Riyazet: Dengeli Yaşam – 2

farkindalik-isigi(Riyazet: Dengeli Yaşam paylaşımının devamı..)

Abraham Maslow‘un kurguladığı ihtiyaçlar hiyerarşisinin her bir katmanında bastırılmayan ve Evrensel Akıl/Vicdan/Farkındalık/Dikkat rehberliğinde hakkı verilerek yaşanan duyguların, giderilen temel ihtiyaçlarımızın tıkanmamış akıcı gücü nefste tatmin odakları oluşturarak kudreti (~ idrak sentezli gücü) açığa çıkarır. Nefsi mutmainne cüzleri diyebileceğimiz..

Benliklerimizde veya ihtiyaçlar piramidimizde gedikler ile yetiştirildiğimiz ve doyumlu yaşayamadığımız doğru. Yeme, içme, sevme, sahiplenme, güvenme, ait olma, para, takdir edilme, övünme, kızma, cinsellik vs. vs konularındaki boşluklarımız, yani nefsin temel ihtiyaçlarda belirli bir yaşa gelinceye kadar olgunlaşmamasının, ruhsal gelişim açısından sıkıntılı bir durum oluşturduğu da aşikar.

Ayrıca, belirli yaşa kadar çoğu ihtiyaçlarımızın toplumsal çapta giderilmesi, ebeveynlerin çabalarının yanında, ancak kaliteli bir eğitim sistemi ve her kademesinde Mümin/Güven veren bireylerin yönettiği, Adil Ekonomik düzenin kurulduğu güçlü bir Sosyal Devlet anlayışı içerisinde mümkün olabilecek, işin bu yönü de var elbet. Bunu uzun vadede gerçekleştirmenin yolu da, bizlerin yansıması olan yöneticileri fanatikçe eleştirerek değil, toplumda Hak – Hukuk’tan taviz vermeyen Mümin bireylerin, ve Kuşların yetiştirilmesinden geçiyor. Ölü bir ülkenin canlanması için hepimize iş düşüyor.

abraham-maslow-ihtiyaclar-hiyerarsisi-2Özellikle, çocukluk döneminden kalan derin etkilerin piramitimizde yarattığı sıkıntıları tamamen gidermek zor gözükse de, en azından enerji tıkanıklıklarının yarattığı arzuları, önce bir kabul ve tespit edip sonra da çoğunluğunu müşahede altında tutarak dengeli bir hayat yolculuğunu devam ettirmek mümkün.

Örnek bir tıkanıklık… Beyni en hassas düzeyde (Delta, Theta dalga yayınında) bir alıcı olarak çalışan bebek beyni, annesiyle çok büyük bir ihtiyaç olan tensel teması yeterince yaşamaz ise ilerisi yaşlarda deneyimleyeceği tensel ve güvene dayalı ihtiyaçların giderilmesinde de büyük olasılıkla hep bir eksiklik yaşayacak ve bu eksiklikler de ilgili konularda bağımlılıklara neden olabilecek. Bu noktada, annenin bebekle olan bir saatlik dokunsal teması, yetişkinlikteki onlarca saatlik sarılmalara, cinselliğe ve bir çok diğer uzantılı konulara bedel gözüküyor.

Gayret ve tevekkülle piramidin dışında “kendini aşma” deneyimlerinin olumlu yöndeki derin etkileri çocukluk döneminin izlerini silebiliyor, nefsi doyurabiliyor olsa da; bu yolun başlangıcı, güzel bilinçlerimizin dışa dönük fenerini, bizlerden sadır olan davranış modellerimize ve içimize döndürüp, arzularımızı fark etmekle, onların sorumluluğunu alarak, bilincimizi genişleterek başlıyor! Çünkü, hiçbir sorun onu yaratan aynı bilinç düzeyinden çözülemez.

Ey nefs! Minik inzivalarınla gir bilincinin derinliklerine, gez ve gör oralarda!.. Hep dışarıdasın!.. Gez, gör ve sorular zinciri üret ve cevap arayışında bul kendini..

Beni böyle öfkeli, kibirli, cimri, karamsar, kıskanç, geveze, şımarık, korkak, fanatik vs. olmaya iten güdü ne olabilir? Gizlice çalışarak bilinçaltımı sonu gelmez döngüleriyle meşgul ve huzursuz eden, sonradan eklenmiş olumsuz programlar neler? Bendeki hangi gölge, hangi bastırılmış duygu, hangi açlık, ifade edilememiş hangi arzu, çocukluğumdaki hangi yaklaşım? Ve yeni, yeni programları nasıl yazarım ?

