Kuran’da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 287 kez, 7 adet türemiş formda geçiyor.
Kuran’daki geçiş yerlerinin detaylı analizi için tıklayınız
Kök anlamı: gerçek, sâbit ve doğru olmak, gerekmek; bir şeyi gerçekleştirmek; bir şeye yakînen muttali olmak;
gerçek, sâbit, doğru, varlığı kesin olan şey; inkârı mümkün olmayacak kesinlikte gerçek (sâbit) olan şey, yasaya, hakikate veya erdeme uygun olma; mutabakat ve muvafakat; bilgi ile, bilinenlerin birbirine uygun olması; gerçeğe mutabık olan hüküm, doğruluk, hakikat, yasallık; adalet, bilgelik, hakikat, gerçek, doğru ya da asıl olanın gereksinimlerine uygun olmak; adil, adamakıllı, doğru, düzgün, gerçek, uygun olmak; esaslı, gerçek, sağlam, geçerli, önemli, hakiki olmak; kurulmuş, onaylanmış, bağlayıcı, kaçınılmaz, zorunlu olan; tezahür etmek; şüphe veya belirsizlik içermeyen, bir hakikat olarak belirlenmiş, zorunlu olan;
bir şeye dair hak, sahiplik ya da iddia, bir şeyi hak etmek, veya liyakat, müstehak; kesin veya emin olmak, doğrulanabilir olmak, ciddi ya da içten olmak, itiraz veya bir dava ile uğraşmak, gerçeği söylemek, gerçeği ya da doğruyu açığa vurmak, bildirmek, göstermek, kanıtlanmış gerçek olmak, delmek veya nüfuz etmek.
hak kelimesi (çoğulu hukūk) genellikle bâtılın zıddı olarak gösterilir.
Kur’ân-ı Kerîm’de öteki anlamları arasında “vâkıaya, gerçeğe uygun söz” (el-A‘râf 7/169; Sâd 38/84); “doğru haber” (el-Mü’minûn 23/62); “doğru yol” (Yûnus 10/35); “aslına uygun bilgi, inanç, yakīn” (Yûnus 10/36; en-Necm 53/28; el-Vâkıa 56/95); “delil” (Yûnus 10/76, 77); “bir olayın iç yüzü” (Yûsuf 12/51); “adalet” (el-A‘râf 7/89; el-Enbiyâ 21/112; Sâd 38/22, 26; ez-Zümer 39/69, 75); “görev, ödev, hüküm” (el-Bakara 2/180, 236, 241; er-Rûm 30/47) vardır. Başkalarıyla ilgili yükümlülüklere aykırı davranışların niteliğini belirtmek üzere “bigayri’l-hakkı” ve “bigayri hakkın” (haksız yere) (el-Bakara 2/61; Âl-i İmrân 3/112, 181; eş-Şûrâ 42/42), yine başkalarıyla alâkalı bir genel hükmün dışına çıkmaya cevaz veren “illâ bi’l-hakkı” (ancak haklı bir sebeple) (el-En‘âm 6/151; el-İsrâ 17/33; el-Furkān 25/68) tabirleri Kur’an’da sıkça geçmektedir. Kur’an’da hak kelimesi “gerçek, sâbit, doğru” gibi anlamları dolayısıyla Kur’an’ı ve İslâm’ı ifade ettiği gibi (el-İsrâ 17/81, 105; el-Kehf 18/29) vukuu kati olan ölüm için de kullanılmıştır (Kāf 50/19). Daha çok “vaad” kelimesiyle birlikte âhiret hakkındaki haberler, müjde ve tehditler de hak ile ifade edilir (el-Enbiyâ 21/97; Gāfir 40/55). Hak kelimesi “varlığı kesin olan, mutlak gerçek, hikmete uygun olarak icat eden” anlamlarından dolayı Allah’ın bir ismi veya sıfatı olarak da geçmektedir (el-En‘âm 6/62; Yûnus 10/30, 32; el-Hac 22/62).
Türkçe’ye girmiş türevler : bihakkın, elhak, emrihak, hak (hakkâk, hokka, mihenk), hakikat (filhakika), hakkaniyet, hakla-, hukuk, ihkak (muhik), istihkak (müstehak), nahak, tahakkuk, tahkik (muhakkak, muhakkik)
İbr ḥuḳḳā חֻקָּה «(ağaca, taşa veya metale) oyulmuş şey», ödev, hukuk, yasa, ferman, kural İbr/Aram ḥaḳaḳ חקק [#ḥḳḳ] oymak, (taşa ve metale) hakketmek ) Ar ḥakka حَكَّ (metal veya ağacı) oydu, kazıdı (≈ Akad ekēku kazımak, kaşımak )
Not: Aramice ve İbranice koph/kaf ile yazılan #ḥḳḳ חקק “oyma, kazıma” fiili Arapça kef ile #ḥkk حكّ eşdeğeridir. Sözcüğün nihai anlamının “taşa veya metale hakkedilmiş yazı, belge, kanun” olduğu anlaşılıyor.
İlk Yorumu Siz Yapın