Nur-60. ayetten anlıyoruz. Aynı ayetten ziynet bölgelerinin sadece açığa vurulmamalarını değil, ziynet bölgelerini bariz kılacak/belli edecek şekilde transparan veya dar elbiseler giyilmemesi gerektiğini anlıyorum. Bunlar evrensel…

    Giysi nasıl olmalıdır?

    Evrensel Kur’an anlayışı ile burada açıkça organlar sayılmadığına göre giysinin tipi, kapsayacağı alan örfe bırakılmış demektir. Rasul’den açığa çıkan Hakikat kelime sıkıntısı çekmez, dileseydi tek tek belirtilirdi. Gerçek hadislerdeki, örtünme ile ilgili detaylar da işte bu mantıkla o çağa, o zamana, o iklime göre yapılmış tavsiyelerdir. Rasul’un, hadislerini yazdırmama isteği, o çağa ait hükümlerin evrensel zannedilmemesi nedeni iledir. Ama ne yazık ki, buna uyulmamış ve bir çok Arap adeti dinselleştirilmiş.

    Yaşadığım ülkenin bilinçaltını da dikkate alarak, benim giysi konusundaki şahsi görüşüm, 

    Bayanların, ziynetlerini [cinsel organlar, popo ve göğüsleri], bilinçaltı diliyle karşıya hatırlatacak erojen bölgeleri [göbek, dizler, omuzlar, omuz-dirsek arası, gerdan] de kapatacak giysileri üzerlerine alması veya saç modeli belirlemesi.. Bu hatırlatma toplumdan topluma, şehirden şehire değişiyor yukarıda da belirttiğim gibi.. Bu sınırlar, saçının bir tek teli bile gözükeni cehennem ateşine atan anlayış gibi bir kesinlik içermemekte.. Sadece Allah’a güvenen bir bayanın kendine bu doğrultuda cinsel teşhircilik ile estetik güzelliğin gösterilmesi arasındaki dengeyi iyi sağlaması lazım.

    Bilinçaltının hatırlatması ne demektir? Bu konuyla alakalı olarak Desmond Morris isimli bilim insanının Sevmek Dokunmaktır” ve “Çıplak Kadın” kitaplarını tavsiye ederim. Ne demek istediğimi gayet güzel anlatmış. Ben de nasipse örtünme ile ilgili daha derli toplu bir yazı hazırladığımda bu konunun ayrıntılarına da girerim inş. Kısaca, ziynetlere şekil, hat ve kıvrımlar itibariyle benzeyen bölgeler.. Bu hatırlamalar evrimsel süreçle kodlanmış beyinlerimize..

    Bir erkek bir bayanın göğüslerine bakmaktan neden cinsel haz alır, hangi mekanizma hemencecik tetiklenir de fantaziler kurmasına neden olur? Görünürde hiç bir mantığı yoktur ? :)

    Açıkça yazdım, umarım rahatsız olmaz kimse… Ama bunlar gerçekler.

    Selam.

    İlgili ayetleri de aşağıya koydum.

     

    —–   24-Nur suresi 30. ayet —–

    Allah’a güvenen erkeklere söyle [=onların yaşamı olsun]: “Bakışlarından kıssınlar [=cinsel mesaj vermesinler], apış aralarını/cinsel organlarını [gayri-meşruiyetten] korusunlar. 

     

    —–   24-Nur suresi 31. ayet —–

    Allah’a güvenen kadınlara söyle [=onların yaşamı olsun]: “Bakışlarından kıssınlar [=cinsel mesaj vermesinler], apış aralarını/cinsel organlarını [gayri-meşruiyetten] korusunlar. Ziynetlerini açığa çıkarmasınlar, ziynetten [kendiliğinden] göründü başka; ve örtüleri ile göğüs yakalarının/dekoltelerinin üzerine vursunlar.

    Ziynetlerini açığa çıkarmasınlar, sadece kocaları için [çıkarsınlar]; yani babalarına [dahi], kocalarının babalarına, oğullarına, üvey oğullarına, erkek kardeşlerine, erkek kardeşlerinin ya da kız kardeşlerinin oğullarına, kadınlarına, yeminlerinin anlaşmalı olduklarına, kendilerine bağlı olup da cinsel isteklerden yoksun erkeklere, kadınların avretlerinin farkında olmayan çocuklara [dahi] açığa çıkarmasınlar;

    Ziynetlerinden gizlediklerini bidirmek için ayakları ile yere vurmasınlar.

     

    —–   24-Nur suresi 60. ayet   —–
    Kadınlardan kocamış olanlar ki, nikahı ümit etmezler, ziynetlerini bariz etmeden giysilerini bırakmalarında onlar için bir sakınca yoktur. 

  10. Sağolasın konuyu dağıtmak istemezdim ama merakta kaldım örtünme ile ilgili ayetleri de ekleyince.
    Ve gelişme çağımdan itibaren etrafta hastalıklı insanlar da var diye yaşıma ve cinsiyetime uygun olmayan kıyafetler giydirilmek zorunda kaldığım için.
    Bu arada ben Desmond Morris’i köpek kitaplarından tanırım :)
    Örtünme ile ilgili yazını da merakla bekliyorum 

  11. Hiç bir tevile, zorlamaya kaçmadan yapılan açıklamalar nedeni ile teşekkür ediyorum. Klasik mealcilerin hazır bilgiler üzerinden yaptıkları çevirilere cesurca karşı çıkılmış ve yanlışlar ortaya çıkmıştır. Onlar atalarının dininden vaz geçmez denirken neyin kast edildiğini anlatmaya çalışıyorum. Selamlarımla

    1. Aslında okuyucuyu Arapça terimlere boğmamak namına ayetlerin Arapça tahlillerine girmedim. Kur’anın sahibi :) kelimeleri, edatları vs. çok incelikli seçmiş…

  12. bu yazı ilmi bilgilere dayanmayan sadece yorumdan ibaret olan bir yazıdır. sahabe ve sahabenin ardından gelen nesil ve mezhep alimlerimiz dahil hepsi bu konuyu yanlış yorumladılar ve yanlış anladılar siz doğruya ulaştınız. bir kere bu konuyla ilgili arapça metinleri incelerken çok iyi bir arapça gramer bilmeniz kuran hafızı olmanız ayetlerin nerede ve hangi olaylay üzerine indiğini bildikten sonra ayet ve konu ile ilgili hadisleri bilmeniz gerekmektedir fakat görüyorum ki yazınız sizin kendi yorumunuzdan öteye geçememiş… Cariye kavramının Rasulullah sav. den yüzyıllar sonrasında çıktığı iddia edilmiş oysa peygamber efendimiz’in sav. cariye hakkında ki hadisleri nerde kaldı unuttunuz mu yoksa onları kabul etmiyormusunuz.
    peygamber efendimizin sav. çok evlenmesi sadece kendisine ait bir özelliktir ve hepsinin ayrı bir sebebi vardır bu konuda dr. zakir naik youtubeden bakılabilir çok güzel cevaplandırmıştır. müslümanlar için 4 evlilik ise arap toplumunda yüksek sayıda olan evliliğin 4 ile kısıtlanmasıdır.
    BU KONUYU ELE ALAN MEZHEP İMAMLARIMIZ (ALLAH HEPSİNDE RAZI OLSUN) KURANI EZBERE BİLİR BÜTÜN AYETLERİN NEREDE NASIL İNDİĞİNİ BİLİR VE MİLYONLARCA HADİSİ RAVİLERİ İLE EZBERE BİLİRLERDİ BU ÖZELLİKLERE SİZDE SAHİP MİSİNİZ ACABA..