Bilinç geliştikçe, düşük bilinç düzeylerimizi gözlemleme fırsatı, enerjimizi sömüren arzularımızı tespit etme şansı buluruz. Arzuların, asli ihtiyaçlarımızdan ayrışmaları da iyice belirginleşeceğinden tatmin edilecek asıl hedef de ortaya çıkmış olur. Arzuların tatmini, egonun çeperlerini beslerken; ihtiyaçların ve tercihlerin doyurulması ise nefsin/benliğin tatminini mümkün kılar. Geliştirici ve lazım olan nefsin tatmini..

nefs-egonun-sinirlari

Nefsin çeşitli konulardaki doyum noktaları, uzun vadede/ahirette ve uzun vadeli huzur yerine, egosal tatmin dediğimiz anlık zevk veren ve otomatik azap doğuran; ve ihtiyaç/fıtrattan sanılan yapışıp kaldığımız arzularımızın, hırslarımızın değil, öncelikli olarak doğal ihtiyaçlarımızın karşılanması, ikincil olarak da tercihlerimizin tatbiki ile mümkün.

Bu noktanın dengesi/riyazeti de, feraseti de oldukça mühim. Bir uçta asgari ihtiyaçların giderilmesi sanısı altında farkında olmadan arzularımızın [dünya/farkındalıksız hayatın] tatmini peşinde koşabiliyor iken, diğer bir uçta da arzularımızı kontrol edelim derken temel duygularımızı dahi bastırma hatasına düşebiliyoruz. Temel ihtiyaç gidermek diye mideyi şişirmek birincisine; aydınlanabilme/erebilme namına (!), haksızlık/zulüm/batıl inanç karşısında dahi suskun/sakin kalma “çabası” ikincisine örnek olarak verilebilir.

– Açığa çıkan duygunun ve yapılan eylemin arzudan kaynaklanan bir aşırılık/bağımlılık veya doğal ihtiyaç/tercih olup olmadığı nasıl ayırt edilir ve fıtrat-denge-riyazet nasıl ortaya koyulur?

1 – En başta dikkat edilmesi gereken nokta.. Fıtratın, Vicdanın, Ortak Aklın (maruf) ürünü Evrensel ilkelere, değerlere, kişisel ve toplumsal barışa, sağlığa uymayan her ifade biçimi belirli oranda bir aşırılık olarak kabul edilebilir.

2 – Doğal ihtiyaç mı, aşırılık mı noktasında… Duyguları bilinçsiz, kontrol edilemeyen, dağınık düşünce ile yoğurarak zamana yayıp yaymadığımıza bakabiliriz.

Örneğin, üzülmek, kızmak, korkmak, sevinmek, gerilmek, yorulmak, rahatlamak.. Vücudun, zihnin etki karşısındaki doğal, fıtri tepkileridir. Hormonların etkisinin geçmesiyle ilgili duygu durumu da biter, doğal olanında.

Suyu içip, tuvalete gidip ihtiyacınızı giderdiğinizde bunu dakikalarca anlatır veya üzerinde düşünür müsünüz? Hayır; doğal döngü tamamlanmıştır, nefs doymuştur çünkü.

Ama duyguların çarpıtılmış versiyonlarında, kontrol edilemeyen düşünceler duygunun yaşanma süresini uzatıyor ve asli manasından uzaklaştırıyor! Duygular düşünceyle/egoyla bulanarak işlem süreleri artırılınca; üzüntü, kedere; korku, endişeye; kızma, öfkeye, kine, intikama; sevinç ve neşe, şımarıklığa; gerilmek, gerginliğe; rahatlamak, rehavete vs. dönüşür.

Karanlık bir ortamda bir hayvan tarafından aniden korkutulduğumuzda genetik yapılanmamıza göre 5-15 dk. içerisinde korku duygusu kendiliğinden sönümlenir. Ama koşullar sakinlediği halde, sonrasında, benzerini yaşamamak adına çözüm odaklı düşünüp konuyu bitirme yoluna gitmiyor da, olayı gelecekteki olası yeni kurgularıyla, dağınık düşüncelerle besleyerek bu korkuyu endişeye dönüştürüyorsak, bu abartının altında geçmişten gelen gizli bir dürtü var demektir!

Önemli bir sınavı geçmeyi başardık.. Şimdi’de sevinmek en doğal hakkımız! Ama kimse sormadığı halde, önümüze gelene bundan bahsediyorsak, bu abartılmış sevinme benlikte eksik bir noktanın sinyali değil midir?

Haksızlığa uğradınız, insanlık onurunuza hakaret edildi! İlgili konuda, konuyu dağıtmadan savunma ve kızma refleksi normal.. Fakat, eleştiriyi kişiliklerimizin detaylarına yöneltmek, ceviz/fındık kabuğunu doldurmayacak konularda haklı çıkmaya çalışmak, bir de dedikodusunun yapılması ise egoya düşme..

3 – Tercih mi, arzu mu ayrımı konusunda.. Aynı zamanda ikinci şıkkın da altında yatan asıl ölçüt ve belirteç, açığa çıkan duyguda, yapılan eylemdeki kontrol gücümüz, iradenin ne kadar devreye sokulabildiği.

İrade, etki ile tepki arasındaki seçme gücümüzdür. 

Seçme/Tercih gücümüz nisbetinde, elde ettiğimiz bir durum/nesne/özne karşısında hissettiğimiz mutluluk; elde edemediğimizdeki hüzün abartısız olur. Bu abartı miktarı fıtrat ile bağımlılık arasındaki mesafedir.

İfademde abartı var mı, yok mu, tarzında kendimizi sürekli yoklamalı; ifadem daha sakin olabilir miydi diye sormalı! Bu sorgu ve yoklamalar, bir sonraki karşılaşmalarda daha abartısız olmamızı sağlar!.

Tercih gücünün kaynağı,

Proaktif olma, koşulları ve başkaları suçlamayıp sorumluluğu üzerimize alma. Eski tabirle, Nefsi Levvame’yi, yani duygu ve düşüncelerini sıkça gözlemleyen ve eleştiren bilinci devreye sokup, orada yerleşik olma.

ego-nefs-ben-bilinci

Nefsin doğal sınırlarına kadar genişleme imkanı olan Ben Bilinci, duygu, dürtü ve düşüncelerin bir bileşkesi olan Ego’ya/Ego’da yapıştığından; Ego ile, daha doğrusu duygu-düşünceleri ile arasına gözlem mesafesi ve süresi koyamadığından, Reaktif/tepkisel bir zihin olarak çalışacaktır. Proaktif bir zihinde ise, gözlem aralığı ve bilgece yanıtı vermek için zaman vardır!

etki-tepki-reaktif-insan

Bağımlılıklar tatmin edilmediğinde rahatsızlık yaratırken, gözlem mesafesi avantajıyla, tercihlerin tatmin edilmemesinde kayıtsız kalınabilir.

etki-irade-yanit-proaktif-insan

İrade, Şuursal çalışan, Proaktif  = Takva/Sorumluluk sahibi, etkiye yanıt veren yönümüze; etkiye – tepki mekanizmamız ise bedenimize/hayvan/Reaktif yönümüze ait. O halde, ne kadar Şuur/Takva/Sorumluluk sahibi olduğumuzun kriteri de İrademizin gücünden kendini belli eder. Yani akıl/ruh/idrak, duyguların gücünü, arzuyu ne derece yönlendirebiliyor, tercihe dönüştürüyor?

*** Bu irade gücü, dürtülerin etkisi ile duyguları bastırma veya tam zıttı olan duyguları salıverme yerine; dürtülerden özgür aklın gözetiminde pırıl pırıl bir duygu yaşayışı verir bizlere (Güçlü bir Duygusal ve Ruhsal Zeka).

*** İçsel huzurun anahtarı, işte bu irade aracılığıyla bağımlılıkların, aşırılıkların tercihe dönüştürülmesinde..

*** Ve sende açığa çıkan iradenin gücü/özgürlüğü nisbetinde karşıya irade özgürlüğü tanırsın; iradenin zayıflığı ölçüsünde karşındakini kısıtlarsın/kontrol etmeye çalışırsın.

Otomatik davranış/içgüdü, dürtü yerine, irade ne kadar özgürce akıyorsa o eylemde, vücut-zihin temel ihtiyaç seviyesine, fıtrata, tercih boyutuna o derece yaklaşmış demektir. (Kısmi detay için bknz. Arzuların düşme basamakları notu).

***

Örneğin, bilimsel olarak da ispatlı olduğundan, yani evrensel bilgiye artık mal olduğundan, en basitinden sigara içmek bir aşırılık türüdür. Temel ihtiyaç, olmazsa olmaz değildir. 

Başka bir misal, etkinin içeriğiyle orantısız bağırıp-çağırmak bir aşırılıktır. Gizli bir açlığın kendini geçici olarak doyurmak adına ürettiği bir arzuyu tatmin çabasıdır. Ses yükseltmek, hafifletilmiş bir aşırılık; içten kızmak, sitem etmek daha da azalmış versiyonlarıdır. Kişisel-ruhsal gelişim gayretleriyle en temel ihtiyaç seviyesine kadar iner bu:

Egonun menfaati, açlığı, doyumsuzluğu ve doyumu için değil de, sadece Evrensel değerlerin zedelendiği, yara aldığı konulardaki kızmaya kadar iner. 

Evrensel değerlerin ihlal edildiği yerde dahi üzülmemek, kızmamak, Allah’ın Celal ağırlıklı manalarının şahsımızdan veya karşımızdakinden çıkışını tıkayarak, Şeriatın = Hukukun uygulanmasını önemsememek, dengeyi bozmak, Hak’tan perdelenmektir. Farkında olunmasa bile egonun sinsi bir menfaati devrededir.

Kahkaha, yerini azı dişlerinin görüneceği kadar bir tebessüme bırakır.  40 günlük tutulan ölüm yası, 3 güne iner; şişirilen bir mide asgari tokluk düzeyine düşer. Düşüncelerle beslenerek zamana tutunan intikam, nefret, kibir, endişe, korkaklık vs. gibi aşırılıklar da kaybolarak yerini bu duyguların katıksız, doğal versiyonlarına (kızmak, sevinmek, üzülmek, korkmak vs.) bırakarak dengeyi, riyazeti sağlar.

Riyazet: Dengeli Yaşam – 3 bölüm için tıklayın.

Riyazet: Dengeli Yaşam – 2” hakkında 12 yorum

  1. Tam çok sıldığım bir akşamda bu yazı farkında ol egon devrede dedi
    Bilinç seviyemi arttırmak tepkilerimi ayarlayabilmek için
    (bunlardan biriside stres yaptığımda aşırı yemek) farkındalığımı
    O ana çekebilmemin kısa yolu olsa? Ya da korunmak için?
    Bilinç altımı temizlemek ama nasıl?

  2. sadece 356 abone mi var? yazık bize, daha çok ihtiyaç sahibine duyuramamışız bu harika yazıları… çok ihtiyacımız var çok

  3. Kendimi bulma yolunda bu kıymetli paylaşımlarınızla yoluma ışık tuttuğunuz için şükranlarımı bildirmek isterim .

  4. Mülk Suresi 22-) Efemen yemşiy mükibben `alâ vechihi ehda emmen yemşiy seviyyen `alâ sıratın mustekıym;
    Peki, yüzüstü kapanmış (sürünen; a’ma) olduğu halde yürüyen mi daha doğru yoldadır yoksa sırat-ı müstekıym üzerinde dimdik (önünü görerek; hakikat ilmi ile) yürüyen mi?.

    23-) Kul huvelleziy enşeeküm ve ce`ale lekümüssem`a vel`ebsare vel`ef`idete, kaliylen ma teşkûrun;
    De ki: “Sizi inşa eden (mülk aleminde meydana getiren) ve sizin (kendinizi-hakikatınızı tanımanız, bilmeniz) için sem’ (işitme azası-işlevi; hakikatınızı algılama kuvvesi), ebsar (gözler; görme-idrak kuvvesi) ve fuadlar (kalbler) oluşturan O’dur… Ne kadar az şükrediyorsunuz! Ben olsam o sorunun cevabını bulmak için bütün Kelamı baştan sona kadar içinde dolaşır cevabı bulurdum. Ama sen herşey Hazırdan istiyorsun, yemek önüne gelmiş birde çocuklar gibi yedir diyorsun. Çoğu soruların cevabı yazı dizisinin içinde mevcut. Sonsuzluk Kulesi istiyor ki okuyucu kişi aklını işletip o cevabı kendisi bulsun aramanın ve bulmanın hazzını yaşasın. Basıyret gücü, feraset. İşitme gücü, Semi algılama Fuad, kalb, duyumsama, hissetme, inzal, akma, iliklerine kadar işleme. Akıl duyduğunun, gördüğünün suretini, kabını, kalb duyduğunun, gördüğünün siretini, suyunu, iç yüzünü bilir. Ayette bedenin organlarından bahsedilmiyor. Onlar işlevini yerine getirmede. İlahi işlek akıl :Su Dünyevi Akıl. Kab, kalıb. Hani şu kalıbını basıp iddiaya girenler yokmu. 😊 Aklı maaş diye geçer.

    1. İşlek aklımızın idraki sonucu, Rabbimizin kalbimize indirdiği ve aklımızın kendi veritabanımızdan suretlendirdiği, bize ait cümlelerimizle Hakikatin modellenmesi yolculuğunda, Sonsuzluk Kulesi kendi işaret levhalarını kuleye dikebilmekten başka ne yapsın, değil mi? :-)

  5. Şu an Lütfi Filiz’İN Noktanın Sonsuzluğu 1 Kitabını okuyorum Lütfi Baba’da dediğin gibi söylüyor ,yolda karşılaşılacak olaylar zincirinin hepsini bir bir anlatmış önemli olan ağaçta olan meyvelerin sadece bir tanesinin sağlam kalması gerisi sağlam kalmasa da olur diyor.Sebebi bir tane meyveden koca bir ağaç çıkacak ve o yine nice sağlam meyveler verecektir diyor geri kalan yaprak, meyve, dal diyor bir tane tohumu besleyebilmek için yine toprağa karışacak.Bu arada evin içine girenler ve orada sabit kalanlar levhayı diker,bizim ev şu orman içerisinde bulunan dağın zirvesinde herkesten uzak, sessiz,sakin denize manzarası olan küçük bir dağ evi:))Ben şahsen Canan hanımın ayetleri iyi anlayabilmesi için zihnin de kelime kalıpları için yerleştirdiği kavramın tam doğrulukta olup olmamasını kontrol etmesini dilerim.Olur ya yanlış, ufacık bir girdi bile anlaşılması basit ve kolay bir konudan tamamen sapmamıza neden olabilir.Akıl nedir,Zeka nedir,Kalp nedir, ayanı sabite nedir, Müşahade alemi nedir.Kalbin tanıklık ettiği itminan,tatmine ulaştığı durum ile ne kast ediliyor.Herkesin Rabbi’ne sevk edildiği süreç bunlarla anlatılan olgular nedir.İman denilen bilincin artık ikana ulaşması,tadılma,hissetme,yaşama şüphelerin tamamen kalkması:)) Ama bunun için evvela doğru bilgiyi, kelimelerin işaret ettiği anlamlarını çok iyi bilmek gerekiyor ki.Tabelaların ne anlattığını iyi bilelim.Örnek herhangi bir şehire gittiğim zaman yön bulmak için soru sorduğum kişi kuzeyi,güneyi bilmiyorsa, kuzeyi güney; güneyi de kuzey olarak zihninde kodlamışsa,yazık bana :(( Hımm bu arada Canan hanımın birde denizi görmek yerine denizin içine girsin, şöyle biraz ayağını suya soksun,vede her gördüğüne de deniz muamelesi yapmasın,rüyanda deniz gördün diyelim,bir kayığın içindesin susadın su içmek istiyorsun denizin suyu da tuzlu olur biliyorsun,başladın kendi kendine içinde söylenmeye denizin suyu içilmez, tuzludur, ademi öldürür sonra içinde bir düşünce geldi dedi ki içsen de içmesen de zaten ölüsün en azından eğil bir avuç al yudumla bir bak bakalım,sonunda ölüm yok ya zaten ölüsün,belki dirilirsin.Eğildin ,yeltendin, bir avuç su aldın başladın içmeye, bir de ne tadasın su bildiğin tatlı Su.Sözün Özü şu şahitlik alemi var ya oralara bir gir ne var ne yok Allah gece der iken Ya Siyn suresinde neyi anlatıyor.Ermişler rüyada güneş yakmaz diyorlar,rüyada güneş yakıyorsa bir Hekmeti :))olmalı değil mi? Kalp tada karar verir,ama kararı önceden sana o düşünce ile verdi zaten ölüsün,akıl gördüğü ile karar kıldı, içsen ölürsün ,içilmez dedi.İşte İLAHİ AKIL KALB BU,diğeri dünyevi akıl olan BEDEN KALBİ.PARDON AKLI :)) Lütfü FİLİZ diyor ki öyleleri birbirlerine kötü söz söylerler her türlü çirkinliği yaparlar bir sonra bir bakmışsın hiçbirşey olmamış gibi tekrar bir arada beraber yiyip ,içip gülüp eğleniyorlar:))Onları kalbi etten diyor o kırılmaz EVLADIM.diyor.Bu arada idrak sentezli gücün içinde ayette yazıyor sem,basar birde fuad diyor ama bunları oluşturan sıfatları da görmezden gelme sıfatlar olmasa bunlar vucuda gelemezler .İrade,kudret,bilgi,hayat,sem ve basar ile algılayıcılık kazanır,kelam ile dile gelir.Sende tıkanıklığı meydana getiren noktaları çok iyi belirlemelisin ki.engelleri ortadan kaldırabilesin.

  6. Sevgili Kim Bilir (A deM ); Gizli yapılarımı ve öğrenme sorunlarımı netleştirmeme yardımcı olabiliyorSUNUZ

    ne diyor Sonsuzluk Kulesi

    Yã Hû, “Nasıl” bir şeysin SEN?

    Yol göster bilmeceme!….

    selam sevgi ile…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir