İçeriğe geç

Kur'an Etimoloji Yazılar

Kef-Lam-Lam (ك ل ل)

Kuran’da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 377 kez, 4 adet türemiş formda geçiyor.

Kuran’daki geçiş yerlerinin detaylı analizi için tıklayınız  

Kök anlamı: 1. tüm, bütün, tamlık, bütünlük; 2. babasını ve çocuğunu kaybetmek, doğrudan mirasçısı bulunmamak, bitkin düşmek, yorgun, zayıf olmak; sadece uzak ilişkileri bulunmak

Türkçe’ye girmiş türevler: küllî, külli yevmin, külliyat, külliye, külliyen, külliyet, külliyetli

Aram kāl כָל [#kl] hep, tüm, bütün

Yorum Bırak

Sin-Mim-Vav (س م و)

Kuran’da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 381 kez, 6 adet türemiş formda geçiyor.

Kuran’daki geçiş yerlerinin detaylı analizi için tıklayınız  

Kök anlamı: yüce, yüksek olmak, yükseltilmiş, çatı, tavan, isim, sıfat, nitelik; gök, bulut, yüksekte olan her şey, evin tavanı, yağmur, atın sırtı

semavat – yükseklikler, gökler, yağmur, yağmur bulutları.

ism – Bir şeyin, nesnenin ayırt edici işareti.

Türkçe’ye girmiş türevler: sema, semavat, alaimsema, isim, bismillah (besmele), esami, esma, tesmiye (müsemma)

Akad šamû, Sry. šmayā  ܫܡܲܝܵܐ, İbr šāmayim  שָׁמַיִם = Gökler, cennet, gökyüzü, sema

Yorum Bırak

Elif-Ye-Ye (ا ي ي)

Kuran’da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 382 kez, 1 adet türemiş formda geçiyor.

Kuran’daki geçiş yerlerinin detaylı analizi için tıklayınız  

Kök anlamı: bir şeyin ve bir amacın mevcudiyetini gösteren alâmet. Açıkça ortada görülmeyen şey, âyetiyle bilinir ve tanınır. Açık alâmet, belirti, delil, nişan, ibret, işaret. İmza, belirgin işaret, alamet, iz, im, damga, gösterge, mesaj, kanıt, ispat, mucize, iletişim, Kur’anı Kerim ayeti.

Türkçe’ye girmiş türevler: ayet

Aram ˀāt את 1. alamet, işaret, 2. alfabenin her harfi = İbr ˀawot אות alamet

1 Yorum

Ye-Vav-Mim (ي و م)

Kuran’da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 405 kez, 1 adet türemiş formda geçiyor.

Kuran’daki geçiş yerlerinin detaylı analizi için tıklayınız  

Kök anlamı: Gün, dönem, periyot, zaman, bugün, bu / şu gün, çağ/zaman periyodu, güneşin belli bir noktaya kadar yükseliş süreci, kaza veya olay.

Türkçe’ye girmiş türevler: yevm, eyyam, eyyamcı, yevmiye, yevmiyeci

Aram yūmā יומא = İbr yōm יום = Akad ūmu = gün

Yorum Bırak

Elif-Ra-Dad (ا ر ض)

Kuran’da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 461 kez, 1 adet türemiş formda geçiyor.

Kuran’daki geçiş yerlerinin detaylı analizi için tıklayınız  

Kök anlamı: Göğün mukabili olan cisim veya insanların üzerinde bulunduğu yer; ülke, toprak, kara parçası, arazi gibi sınırlı yerler için de kullanılır. Bir şeyin alt kısmı, nasıl ki üst tarafına sema denir. Dönmek, yeşerip dal budak sarmak. Verimli, bereketli, üretken, bitki yönünden bol arazi. Oyalanmak, beklemek, ummak, sabırlı olmak. Cennetin karşıtı olarak dünya, ve yerkürenin toprak yüzeyi anlamında, üzerinde yürüdüğümüz, oturduğumuz, uzandığımız yer. İyi arazi. Kalan, sabit, yerde beklenti içinde oyalanmak. Ağır, yavaş, halsiz, eğimli, veya yere doğru eğilimli olmak. İtaatkâr. Rahat bir durumdan kaynaklanan ürperme, baş dönmesi.

Kur’ân-ı Kerîm’de arz kelimesi çoğunlukla yeryüzü, bazılarında toprak (Yâsîn 36/33; Nûh 71/17) ve ülke (el-A‘râf 7/110; Tâhâ 20/57) karşılığında kullanılır; bazılarında da Mısır, Mekke, Filistin, kutsal topraklar (el-arzu’l-mukaddese) gibi şehir veya coğrafî bölgeleri ifade eder (el-Mâide 5/21; Yûsuf 12/21, 56; İbrâhîm 14/14; el-İsrâ 17/104). Bu âyetlerde yeryüzü anlamındaki arz çeşitli bağlamlarda kullanılır.

Türkçe’ye girmiş türevler: arz, arazi, ardiye

İbr ereṣ (a.a.). = ülke

Yorum Bırak

Ra-Sin-Lam (ر س ل)

Kuran’da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 513 kez, 8 adet türemiş formda geçiyor.

Kuran’daki geçiş yerlerinin detaylı analizi için tıklayınız  

Kök anlamı: Bir haberci/elçi göndermek, bağış, ihsan, bırakmak, salmak. Yerine getirmek üzere gitmek, yumuşaklık ve kolaylık üzere göndermek.

resul (çoğul rusul) – elçi, bir mesajın taşıyıcısı, haberci. Hem gönderilen mesaj, hem de mesaj yüklenip götüren anlamında kullanılmıştır.

risalet – mesaj, görev, vazife, misyon, mektup.

ersele:  göndermek. “irsal”, “imsak (tutmak)” kelimesinin karşıtıdır.

murselat (çoğul murselatun) : gönderilen şey/ler.

Türkçe’ye girmiş türevler: resul, resulullah, irsaliye, mürsel, risale

İbr rāşal רשׁל gevşeme, salınma, rüzgârda sallanma

Yorum Bırak

Şin-Ye-Elif (ش ي ا)

Kuran’da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 519 kez, 2 adet türemiş formda geçiyor.

Kuran’daki geçiş yerlerinin detaylı analizi için tıklayınız  

Kök anlamı: istemek, irade etmek, dilemek;  işini, yönetimini düzenlemek, işine itina göstermek, işinin akıbetinin ne olacağını düşünmek, doğru, muhkem, güvenli ve eşit hale getirmek, eşitliği, dengeyi sağlamak ve düzeltmek, mukayese etmek ve ölçüye uygun hale getirmek, muktedir olmak, bir araya getirip uyumu sağlamak,  bir şeyi yapmaya gücü yetmek, teşvik etmek, tahrik etmek, zorlamak, daraltmak manalarına gelmektedir.

şey/eşya, herhangi bir mesele, bir şey, istenen veya dilenen, zerre, herhangi bir kapsam. Doğrudan nesnel bir durum söz konusu olduğunda “azıcık”, “biraz”, “hiç” anlamında kullanılır. Zarf olarak anlamı “herhangi bir şekildedir”.

şey: Var olan, var olması mümkün olan yahut zihinde tasavvur edilebilen varlık. Bilinebilen ve hakkında haber verilebilen. Varlık alemine çıkması mümkün olana da “şey” denebilir. Değilse, “şey” denmez.

meşiet: Allah’ın dileyip yaratmasıdır. Kimi yorumculara göre her ne kadar örfte “irade” yerine kullanılıyorsa da onun asıl anlamı, “bir şeyi icat etmek” ve onu “elde etmektir”. Şu hâlde Allah’tan olunca “icat etmek”; insanlardan olunca “elde etmek” anlamındadır. Yine onlara göre, Allah’tan olan meşiet şeyin vücuda gelmesini gerektirir. Allah’tan olan iradeh murat edilenin kaçınılmaz olarak meydana gelmesini gerektirmez. Allah sizin için kolaylık ister, güçlük istemez (irade). (2/Bakara 185). Kimi zaman Allah’ın iradesi henüz ortaya çıkmadan insan iradesi ortaya çıkar. Örneğin insan bazen ölmemeyi murat eder/diler, fakat Allah bunu kabul etmez. İnsanın meşieti/dilemesi ise, ancak Allah’ın meşietinden/dilemesinden sonra gerçekleşebilmektedir. Allah dilemedikçe  siz dileyemezsiniz (meşiet) (76/İnsan 30).

Türkçe’ye girmiş türevler: şey, beleş (tebelleş), eşya, inşallah (maşallah), mafiş

1 Yorum

Be-Ye-Nun (ب ي ن)

Kuran’da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 523 kez, 13 adet türemiş formda geçiyor.

Kuran’daki geçiş yerlerinin detaylı analizi için tıklayınız  

Kök anlamı: Ortaya çıkmak, açık seçik olmak; açıklamak, anlaşılır hale getirmek. Bir şeyden ayrılmış, kopmuş olmak, ayrılmak, ayrışmış, kesilmiş veya ayrık olmak, tezahür eden, belirgin olan, sade, açık, bilinen, biri diğerinden ayırt edilebilen, öne çıkmak, iki şey arasındaki ayrılma veya bölünme (örn. arazi); bir kanıt, bir gösterge, gösterim, ispat, açık argüman, tezahür (entelektüel ya da algısal / duyularla algılanan), tanıklık

beyân: Kur’ân-ı Kerîmde“ilân etme” (Âl-i İmrân 3/138), “açıklama” (el-Kıyâme 75/19) ve “ifade etme” (er-Rahmân 55/4) anlamlarında kullanılmıştır.

Türkçe’ye girmiş türevler: beyan, beyn (beynelmilel, mabeyn), beyyine, mübin, 

Yorum Bırak

Kef-Fe-Ra (ك ف ر)

Kuran’da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 525 kez, 14 adet türemiş formda geçiyor.

Kuran’daki geçiş yerlerinin detaylı analizi için tıklayınız  

Kök anlamı: Gizlemek, örtmek, reddetmek, inanmamak, müteşekkir olmamak, şükran duymamak, nankörlük etmek, tanımamak, inkar, imansız, siyah at, karanlık gece, ekici, çiftçi.

Belki de, kelimenin birincil anlamının, aktif ve bilinçli bir niyetle gizlemek, üstünü örtmek (çiftçilikteki gibi) olduğu dikkate alınmalıdır. Bu da şunu doğurur: bir insanın kendi bilinçli/şuurlu kararıyla bir şeyi reddedip inanmaması. Bir şeyin reddedilebilmesi için önce o şeyin duyulması, görülmesi, deneyimlenmesi gerekir.

Küfür, realiteyi, hakikatı çarpıtmaktır. Küfrü benimseyene “fıtrî yeteneğini köreltip örten” anlamında kâfir denilir. Kâfir kişi de Allah’ın nimetlerini veya hükümlerini görmezlikten, bilmezlikten gelip inkâra gittiğinden bu ismi almıştır. Kâfir, gerçeği örten, nimeti görmezlikten gelendir. Tohumu toprağa eken ve böylece onu örtüp gizleyen çiftçiye küffar denildiği gibi, kılıcı örttüğü için kınına, karanlığı örttüğü için geceye, yıldızları örttüğü için buluta da kâfir denir. Bazı ibadetler ve tevbe de bir takım günahları örttüğü için bunlara da keffare(t) denilmiştir.

Türkçe’ye girmiş türevler: kâfir, kefere, küffar, kefaret, tekfir, küfürbaz

Aram #kpr (1. örtme, gizleme, 2. nimeti inkâr etme)

1 Yorum

Elif-Te-Ye (ا ت ي)

Kuran’da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 549 kez, 6 adet türemiş formda geçiyor.

Kuran’daki geçiş yerlerinin detaylı analizi için tıklayınız  

Kök anlamı: gelmek, getirmek, geçmek, rastlamak, yapmak, işlemek, varmak, sürdürmek, ortaya koymak, göstermek, artırmak, üretmek, ödemek, ulaşmak, olmak, sollamak, yakına çek, gitmek, vurmak, karşılamak, katılmak, meşgul olmak, işlemek (örn. suç), üstlenmek.

Türkçe’ye girmiş türevler: ati

1 Yorum