    1. İbrahim bey
      Yazının ilmi olmadığını, ilmi olması için çok iyi bir arapça gramer bilinmesini, Kuran hafızı olunmasını, ayetlerin nerede ve hangi olaylar üzerine indiğinin bilinmesini ve konu ile ilgili hadislerin bilinmesinin gerekli olduğunu bildiriyorsunuz. Oysa sizin yorumunuz “müslümanlar için 4 evlilik ise arap toplumunda yüksek sayıda olan evliliğin 4 ile kısıtlanmasıdır.” da Kuran-ı Kerim’in ayetlerine zerre kadar uymamaktadır. Dördüncü surenin birinci ayeti “Ey insanlar” diye başlar. Bu ayette hitap edilen tüm çağların, tüm zamanların insanlarıdır. Arap toplumu değildir. Ayet evrenseldir. Dördüncü surenin üçüncü ayetinde geçen mesnâ ve sulâse ve rubâa kelimelerinden evliliğin dört ile kısıtlandığını anlayanlar için söylenecek söz bulamıyorum. Matematik ve dil bilgisi olanlar dörder kelimesinden en fazla dört sayısını anlamazlar. Dörder kelimesi üleştirme sıfatıdır. Bir insan dörder dörder evlenmez. Ancak kadınlar dörder dörder evlendirilebilir. Ayrıca “ ‘İkişer, üçer, dörder’ (Nisa: 3) ifadesinden ‘dörde kadar’ anlamının nasıl çıktığı Arap dilinin kurallarına istinaden şevahidiyle gösterilebilir mi?
      Alın size İslam metodolojisinden bir paragraf: “Karıları arasında adaletsizlik yapacağından korkan kimse için bir kadından fazlasıyla evlenmesi, dinî bakımdan caiz değildir. İşaretinden anlaşıldığına göre ise, kişi karısına karşı daima adaletli davranmak mecburiyetindedir; ister bir kadınla, isterse birden fazla kadınla evlenmiş olsun, kişinin karısına zulmetmesi haramdır.” (Muhammed Ebu Zehra, İslam Hukuku Metodolojisi, s. 122)
      Bugün yapılan araştırmalar göstermiştir ki çok eşlilik kadına yapılan zulümdür. İnsan fıtratına da aykırıdır. İnsanlar; güzel, doğru, Hakk’a uygun, adâletli, isâbetli iş yapıyorlarsa, merhametli, şefkatli ve iyiliksever iseler, hatalarından dolayı pişman oluyorlarsa, insanları, hayvanları, tabiatı, çocuklarını, düşkünleri seviyorlarsa, ana-babalarına ve başkalarına iyilikte bulunuyorlarsa; fıtratlarının gereğini yapıyorlar demektir. Kötü, çirkin, yanlış iş yapanlar, zâlim ve merhametsiz olanlar, günaha düşenler ve isyan edenler, inançsız olanlar veya yalancı tanrılara ibadet edenler temiz fıtratlarından uzaklaşanlardır.
      Allah (cc.) insanları kendi fıtratlarına uygun davranmaya dâvet ediyor. Bu fıtrat da Allah’ın insanlara gönderdiği İslâm’a inanıp ona uygun yaşamaktır. İslâm, insanların temiz fıtratlarına uygun hareket etmelerini istiyor. Kısaca fıtrat, Fâtır olan Allah’ın insanlara ve varlıklara yoktan var ederek verdiği kabiliyet, onlara ait programdır. Allah’ı tanıma ve O’na ibadet etme eğilimi, ruh temizliği, olumlu yetenekler ve benzeri şeylerdir. Pek çok ayeti kerimede, yüce Allah, insanları nasıl bir fıtratta yarattığını açıkça anlatmaktadır. “Tutkunluk derecesinde isteseniz de kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç yetiremezsiniz. O halde tam bir eğilimle bir yana yönelip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Barışı esas alıp sakınırsanız, ALLAH çok affedici, çok merhametli olacaktır”. (Nur 129). Ayet dikkatli okunursa, Rabbimiz, çok istense de birden fazla eş arasında adaletin asla sağlanamayacağını söylüyor. Bu ayette, yüce Allah insan fıtratını bildiriyor. Ayrıca, buradan da anlaşılıyor ki, adaletin sağlanmaması yani adaletsizlik Rabbim’in istemediği bir durumdur, bunun örnekleri Kuran-ı Kerim’de çoktur. Yani, böyle bir durum istenilen, hoş olan, kabul edilebilir bir durum değildir. Böyle yapanlar uyarılıyor ve ne yapmaları gerektiği açıklanıyor.
      Türkiye’de, yayınlanan bir raporun sonuçlarına göre, yaklaşık 187.000 kadının çok eşli evlilik yaptığı belirtilmektedir. Çok eşlilik, özellikle ikinci eşlerin dini veya kültürel törenlerle evlendirildiği ve bu nedenle yasal korumanın az olduğu Kürt güneydoğusunda yaygın olarak yer almaktadır.
      Kuran ayetlerine göre gerçek bir inanan hiçbir durumda ahlaklı ve erdemli davranmaktan ödün vermemeli ve her şartta nefsine hâkim olabilmelidir.
      Çok eşlilik tüm dünyada kadının korkulu rüyasıdır. Kadınların büyük kısmı, yoksulluk ve çaresizlikten dolayı böyle bir evliliği kabul etmektedir. Güneydoğu’da yaygın olan çok eşlilik konusunda bir araştırma yapıldı. Uzmanlar, “kuma” olgusunun kadınların ruh sağlığını bozduğunu ve kadınların pek çok psikolojik sorun yaşadıklarını bildirdi. Yüce Allah kullarına eziyeti ruhsat vermez.
      Kuran-ı Kerimde bu durumun pratikte sorunlara yol açacağını Nisa 129. ayette açıkça belirtilmiştir. Çünkü Allah güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize emretmez. Allah, dini, insan aklına ve yaratılışına uygun şekilde gönderir. Ancak Allah’ın göndermiş olduğu halis din, zaman içinde insanlar tarafından yapılan eksiltme ve ilaveler ile saptırılarak çeşitli menfaatler uğruna sömürülmeye başlanır. Öyle ki bu durum önceki dinlerde, Allah’ın vahyinde tahrifat yapıp dinde hiç olmayan şeyleri Allah’ın vahyine sokmaya, kelimelerin anlamlarını kaydırmaya, yapılarını bozmaya, gerçeği gizlemeye, kısacası Allah adına konuşarak peygamberler üzerinden uydurmaya kadar varmıştır.
      Bir kadının üzerine bir başka kadınla evlilik yapıldığında eşler arasındaki karşılıklı sevgi ve şefkatin yerini nefret, kıskançlık, kin ve intikam duyguları alır. Poligamik yapıya geçişle birlikte ekonomik olanaklar kısıtlanır, kocasının ilgi ve desteği azalır, kalabalık bir aile yapısına geçilir. Kadınlar arasında kıskançlık, rekabet, öfke yaşanabilir. Bazen bu sorunların üzerine aile içi şiddet eklenebilir. Bütün bunlar üst üste eklendiğinde somatizasyon (stresin ya da duygusal sorunların fiziksel yakınmalarla ifade edilmesi) ve depresyon başta olmak üzere ruhsal rahatsızlıklar ve belirtiler, evlilik ve yaşam doyumunda azalma, düşük benlik saygısı poligamik evliliklerdeki kadınlarda daha sık görülmektedir.
      Ayetleri arapça bilip bilmeme hassasiyetinden çok, Kuran ahlakı ve yüce Allah’ın emirlerini doğru anlama doğrultusunda okumakta yarar vardır diye düşünüyoruz. “Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder, kötülüğü, çirkinliği, azgınlığı, insana yakışmayan her türlü iffetsizliği, hayasızlığı yasaklar. Düşünüp ders alırsınız diye size böyle nasihatler verir” Nahl-90

  13. Ben Arapca bilgim olmamasina ragmen, bahsedilen ayetleri farkli meallerden okuyup degerlendirdigimde yazida deginilen bilgilere ulasmistim. Bence bu ayetlerin yanlis anlasilmasinin sebebi bizim hala Kuran’dan degil de atalarimizdan dini ogrenme hevesimizdir. Aradan bir kac ayet cekip Kuran’i bir butun butun olarak algilamaktan kacarsak, insanlarin tum konusmalarinin icinden tek bir cumle cekip haber yapan paparazzilerden farkimiz kalmaz.

  14. İbrahim Bey, bahsettiğiniz vasıflara sahip olmadığım, mezhep-tarikat yönlendirmelerinden özgür bir bakış açısıyla Kur’an’a bakabildiğim için çok şükür, yorum katmadan apaçık olan ayetleri insanlarla paylaşıyorum. Kur’an, Kur’anı açıklamaktadır.

    Siz, mezhebinizin görüşü gereği, 1000 tane cariyeniz olsa da eşinizden de izin almadan 1001. cariyeyi de almak için (bknz. Redd-ül-muhtar) harekete geçme ruhsatıyla yaşamaya devam edebilirsiniz tabi..

  15. açıklamalarınız tatmin edici bence…islama dair onca sorularım cevapsız kaldı ve çoğu yerde bu cevapları bulamadım doğrusu…insanlarla bu durumları paylaşmaya kalktığımda afarozvari kaldığımı belirtmeliyim..sorgulamak ile ulaşılan FARKINDALIK ne büyük nimet…kendimde tatmin olmayan sorulara bulunmayan cevaplar ile farkında olmadan oluşan sui zanlar vardı ve bir nebze bunlar da kalkıyor..Allah razı olsun ..

  16. Allah razı olsun. Bu konu kafama çok takılıyordu. Direkt burada okuduklarımı kabul edecek değilim tabii ki. Devam edeceğim araştırmalarıma. Fakat verdiğiniz bilgiler ile işim daha kolay olacak, soracağım sorular daha çetin olacak gibi ;)

  17. Ibrahim kardesim, haklisin Münir Derman hocamin besinci cilt 20.09.1986 Cumartesi yazmis oldugu yazida Cariye vs. Kavrami ele alinmis. Manevi hikmeti kisaca aciklanmis.
    Günümüz kültürüne uzak farkindayim. Bence Sonsuzluk Kulesi kardesim bu yaziyi tekrar gözden gecirirse, Münir hocamizi biraz daha iyi anlar kanaatindeyim.
    Ibrahim kardesim, Ikinci konu mezhep imamlarimizin dil ve ilim bilgisi; arapca bilmek Kuran i anlamaya, anlatmaya yetmez diyor Münir hocam, Allah ca bilmek lazim diyor.Bizde Allah ca ögrenmek icin ugras vermiyormuyuz? Münir Derman hocamizin kitabinda bu konu detayli yazilmis, acizane tavsiyem sizde bu yaziyi tekrar gözden gecirirseniz Münir hocamizi biraz daha iyi anlarsiniz kanaatindeyim. Hürmetler

  18. MERHABALAR…
    Sizce Allah kuranı resulüne ilettiğinde bu vahyi sadece onun doğru anlayacağı kadar sır dolu ve bilmecemsi bir karmaşayla mı sunmak istemiştir. yani alim olan o; bizlerin bunu yanlış anlamasına sebep olacak gizemi neden o ayetlere koysun ki. Ve düşünün bizce Allah’ın rızasına erdiğini düşündüğümüz o güzel veli zatlar. Ve bugün dahi bu ilme kendini gerçekten vakfetmiş olan mealciler veya din alimleri.. Hepsi mi anlayamamışlar. Ya da yanlış anlamışlar… onlarda da ilahı bir ilham olamaz mıydı?
    ayrıca ikinci bir anlam içeren sözünden ziyade özünden başka bir anlam içeren müteşabih ayetler var elbette ve mutlaka matematiksel bir sır ve gizem hatta üçüncü ve gerçek bir anlam içerebilen bir çok ayet veya kuranın tamamı karşımızda. Çözülmeyi bekliyor. Bazen girilmesi tehlikeli sular gibi görülse de kuranın sahilleri. Yine de onu anlamaya çalışmalıyız. Doğrusunu her daim Allah bilir. zaten aslında neyi doğru anladık ki kuranda ve tatbik ediyoruz.. kaldı ki bu ayrıntılar alim zatların yanılgısında bile parselli. Hal böyleyken çabalamaya ve onu anlamaya devam edeceğiz anlaşılan……hoşça kalın

  19. Kur’an, aklı, kalbi çalışan tefekkür sahipleri için APAÇIKTIR ve bu yetilerini geliştirdikçe bir Mümin açıklığı ve detayları da artar Kur’an’ın. Şirkin bulaştığı akıl eksik veya çarpıtılmış olarak anlar veya anlamaz.

  20. tesekkur ederım Sonsuzluk Kulesi …zaten bu konuda yazılmıs bır suru kıtap ..meal tefsır fıkhı eserler ve bınlerce yazarın bırsuru yorumları fıkırlerı..elbet bu bır zengınlık.ama dedıgınız gıbı ..cok derıne ınmeye sahsen gerek yok.elbette daıma hevesle okumaya ve ogrenmeye devam…ama;; ıman ve guzel bır kalp ve tovbemız azda olsa amellerımız yetecektır vıcdanı huzurun golgesınde ..vıcdan en ıyı ve hakkı muhasabayı daıma yapacaktır.uc detaylar bızı yorabılır ve celıskılere dusmemıze sebep olabılır.dedıgınız gıbı hersey acık .kım ne almak ısterse ortada duruyor..kalemınıze saglık..ılgıyle ızlıyorum sızı..

    1. Haklılık payınız büyük, eyvAllah; fakat takdir edersiniz ki şeriata dair bu tarz konular da insanların akıllarında hep bir soru işareti olarak, çözümlenmemiş şekilde duruyor.

      İnsanlarla sohbetlerimde imani, ahirete dönük konuları konuştuktan sonra konu dönüp dolaşıp :) en merak edilenlere veya biraz da din karşıtlarının en çok saldırdığı konulara; örtünmeye, hırsızın elinin kesilip kesilmemesine, cariyelere, peygamber neden çok eşliye, kadının şahitliğine, kadın dövülebilir miye geliyor. Ve ben de şahsen bilebildiğim, yorumlayabildiğim kadarıyla paylaşmaya çalışıyorum. Yoksa bunların detay olduğu konusunda hem fikiriz. Selam ve Sevgiler.

  21. sen önce iman et sonra ayetlere yorum yap. çok eşlilik konusunda yaptığın yorum da doğrudur deyilebilecek birşeyler var ama örtünme konusunda insanların inançlarına zarar verecek kadar yanlış yorumlar yapmışsın. Üç dört arapça kelime bilmekle kur’an ayetlerini yorumlaya bileceğini sanıyorsan büyük yanılgı içerisindesin. Sana tavsiyem önce islamın önde gelen müfessirlerinin kur’an tefsiri yapabilmek için hangi eğitim aşamalarından geçtiklerini bi araştırıp gör sonra kendi seviyeni ölç ona göre bak ki senin Kur’an ayetlerine meal verme yada tefsir edip yorumlama kapasiten var mı? yoksa cehennemde görüşürüz!!!!!!!!! by

    1. Bu yazıya abone olduğumdan, yapılan yorumlar sürekli mail olarak geliyor bana. :) Bu yazının bu kadar çok yorum alması da gösteriyor ki çok tartışmalı bir konu üzerindeyiz. Ama benim düşüncem oldukça net: “Çok eşlilik pek çok açıdan güzel bir olanaktır. Dileyen bu olanağı kullanır, dileyen kullanmaz. Kimsenin bu olanağı yok saymaya ve ortadan kaldırmaya hakkı olmadığı gibi kimse de bunu kullanmayanı ve savunmayanı (karşı çıkanı değil) dışlamaya hakkı yoktur.” Selam ile.

      1. Çokeşliliğin senin açından bir olanak olup olmadığını tartışmıyoruz. Kuran-ı Kerim açısından, dinimiz İslam açısından ve insanlık açısından tartışıyoruz. Yapılan bilimsel çalışmalar çokeşliliğin bir hastalık olduğunu ve insan fıtratına aykırı olduğunu ortaya koyuyor. İslam dini çokeşliliğe pekçok ayetiyle izin vermiyor Nisa 129, Rum 21, Nisa 21,Ahzap 52, vb. Kuran’da kadın sultandır, daima el üstünde tutulması gereken bir varlıktır. Dolayısıyla kadına bakış açısında bütün dünyanın izlemesi gereken en mükemmel rehber Kuran’dır.
        Bu konu İslam açısından hayati derecede önemlidir. Senin bakış açınla isteğe bağlı olarak, olanak gibi ele alınamaz. Bugün Suriyeli kadınlar, para karşılığı erkeklere satılıyorlar ve bu işler din adına yapılıyor. Türkiyede 187.000 kadın kuma olarak yaşıyor.“Suriyeli veya Irak!lı kadınlar savaştan kaçıyorlar. Hayat beklentileri daha farklı. Ama buraya geldiklerinde başka bir hayatla karşılaşıyorlar. Fuhuş, uyuşturucu, kumalık gibi seçenekler de bekliyor. Savaştan kaçıp buraya sığındılar ama yeni bir savaş veriyorlar. Evlilikleri kurtuluş olarak görüyorlar. Kumalar daha çok Haseke, Kamışlı, Amude’den gelenlerden oluyor. Kuma sayısında savaş sonrası çok artış yaşandı”
        “Kadınlar severek, anlaşarak ikinci eşliği kabul etmiyor. Bir nevi parayla satılıyorlar. 5- 10 bin lira karşılığında aileleri tarafından veriliyorlar.”
        Türk yasaları ikinci evliliği yasal olarak kabul etmiyor. Bu yüzden evlilikler resmi değil, imamlar tarafından kıyılan nikahlarla yapılıyor, Diyanet Başkanlığı’na çağrıda bulunuyoruz:
        “İmamlar bu nikahları kıyarak suç işliyor. Bunu bile bile yapıyorlar. Para karşılığı nikah kıyanlar var. Önüne geçilebilir. Diyanet, imamların bilinçlendirilmesi için açıklama yapmalı.”
        Yine yapılan çalışmalarda tespit edilen bir diğer konu, kumalığın aynı zamanda aileleri parçaladığı. Kumalığın özellikle çocukları çok mağdur ettiğine dikkat çekiliyor, “Ekonomik durumu iyi olan, eğitimli kadınlar kumayla yaşamayı istemiyor, boşanma davası açıyor. Ama durumu iyi olmayan kadınlar mecbur katlanmak zorunda kalıyor” .
        ‘Kuma ailemizi dağıttı’
        Hayat Akman, Mardin’de yaşıyor. Kocası, Suriyeli kumasını Kamışlı kentinden bir buçuk yıl önce getirmiş. Suriyeli ikinci eş için ayrı bir ev tutulduğunu söyleyen Akman, kocasının üç ay öncesine kadar evlerine gelmeyi sürdürdüğünü de dile getiriyor:
        “Her seferinde kavga ediyorduk. Beni, kızımı dövüyordu. Artık gelmiyor. Benden boşanma davası açmış. Boşandıktan sonra Suriyeli ile resmi evlilik yapacak. Ama ben boşanmak istemiyorum. Bu kadının gitmesini istiyorum.
        Eşimle oğlum bana dönsün. Bilerek, severek evlendik. 24 yıldır beraberdik. Daha 13 yaşındayken onu sevdim, babam vermedi, evden kaçtım. Hâlâ seviyorum. Kuma huzurumuzu, evliliğimizi bozdu. İkinci eşler olmasın. Aileler dağılmasın. Bizim yaşadıklarımız ortadadır.”
        Kumalık sorunu Mardin’in Nusaybin ilçesinde ise bu boyutta yaşanmıyor. İlçede kadın mağdurla ilgili çalışmalar yürüten Gül Şilav Kadın Merkezi’nin sosyoloğu Sadiye Aksoy’a göre, savaş sonrası kuma, fuhuş, dilencilik gibi sorunlar sınır kentlerinde olduğu gibi Nusaybin’de de arttı. Ama kumalık diğer bölgelere oranla daha az yaşanıyor. Sosyolog Aksoy, “Eğitim düzeyi, politik, sosyo-kültürel yapısı ve akrabalık bağlarından dolayı diğer bölgelere oranla Nusaybin’de kumalık olgusuna daha az rastlanmaktadır” diyor.
        Urfa merkezde bir yılda 80 kuma
        Gerek Suriye’deki savaş öncesi, gerek sonrası kumalığın yoğun yaşandığı kentlerden biri de Urfa.
        Kumalık sorunu bu kentte yıllardır kadınların en fazla mağdur olduğu konulardan biri. Hatta sadece iki eşlilik değil, üç, dört eşli olanlara rastlamak bile mümkün. Şanlıurfa Barosu Kadın Hakları Danışma Merkezi Sorumlusu Birgül Yılan’a göre, sadece Urfa merkezde 2013’te 80’e yakın Suriyeli sığınmacı kadın kuma oldu. Yılan, Urfa’da Suriyeli sığınmacıların kuma sayısıyla ilgili olarak; “Artış yaşandı hem de çok ciddi oranlarda” diye yanıtlıyor:
        Bütün bu yazılanlardan sonra vicdanın hala bu konunun olanak olup olmadığını söyleyebilecek mi? Durum böyleyken Kimsenin bu olanağı yok saymaya ve ortadan kaldırmaya hakkı olmadığını hala söyleyebilirmisin?

  22. yazınızı okudum aklımda cariyelik ve cariyelerle iliskiye gırmek konusunda hala sorular kaldı. Özellikle muminun suresi 5 -7 ayetleri aklıma takılıyor.

    1. Yazının son paragraflarında kısa bir açıklaması var o ayetlerin, göz attıktan sonra sorularınızla detaylandırmak isterseniz yardımcı olmaya çalışırım.

    2. Sn.mustafa akbas

      Mü’minün 5-7.ayetlerin doğru mealini okuduğumuzda burada cariye ile ilgili hiçbir şeyin geçmediğini görürüz.Çünkü Sonsuzluk Kulesiin de ifade ettikleri gibi Arapçada cariyenin karşılığı ( ما ملكت) değil,bunun karşılığı tekil (أمة ),‘’emet’’çoğul ise,( اماء ) (ima’) ifadesi geliyor.Burada ise böyle bir ifade asla sözkonusu değildir.Ayrıca bu güzel açıklamalarından dolayı Sonsuzluk Kulesie de çok teşekkür ederim.

      Şimdi Mü’minün suresi 5-7 ayetlerin kısa açıklamalı doğru meallerini buraya yazıyorum.

      5-7-Ve onlar,(o inanan erkek ve kadınlar) cinsiyet organlarını koruyan kimselerdir,ancak (hiçbir yere bağlılığı bulunmayan) kendileriyle evlendikleri (normal) eşleri VEYA sözleşmeyle sahip oldukları (kamu ya da başkasının himaye ve sorumluluğunda bulunan meşru eşleri ) bundan müstesna:Çünkü bundan dolayı kınanamazlar,oysa bunun ötesine gitmek isteyenler,işte onlar, sınırları aşanların ta kendileridir.

      Yani nikahlı eşler ikiye ayrılır,bir kısmı,birbiriyle evli olup hiç bir yere bağlılığı bulunmayan,sadece birbirlerine karşı sorumluluğu olan eşlerdir;diğeri ise,yasal bir sözleşmeyle sahip oldukları,kamu himayesinde veya başkasının sorumluluğu altında ve hizmetinde bulunan eşlerdir.

      İşte yedinci ayete bu iki duruma vurgu yapılmıştır.Yani kişinin evliliği bu iki şekilden biri olabilir,ikisi birlikte değil.Çünkü ayete ( او) (ev),yani ‘’veya ‘’bağlacı vardır.

      Özetle,burada ne cariye,ne de cariye ile ilişkiye,ne de birlikte iki eşe vurgu
      vardır.!!! ( الله اعلم)

      Saygılarımla

  23. Kuran’da nerelerin kapatılacağı madde madde belirtilmemiş, ama genel olarak karşı cinsin ilgisini çekebilecek ve cahiliye devri kadınlarına benzemeyecek şekilde giyinmekten bahsedilmektedir açıkça.

    Burada madde madde belirtilmemesinin nedeni, bu kıstasların zamana ve topluma göre değişiklik göstermesindendir. Evrensel olarak bir kadının cinsel ilgi uyandıran kısımları üç aşağı beş yukarı belli olmasına rağmen, zaman ve topluma göre bazı farklılıklar gösterebilmektedir. Akıllı ve entellektüel bir Müslüman kadın (ki müslüman dediğin entellektüel olur, cahilden müslüman olmaz), vücudunun hangi bölgelerinin karşı cinsin ilgisini çekip çekmeyeceğini de gayet iyi bilecek ve içinde yaşadığı toplumun şartlarına göre uygun bir giyim tarzı geliştirecektir kendisine. Bir insan akıl etmiyorsa, her şeyi madde madde başkasından bekliyorsa, o zaman onun müslüman olma gibi bir durumu da yoktur zaten.

    Ayrıca bir insan Kuran’da bahsedilen konuları yine Kuran’ı kaynak göstererek anlatıyorsa, bu bilimsel değildir demek en büyük aymazlık olacaktır. Yaptığı açıklamanın Kuran’da olmadığını iddia ediyorsanız karşıt tezinizi ileri sürebilirsiniz, ama X aliminin görüşlerini desteklemiyor ya da ondan icazet almıyor diye bir görüşü kötülemek, cahilliklerin en büyüğü olacaktır.

  24. Yazdıklarınıza katılmakla beraber “Ziynetlerini açığa çıkarmasınlar, sadece kocaları için [çıkarsınlar]; yani babalarına [dahi], kocalarının babalarına, oğullarına, üvey oğullarına, erkek kardeşlerine, erkek kardeşlerinin ya da kız kardeşlerinin oğullarına, kadınlarına, yeminlerinin anlaşmalı olduklarına, kendilerine bağlı olup da cinsel isteklerden yoksun erkeklere, kadınların avretlerinin farkında olmayan çocuklara [dahi] açığa çıkarmasınlar;” çevirisine katılamıyorum. Arapça bilmiyorum fakat “ev” bağlacının zaman zaman dahi manasına gelebilmekle birlikte bu ayette o anlamda kullanılmasının mantıksız olduğunu düşünüyorum. Çünkü burada bir kural koyulması ve ardından istisnalarının sayılması durumu vardır. Bence burada bambaşka bir şeyler var. http://www.kuranincelemesi.org/kadin/kuranda-tesettur-ve-basortusu-konusunda-bambaska-sorular/ adresinde bu soruları sordum dilerseniz,katkı sağlarsanız faydalı olacağı kanaatindeyim.

  25. Değerli Halim,

    Eleştiriniz için teşekkür ederim. Sitenizi de inceledim bu arada, otuza yakın ayet çevirisindeki eksiklikleri, çelişkileri fark eden her akıl gibi benzer soruları sormuşsunuz. Beyninize, fikrinize sağlık..

    Örtünme konusu ve ayetleri üzerinde en fazla kafa yorduğum ayetlerden birisi. Okuyucuları sıkmamak adına sitede işin Arapça yönüne çok fazla girmemeye çalışıyorum açıkçası.

    Şimdi o zaman aşağıdaki şekilde bir çeviriye nasıl ulaştığımı izah edeyim.

    “Ziynetlerini açığa çıkarmasınlar, sadece kocaları için [çıkarsınlar]; hatta babalarına, kocalarının babalarına, oğullarına, üvey oğullarına, erkek kardeşlerine, erkek kardeşlerinin ya da kız kardeşlerinin oğullarına, kadınlarına, yeminlerinin anlaşmalı olduklarına, kendilerine bağlı olup da cinsel isteklerden yoksun erkeklere, kadınların avretlerinin farkında olmayan çocuklara [dahi] açığa çıkarmasınlar”

    “Çünkü burada bir kural koyulması ve ardından istisnalarının sayılması durumu vardır.” demişsiniz.

    Bu haklı söyleminizin nedeni, Kur’an’ın inmiş olduğu dönemdeki dil bilgisi kuralları ile değil de, sonraki yüzyıllarda geliştirilen, oturtulmuş kaideleri ile yapılan bir bakış açısından kaynaklanıyor. Dolayısıyla bir bayan ziynetini, örneğin göğüslerini, göbeğini, poposunu vs. kayınpederine gösterebilir veya bir yandan ayetlerde “tek Veli Allah’tır, Şefaat tümden Allah’a aittir” der iken, diğer bir ayette “Allah’ın velilerinden (Yunus-62), başkalarının şefaatinden” bahsediyor olması gibi çelişkiler çıkabiliyor.

    Önemli olan Kur’an içinde tutarsızlığa neden olmayacak şekilde Kur’an’ın kendi dil bilgisi kuralını bulmaya çalışmak olmalıdır.

    İddiam şu: Evet, bu ayette bir kural koyma var; ama istisnaların teker teker sayılması değil de, tek bir istisnanın, yani kocanın istisna edilmesi ve ardından önceki fiile (ziynetlerini “göstermesinler”) atıf yapılarak “ew” bağlacı ile “ve hatta, ve dahi” kimlere gösterilmemesi gerektiğinin sıralaması var.

    Beni bu şekilde düşünmeye sürükleyen nedenlerimi sıralayayım:

    1- Çok sayıdaki istisnaların teker teker sayılması ve “ziynetlerini “göstermesinler” fiiline atıf için “ew” değil de “we” yani Türkçe’mizdeki “ve” bağlacının kullanılması gerekirdi. Yani, ziynetlerini kocaları ve babaları ve kayınpederleri … dışındakilere göstermesinler şeklinde olmalı idi. Halbuki buradaki bağlaç “ew” dir.

    “ew” bağlacının “ve hatta” kullanımı için örnek ayet:

    “…artık atalarınızı zikrettiğiniz gibi, (“ew”) hatta daha kuvvetli bir zikirle Allah’ı zikredin” Bakara-200. İngilizcedeki “even” gibi…

    2- “ew” bağlacı cümle içinde tek bir kere kullanılırsa “yahut” (seçeneklerden biri) veya “yani” anlamını taşır.

    “ew” bağlacının “yahut” kullanımı için örnek ayet:

    “Zina eden erkek ancak zinakar bir kadın (“ew”) veya/yani müşrik bir kadınla evlenir ” Nur-3.

    “O mümin erkekler ve kadınlar iffetlerini/cinsel bölgelerini eşleri yani nikâh ahdi yapmış oldukları haricinde korurlar” Müminun-6

    3- “ew” bağlacı cümle içinde birden fazla kullanılıp da bağlaçtan sonra bağımsız bir fiile sahip cümlecikler var ise gene “yahut” (seçeneklerden biri) anlamını taşır.

    Örnek ayet:

    “Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini (“ew”) veya Rabbinin gelmesini (“ew”) veya Rabbinin bazı alâmetlerinin gelmesini bekliyorlar. ” Enãm-158

    “Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız (“ew”) veya seferde bulunursanız (“ew”) veya biriniz abdest bozmaktan gelir (“ew”) veya kadınlara dokunur da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin” Maide-6.

    *! İlk üç şıkkı göz önünde bulundurup Nûr-31. ayete baktığımızda “ew” bağlaçları bir kere, çok sayıda kullanılmış; ama “ew” bağlaçlarından sonra gelenler birer cümlecik şeklinde değiller, yani kendilerine has birer fiilleri bulunmuyor, birer özneden ibaretler. Yani 2. ve 3. şıklardan farklı bir yapıya, yapılanmaya, kalıba sahipler.

    4- Yukarıda da bahsettiğim gibi klasik, geleneksel ayet çevirilerinden bir bayan ziynetini, örneğin göğüslerini, cinsel organlarını, poposunu vs. kayın pederine gösterebilir gibi kabul edilmesi zor bir durum çıkıyor. Pratikte bunu şu ana kadar yapmış bir bayan tanıyor musunuz?

    Mecbur kalınılan durumlara işaret ediliyor olabilir diyenler için, Kur’an bu konuda aynı sure içerisinde zaten “köre, topala, hastaya zorluk/vebal yoktur (Nûr-24)” şeklinde izin veriyor.

    Ziynet kelimesi “süs, takı, saç, vs.” gibi farklı anlamlara geliyor olabilir diyenler için, ayetin sonuna doğru “kadınların avretine/çıplaklıklarına dair kendilerinden bir şey zuhur etmemiş adamlardan veya çocuklardan erkekliğe sahip olmayanlardan” bahsediyor oluşuna dikkatlerini çekerim. Demek ki ziynet “cinsellikle” ve “avret” kavramıyla alakalı bir kelime.

    Allah veya O’nun İlminin, hikmetinin belirişi olan Rasulullah’ın evrensel çalışan aklı boşa kelam etmeyeceğine, “örtülerini/başörtülerini göğüs yakalarının/dekoltelerinin (açıklıklarının) üzerine vursunlar” şeklinde de ayrıca bir tavsiye bulunduğuna göre, ziynet kavramının, ayrıca örtülmesi gereken bu bölgelerden/açıklıklardan daha dar kapsamlı/farklı vücut bölgelerine işaret ettiği açıktır. Ziynet başörtüsü/örtü ile örtülecek bu bölgeleri kapsamıyor anlamına gelir.

    5- “Kadınlardan kocamış olanlar ki, nikahı ümit etmezler, ziynetlerini bariz etmeden giysilerini çıkarmalarında (yeda’ne siyâbe hunne) onlar için bir sakınca yoktur. ” Nûr-60

    Bu ayete göre de evlenmemiş ve yaşlanmış bayanların ziynetlerini göstermelerini bile geçelim, transparan veya dar giyinerek bariz kılmaları bile yasaklanmış ve Nur-31’de kişiler tek tek sayılıyor iken bu ayette hiç bir istisna sayılmamış. Demek ki, Nur-31. ayette tek bir istisna vardır, o da bir bayanın kocasıdır. Yaşlanmış, evlenmemiş bayanlar da zevc-koca olmadığından başka hiç bir istisna sayılmadan ziynetlerini kesinkes göstermesinler emri gelmiş bu ayette.

    6- Ey iman edenler! Yeminlerinizin sahip oldukları (meleket eymanukum) ve sizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, sizden üç defa izin istesinler; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız (tedaûne siyâbekum) vakit ve akşam namazından sonra. Bu üç vakit sizin çıplak olduğunuz/sizin için avret vakitleridir (Nûr-58).

    Asıl söyleyeceğime geçmeden Nur-60’de kullanılan “tedaûne siyâbekum” kalıbının iki ayet önce, burada da kullanıldığına dikkati çekmek isterim. Demek ki (Sevap~Manevi elbise ile aynı kökten) “Siyab” çıkarıldığında vücudun bazı kısımları (çıplaklık) veya tamamı (çırılçıplak) açıkta kalabiliyor. Ayetten yaşlı ve evlenmemiş bir bayanın vücudunun bazı kısımlarını -ziynetleri (göğüsler, popo-basen) hariç- örfe uygun olarak açabileceğini anlıyoruz. “Bir kadının tüm vücudu Ziynettir” iddiasını reddediyor bu kullanımlar.

    Asıl söylemek istediğim ise, Nûr-58. ayette “ziynet ortaya çıkabileceğinden/avret durumu oluşabileceğinden” yeminlerinizin sahip olduğu kişiler (ör. Hizmetliler, ev içi işçileriniz) de sizden izin alsınlar şeklinde bir emir var! Geleneksel çeviriler ise Nûr-31. Ayeti “mümin kadınlar ziynetlerini yeminlerinin sahip olduklarına gösterebilirler” şeklinde çevirerek bu ayetle de çeliştirmiş oluyorlar. Madem ziynetlerini gösterebiliyorlar neden izin almaları gerekiyor?

    7- O kadınlara; babaları, oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları ve hizmetlileri hakkında bir vebal yoktur (Ahzab–55)

    Ahzab-53, 54. ayetler peygamberin evinin içine kapıyı çalmadan, izinsiz giren müslümanlardan ve bu durumun ev içi rahat giysileriyle bulunan Rasulullah’a ve ev içindeki bayanlara verdiği eziyetten bahsediliyor. Rasul’un kadınlarından (eşleri veya kadın hizmetliler) bir şey isteyecekleri zaman da hicap/perde/engel/kapı ardından istemeleri gerektiği belirtiliyor.

    Ahzab-55. ayet ise ev içi rahat giysileriyle dolaşan bayanlara ayette sayılan kişilerle ilgili olarak ise bir sıkıntının olmadığı, yani ev içi rahat giysilerle oturulabileceği belirtiliyor. Şimdi, dikkat ederseniz, sayılan kişiler arasında Nûr-31. ayetin aksine ev içine sıkça girip çıkabilen akrabalardan kayın peder bulunmuyor. Peki, ev içi rahat giysilerle dahi birlikte oturulması uygun görülmeyen, yani daha da kapalı/örtülü/dikkatli giyinilmesi gereken kayın pedere daha dar kapsamlı anlama haiz ziynet nasıl gösterilebilir? Dolayısıyla geleneksel çeviriler burada da ayetlerin çelişmesine neden oluyor.

    Nûr-31. ayet, öncesindeki ayetlere de dikkat edilirse evin içerisine giriş çıkışlardan bahseden ayetlerden sonra geliyor. Ve ziynetlerin kocalarından başkasına göstermemelerini söyledikten sonra ev içinden dışına çıkacak şekilde, ziynetlerin gösterilmemesi ve de peyderpey örtünme oranı konusundaki dikkat sırasını da belirtiyor. Ziynetin gösterilmemesi noktasında en dikkat edilmesi gerekenler atalar (babalar-amcalar vs.) ve kayın pederler iken en rahat olunabileceği kişiler ise çıplaklıktan haberi olmayan çocuklardır. Ziynetten kendiliğinden görünenler ise başka (..illâ mâ zahera minhâ..). Yani elbise bir yere takıldı ziynet açılabilir, bayan çocuğunu emzirirken göğsü görünebilir vs. vs.

    Nûr-31. ayette geçen “Hımar” ve “Ceyb” kavramlarını da açalım biraz:

    HıMaR; genel anlamda “örtü”, 1400 yıl önce ise daha dar, spesifik anlamda ise “başörtüsü” demektir, başla ilgilidir. Kur’ani kullanımı olarak başı-aklı-beyni-bilinci örten her türlü fiziksel, psikolojik, toplumsal uyuşturucu anlamında HaMR ve Şarap anlamındaki HaMRa da aynı kökten geliyor.

    http://corpus.quran.com/qurandictionary.jsp?q=xmr#(24:31:16)

    “Hür” ve “köle” insan ayrımının olduğu Cahiliye dönemlerinde mümin veya mümin olmayan tüm bayanlar, hür oldukları belli olsun diye başlarına bir örtü geçirirlerdi. Bu başlarının bir örtü ile bağlandığı anlamında yoksa saçlarının tamamen görünmeyecek şekilde örtülmesi anlamında değildi. Farsçadan dilimize girmiş olan ser-best kelimesi dahi başı (ser-) bağlı (-bestan) anlamına gelmektedir, o dönemlerden kalan anlamına binaen. Yani Kur’an’da “saçlarınızı örtün” şeklinde bir emir bulunmuyor. Başları (saçları tamamen örtülü değil!) hâlihazırda bağlı olan; ama giydikleri giysileri cahiliye döneminden kalma âdetleri gereği dekolteli gezinen mümin bayanlara o başörtüleri ile bu açıklıklarını kapatmaları tavsiye edilmiştir. Yani vurgu o açıklıkların (ceyb) kapatılmasıdır, yoksa başın veya saçın örtünmesi değil. Günümüzde hür-köle insan kavramları kalktığından bunun işareti olan başın (dikkat saçın da değil!) örtünmesine de gerek kalmamakta ve Hamr kelimesinin genel anlamı Kur’an’ın evrenselliği açısından daha uygun düşmektedir kanaatindeyim.

    CeYB; “açıklık, oyuk, kesik” kökünden “göğüs ve bu bölgenin hizasındaki sırt açıklığı” anlamına gelir. Giysilerimizi giyerken başımızı geçirdiğimiz yuvarlak açıklığa da isim olmuştur bu nedenle. Sıcak coğrafyaların insanlarının giysilerinde bu açıklık göğüs/koyun hizasına kadar idi. Arapça’dan dilimize girmiş CeYB ile aynı kökten “Cep” kelimesi de Araplarca giyilen giysinin/gömleğin kalp-göğüs hizasındaki açıklığı anlamında kullanılagelmiştir. Bugün hala gömleklerimizin cepleri tam da bu bölgededir.

    Kelimenin Kur’ani kullanımına örnek olarak da Musa Rasulullah’ın elini göğüs yakasına/koynuna (ceyb) sokmasını örnekleyebiliriz.

    http://corpus.quran.com/qurandictionary.jsp?q=jyb#(24:31:18)

    Tüm örtünme ayetlerini göz önünde bulundurup toparlarsak;

    – Ziynet (avret/cinsellikle alakalı bölgeler) koca haricinde gösterilmeyecek. Ev içi elbisenin kapalılığında ise en dikkatli atalar, kayınpederlerin yanında, en rahat ise çıplaklıktan habersiz çocukların yanında olunabilecek.

    – Ev dışına çıkıldığında da, mantıken de her toplum evli-bekâr-yaşlı-genç kişi üzerine Siyab-Giysisini alır. Üzerine alınılan, giyilen giysi ziynetleri bariz kılacak şekilde (dar veya transparan) ve örtülü olan bu bölgeler üzerinden erkeklere cinsel mesaj verme niyeti olmamalı (Ziynetten gizlediklerini bidirmek için ayakları ile yere vurmasınlar ayeti). Ama ne yazık ki günümüzde modayı yönlendiren baronlar sözde modernizm adına kadın giyimini cinselliklerini vurgulayacak şekilde yönlendirmelerinin yanında zihinlerimizin de bu duruma uyumunu/normalizasyonunu sağlayarak toplumların hızlı bir şekilde yozlaşmasına sebebiyet veriyorlar.

    – Fakat giysi/siyab da dikkat edilmesi gereken göğüs yakası ve bu kısmın sırttaki hizasındaki açıklıklarının başörtüsü ile veya herhangi bir örtü ile kapatılmasıdır. Giysi zaten bu örtünmeyi sağlıyorsa ekstra bir örtüye gerek kalmayacaktır. Bu ayet giysileri bu standartlara uymayan, göğüs ve/veya sırt dekolteli mümin bayanlar olduğundan gelmiştir. Ayrıca uyarı gelen ayetlerden, halihazırda müşrik veya mümin bayanların göğüs-sırt dekolteleri hariç örfen de kapalı giyindiklerini anlıyoruz. O dönemlerde komşu medeniyetlerde de bayanlar baştan aşağı uzun elbiseler giyerlerdi. Ayrıca rivayetlere göre, köle kadınların diz kapakları ile göbekleri arası örtülü imiş. Nur-31’e göre mümin olmuş bir köle kadının göğüslerini de kapatması gerekir.

    islam-oncesi-arab-kadinlari
    Resim: İslamiyet’ten önce, 4 ve 6. yüzyıllarda Arap kadınları (Kıyafetlerin Tarihçesi, Braun & Schneider)

    Tabi bu uyarılar kişiliğini değil de, dişiliğini (kendini sırf madde bedenden ibaret sayma) ön plana çıkarma gayreti içinde olmayan idrak sahibi, Allah’a güvenen kadınlar içindir. Yani bir idrak sonucunda bir mü’mine bayan giyinişine dikkat etmesi gerektiğini fark eder ve eyleme geçer. Yoksa atalarından, çevresinden gördüğü için değil.

    – Giysinin nasıl olacağı belirtilmediğine göre Kur’an’ın evrenselliği gereği örfe bırakılmıştır.

    Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur’an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. Allah o (konuları) bağışlamıştır. (Maide-101)

    “Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Allah dileseydi sizi tek bir toplum yapardı.(Maide-48)”

    Örtünmede ziynet bölgelerini bilinçaltı diliyle çağrıştıran bölgelerin de kapanması toplum açısından daha uygun olacaktır. Bununla ilgili yorumum ise önceki yorumumda bulunuyor.

    https://sonsuzlukkulesi.com/kuranda-cok-eslilik-cariye-kavrami/#comment-676

  26. Merhaba,

    Öncelikle bu ayrıntılı ve güzel yazınız için teşekkürler. Yazınız benim için sevindirici oldu çünkü ben de ilk yazımda fark ettiğim çelişkiler ve sorduğum sorular üzerine derin bir incelemeye giriştim ve bulgularımı sergilediğim ikinci bir yazı yayımladım (http://www.kuranincelemesi.org/kadin/humur-cilbab-siyab-ziynet/) ve sizin cevabınızdaki bulgularla örtüşen bir çok nokta var. Yazımda sizin “ev” bağlacı konusundaki yazınızdan da bahsetmiştim fakat o kısmı yazarken bu cevabınızı henüz görmemiştim. Bu sebeple cevabınızın bir kısmını devamını link vermek suretiyle ilgili kısımda yayımladım.

    Sitemde de sık sık bahsettiğim gibi Arapça bilmeyip sadece orijinalinden okumasını biliyor oluşum sebebiyle Arapça gramer kuralları söz konusu olduğunda mantık yürüterek, Arapça gramer kitaplarına bakarak, tanıdığım ilahiyatçılara sorarak vs. bir bulguya ulaşmaya çalışıyorum. Bu sebeple sizin bu cevabınız çok değerli.

    Sevgiler….

  27. sevgili halim ve Sonsuzluk Kulesilerim
    yazılarınızı okudum bu konuyu bende araştırıyordum bir süredir arapça bilgim aşırı olmamakla birlikte çelişkiler üzerinden ve fıtratıma ters düşen noktalar üzerinden yola çıkaraktan araştırmaya koyuldum baş örtüsü konusu kafama takılmıştı eğer bu muhkem ayetse muteşabih olanı nerde dedm kendime ki ‘baş’ kısmının ekleme olduğunu araştırmam sonucu anladım onu çıkarınca taşlar yerine oturdu ALLAHIN dininde elbette çelişki olmayacağı için bu durumdaki çelişki beni bu araştırmaya sevk etti ve kuranın kendi içinde kelimeleri tekrar edişi o kelimelerdeki oynamaları anlamamızda kolaylık sağlıyor şüphesiz yani bir sözlük görevide görüyor aslında kuran,ayrıca eğer saç ilgi çekici ve kapanması gereken bir şey olsaydı bizim başımızdaki saç unutmayalım ve göğüs kısmı gibi erkek ve kadın arasında farklılık gösteren bölgeye vurgu yapıyor Allah nur 31 de
    ayrıca ”kendiliğinden görünen yerler müstesna ” kısmıyla ilgili de bir şey fark ettim abdest ile ilgili maide 6 da cinsiyet ayırt edilmeksizin sesleniliyor inananlara ve orda ALLAH bizi temizlemek istediğini söylüyor ve temizlememizi istediği yerlere bakınca günlük açıkta olacak görünen yerler ayaklar topuklara kadar, eller dirseklere kadar, yüz ve ”SAÇ” ayetler arasında ki bu bağlantıyı kurmamız lazım ALLAH kuranı kendisinin açıkladığını söylüyor işte Yaratanın kelamı değiştirmesi mümkün olmayan bir sistem var herşey birbirine bağlı ve bu da ”kendiliğinden görünen yerlere” gayet açıklayıcı oluyor bu konu hakkında incelmeniz varsa görüşlerinizi beklediğimi bildirmek istiyorum kardeşlerim ALLAH bizi bu samimiyetten ayırmasın son nefesimize kadar daha öğreneceğimiz çok şey var…

  28. neden peygamber efendimiz(sallallahu aleyhi ve sellem) sözlerini ve sünnetlerini yazıya geçirtmemiş acaba;çünkü sözlerinin kur’anla karıştırilmamasini ve onun önüne geçilmesini istememiştir.
    bir hukukçu olarak söylüyorum ki kur’ân tek ve yegane kaynaktır,efendimizin uygulamaları sadece ve sadece kuranın daha iyi anlaşılmasını sağlamak için allah tarafından uygulatilmis ve ,söyletilmistir.
    durum böyle iken din içinden din çıkartılmış adeta.allah’ın en önemli ayeti ve ilk ayeti olan ikra,adeta göz ardı edilmiş ve sadece belli kişilere bir emir gibi insanlara anlatılmış ve okumaları ve konuşmaları ve tartışmaları yasaklanmış.ama yanlış bir şey söylersin ama yanlış fetva verirsin diyerek korkutulup,aman yanlış bir şey söylersin dinden çıkarsın diye insanlar tehdit edilip adeta papazliga soyunmuslar.
    kadın erkeğin kiralık, erkek karısıyla bir kere cinsel ilişkiye girmesi vacip,kadın erkeğin kiralık mülk i gibidir ister kullanır ister kullanmaz ,ama erkek her çağırdığında kadın onunla birlikte olmalı diyen,kadının cinsel psikolojik dürtülerin den bile bihaber insanların sözleri sırf senelerdir milyonlarca insan onları dikkate alıyor onları tastikliyor diye tartışılamaz aksi düşünülemez aksi söylenemez kaynaklar olarak asla ve asla kabul edilemez. ki zaten bu düşünce şirk öte bir şey değil bu insanların sözleri uygulamaları uydurma olup olmadığı belli olmayan hadis kaynakları nasıl olurda kuranın önüne geçebilir.
    peygamber efendimiz dahi kuranda yer almayan hiçbir konuda kural koyamazken bu insanların düşünceleri ve yorumları nasıl olurda aksi düşünülemez doğrular olarak kabul edilebilir anlayabilmiş değilim.

  29. Size bir soru sormak istiyorum.bazi yerlerde flort etmek haramdir vs. Gibi seyler yaziyor.eger oyleyse insanlar nasil birbirlerini taniyacak.Bu konuda aydinlatirsaniz sevinirim

    1. Evrensel, insani, Kurani, Vahiy ilkeleri temelinde karşı cinsle iletişimde bulunmak neden sıkıntı olsun.
      Haram flörtte değil, etkileşimde bulunduğumuz -karşı veya hemcinsimiz- bireye karşı gösterdiğimiz duygu ve davranışlarımızdaki eğitimsizliklerde.. Haram olan cehalet.. Bilgi – Duygu cahilliği..

  30. Bir sorum daha var escinsellik dogustan midir yoksa psikolojik midir.bazilari genetik bazilari psikolojik diyor.eger genetikse Allah niye lut kavmini helak etti

    1. İki türlüsü de olabilir. Genetik, psikolojik..
      Lut kavmi olayında açıkçası daha farklı bir yorum düşünüyorum; ama henüz olgunlaşmadığından şimdilik geleneksel anlatı üzerinden cevaplamak gerekirse..

      Lut kavmine uyarı şu şekilde..
      Siz kadınları bırakıp da, erkeklere mi yöneliyorsunuz..
      Yani, bu insanlar genetik olarak kadınlara cinsel çekim duymuyor değiller. Duyuyorlar; ama kadınlarından vazgeçiyorlar.
      Doğal duyguları olduğu halde, taşkınlık yaparak doğalarına aykırı eylemde bulunuyorlar.
      Her türlü taşkınlığın, doğaya aykırı durumun, uyumu bozmanın sonu ise felakettir.

      Genetik bir yatkınlıkta ise, manevi sorumluluk kişinin irade gücü ile üzerinde etkiyen hormonal gücün büyüklüğü arasında..

  31. Az önce başka bir sayfada bu konularla ilgili kur an meallerini okurken tam bir hayal kırıklığı yaşadım zira verileb meallerden sadece ekeklerin cinsen doyumunun yerine getirilmesi gereken kadının da itaat etmesi gereken bir varlık oarak resmediliyor. Bu adamlar hangi kafayla bu ayetleri böyle meallendirmisler. İslam son derece mantıkla uyuşan bir din islam alimleri bu meallerin hangi kısımlarını mantıkla ilişkilendirdiler. Bu meshep alimleri nasıl olur da kur an ile uyuşmayan emirler verebildiler. Bu adamlar aptalmıydı yoksa meshepler de zamanla kuran gibi art niyetliler tarafından bir takm sapkın değişikliğe mi uğradı ? Biz niye belli mesheplere uymak zorundayız ?

  32. Ahzab 50. ayet ve Muhammed’in evlatlığı Zeyd’in karısı Zeyneb’i nikahlaması konusundaki yorumunuz nedir? Bildiğiniz gibi Muhammed’in Zeyneb’e karşı içinde gizlediği bu niyet ayet ile açığa çıkana kadar evlatlıklara öz evlat gözüyle bakılması uygunsuz bir davranış olarak düşünülmüyordu Kureyş toplumunda? Pek anlamıyorum doğrusu… Bir peygamberin nefsani arzularına uyması doğal bir durum mu?

    Sevgiler.

    1. Sn.Hakan,

      Ahzab 50. ayet ve Muhammed’in evlatlığı Zeyd’in karısı Zeyneb’i nikahlaması konusundaki yorumunuz nedir? diye sormuşsunuz! Bu konu Ahzab-50.ayete değil, 37.ayettir.

      AHZAB-37:

      Hani Allah’ın kendisine (islam nimetini) lütfettiği ve senin de kendisine iyilik ettiğin (hürriyetine kavuşturduğun) kimseye ‘’Eşini yanında tut,(sakın boşama !) ve bu hususta Allah’tan kork’’ diyordun.Allah’ın ortaya çıkaracağı bir durumu (Zeyd ile Zeynep arasındaki geçimsizlik ile Zeyd’in boşama talebi) içinde saklıyor ve (bu hususta) insanlardan korkuyordun.Halbuki Allah, kendisinden korkmana daha layıktır.Zeyd,eşiyle ilişkisini kestiğinde,biz seni ona eş kıldık ki, evlatlıkları iddia edilenlerin eşleriyle ilişkisini kesince,onlarla evlenmelerinde müminler üzerine bir güçlük olmasın.Allah’ın emri ise her zaman gerçekleşir.’’şeklindedir. ‘’ (Allah’u a’lem )

      Bu ayetle ilgili meallerde birkaç önemli hata vardır,

      1‘’ed’iya’’ ifadesiyle ilgilidir.2.‘’Sana nikahladık veya seninle‘’evlendirdik ‘’şeklindeki ifadelerle sanki haşa yüce Allah nikah kıyıyor,halbuki ’zevvecnakeha‘
      ’SENİ ONA EŞ KILDIK’
      ’şeklinde doğru açıklansaydı böyle yanlış bir anlaşılmaya da neden olmazdı.Çünkü ayet ‘’Enkehnakeha’’Sana nikahladık veya seninle evlendirdik şeklinde değildir.Bu ifadeyle yüce Allah bu evliliğe imkan verdiğine vurgu yapıyor.

      2-Arapçada‘’evlatlık ve oğul edinme gibi ‘’ ifadelerin karşılığı,‘’ ادعياء ‘’ ed’iya’’ değil,’’تبني ‘’tebenni’’ olmasına rağmen meallerde bu ifade direk ‘’evlatlık’’ diye yorumlanmıştır.

      Mesela: Arapçada ‘’ادعي – يدعي – ادعاء – ادعياء ‘’ iddea,yeddei,iddia‘’yani iddia etti,idia ediyor,iddia etmek,bundan ismu mefulün çoğulu ise,’’ ادعياء” ediya” diye gelir,

      Bu ifaden de anlaşılıyor ki Zeyd’in hz.peygamberle olan münasebeti bir ‘’tebenni’’ düzeyinde değil,bir iddia idi.Yani evlatlığın olabilmesi için hiçbir durum gerçekleşmediği halde,sırf hz.peygamberle birlikte yaşadığı için ona bu gözle baklılıyordu.Evlat edinmek ise küçük yaştan başlanır,halbuki hz.peygamber 25 yaşına gelip hz.Hatice ile evlenmeden,Zeyd’le en ufak bir münasebeti yoktu,belki de onu hiç de tanımıyordu.Ama ne zamanki hz.peygamber hz.Hatice ile evlenir o zaman 21 yaşında olan Zeyd’le hem tanışlığı,hem de arkadaşlık münasebeti başlıyor.Ayrıca bu arada hz.peygamber 25 yaşında,Zeyd ise 21 yaşında idi.Peki neredeyse hz.peygamberin yaşıtı olan Zeyd nasıl olur da hz.peygamberin evlatlığı olur.Aceba hz.peygamber Zeyd’i yanına alırken,Zeyd küçük yaşta bakıma muhtaç bir çocuk muydu ki, hz.peygamber,onun bakımını üstlenerek çocuğu gibi büyütmuştur?

      İşte bu nedenlerden dolayı da kur’an bu duruma vurgu yaparak ‘’ ادعياء ” ediya” yani ‘’evlatlığı iddia edilenler ‘’ şeklinde bir ifade kullanmıştır.

      3-Allah’ın ortaya çıkaracağı ve hz.peygamberin duyulup yayılmasını istemediği durum ise ‘’ Zeyd ile Zeynep arasındaki geçimsizlik ve Zeyd’in boşama talebi idi.)

      Peki neden hz.peygamber bunu gizli tutuyordu,çünkü bunları evlendiren,bu yuvayı kuran bizzat hz.peygamber idi,müşrik ve münafıkların bu durumu öğrenmeleri halinde Zeyd ile Zeynep arasındaki geçimsizliği daha da alevlendireceklerini hz.peygamber biliyordu.işte bu nedenle hz.peygamber bu kimsenin bu durumu öğrenmesini istemiyordu,zira onun tek amacı kurmuş olduğu bu yuvanın mutlu ve huzurla bir şekilde devam etmesi idi,bundan başka hiçbir amacı da yoktu….

      —————————-

      Düzeltme: Bir önceki yazımda 9.Madde Mü’minün 1-7.ayetlerin değil, Mearic-29-30.’’ayetlerin meali ile ilgilidir.

      Saygılar.

  33. Dinimize sızdırılmaya çalışılan onca yanlış bilgi ancak devlet eliyle yapılan ciddi bir araştırmayla ortadan kaldırılabilir.Ayrıca bu yazınız beni çok memnun etti çünkü sınırsız cariye durumu biraz üzücü.Allah cümlemizin yardımcımız olsun.

  34. Merhaba sevgili Sonsuzluk Kulesi, yazılarınızı beğenerek okuyorum ancak sanıyorum ki çoğu mealci Rum 28 in içinden çıkamadığı için Cariye olarak çevirdiğini düşünüyorum. Rum 28 i nasıl çevirmeliyiz anlamlı olarak?

  35. Aynı zamanda Kur’an’da geçen; cennetteki ‘eş’lerimizin’ insanın bedenine’ işaret ettiğine dair(insan’ın gerçekte şuur varlığı olması dolayısıyla) yazınızı bekliyorum.

  36. Nisa 3

    İkişer üçer dörder alın değil ?

    ikişer üçer dörder ALDINIZ şeklindedir

    1. ve in hıftum : ve eğer korkarsanız ( doğrusu muhakkak korkun dur )

    Neyden korkacaz ? ikişer üçer dörder eş alıpta aralaraında ADALAETLİ davranamamaktan korkacağız

    3. tuksitû : adaletle davranmanız

    tuksitu kelimesi bildiğimiz taksimat kelimesidir.Yani yetim kalmış kadınları ikişer üçer dörder alarak taksimat (paylaşım yaptınız ) demektir

    Sanırım bu kadar yeter..!!

  37. Merhaba hala aktif mi blog bilmiyorum ama yazdıkların çok güzel teşekkür ederim bir konu kafama takılıyor yalnızca evlilik anlaşma şeklinde de olabilir koruma amaçlı geçmiş zamanda dedik tamam ama o zaman neden peygamberimizin tüm çocukları tek eşinden değil de 3 eşten birden ? Kafama oturtamadım varsa bilginiz paylaşırsanız sevinirim

    1. Bu o dönemin bir kültürü, dini bir durumu temsil etmiyor. Bunu aklımızda bulundurmamız şart.
      Modern dönemlerin anlayışına bakarak o dönemin kültürel geleneklerini yargılamak doğru değil diye düşünüyorum.
      Olaya yanlış veya doğru diye bakmamak lazım.

  38. Yazdıklarını okumaya gerçekten doyamadım. Allah razı olsun senden. Allah yoluna taş koymasın güzel insan

  39. Ayetlerde işaret edilen Kadın, Cariye, Ziynet, Evlilik, Örtünme vb. bunların hakikati ne bildiğiniz gibidir ne de bilmediğiniz gibidir.

  40. Yani anlamadım nikah anlaşma da olabilir diyorsun fakat anlaşmada cinsellik kesinlikle haram diye bir şey yok yetimlerin mallarını koruma adına nasıl karı koca olarak konumlanmaya gidiyor iş anlamış değilim

  41. Merhabalar, Kur’an’ı geleneğe bağlı kalmadan Kur’an ile açıklamanız çok tatmin etti beni, emekleriniz için tşk ederim.
    Ben Kur’anı anladıkça hayran kalan biriyim ama Allah’ın kadınlarına zulüm olacağını bildiği çok eşliliğe şu ya da bu şekilde neden izin verdiğini idrak edemiyorum.Bir de hitap erkeğe yani adaletsizlikten korkarsanız diyor peki ya kadınlar.Diyelim ki onlar korkmadılar ama kadınlar olarak biz bundan korkuyor hatta nefret ediyoruz, bizim düşüncelerimizden neden bahsedilmiyor.Allah bize helal kıldı diyip Doğu’da kadınlara sormadan üstlerine eş alıyorlar, hiçbir kadın bundan mutluluk duymaz duyamaz.Araştırıp duruyorum tatmin eden bir cevap bulamadım.Varsa cevabınız okumayı çok isterim, saygılar…

    1. Merhaba Pınar Hanım,

      Hitabın sadece erkeğe yönelik olması özsel ve evrensel bir durum değildir. Bilindiği gibi Kur’an’da, inşai ve haber cümleleri bulunmaktadır. Haber cümleleri, genellikle mevcut sosyolojik duruma atıfta bulunur, bu duruma bir “değer” yüklemeksizin bilgi sunar. Örneğin, “anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler (Bakara, 233.)” ayeti, böyle bir durumu haber verir. Bu, sadece iki yıl emzireceksiniz anlamına gelmez ve bu süreye bir değer atfetmez.

      Diğer taraftan, toplumsal bağlamı göz önüne alarak rehberlik edici, talep, tavsiye veya emir içeren “inşai” cümleler de vardır. Örneğin, basitçe namaz kılın, oruç tutun gibi ifadeler. Bu nedenle, “Ey insanlar” diye genele hitap ile başlayan sure, sosyolojik bir vakıayı gene ona evrensel bir değer atfetmeden dikkate alarak bu sefer hitabı özelde erkeğe yöneltip inşai bir cümle içinde bir emirde bulunuyor. Anlatmaya çalıştığım, bu ifadelerin içeriğini değil, maksadını evrensel olarak dikkate almalıyız. Yazı içinde vurgu yapmaya çalıştığım konu, sure akışındaki odak noktasının erkeklerin evlenmesi değil, asıl olarak yetimlerin durumu olduğudur. Günümüz modern dünyasında sosyolojik dinamikler çok daha farklı işlediği için, bizim de ayetlerin gerçek maksadını anlamalı ve bu ışık altında farklı çözüm yolları geliştirmeliyiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir