Kuran’ın dili, Arapça mı?

kuranin-dili-arapcamiİnna enzelnahü kur’ānen arabiyyen lealleküm ta´kilun / Biz Kitabı, aklınızı çalıştırasınız diye, Arapça bir Kur’ān olarak indirdik. 12:2 (Geleneksel çeviri)

Kur’ānla muhabbet eden bir çok kişinin karşısına bu ayet çevirisi çıktığında şaşırmış ve düşünmüştür diye tahmin ediyorum. Evrensel Mesaj, ancak Arapça inmiş ve iletilmiş olduğu takdirde mi aklımızı çalıştırabiliyoruz!? Arapçanın üstün veya kutsal olduğunu ima eden bir meal açıkçası.. Bizlere ezberletilen, Arapçayı vaftizleyen anlayış da bu doğrultuda değil mi zaten? Arapça o kadar zengin bir dil ki, insanın akledebilmesine de en uygun dil olacağından Kur’ān da bu dilde indirilmiştir. Hatta, cennette konuşulacak dildir de o!

Arapçanın tartışılmaz zenginliğini, hakkını vererek.. Peki, “Bu Kur’ān da zulmedenleri uyarsın, güzel davrananlara müjde olsun diye Arap dilindedir.” (46:12), “sorumluluk alıp korunabilesiniz diye Arapçadır.” 39:28) ifadelerine ne demeli? Zalimler ancak Arapça ile mi uyarılabiliyor, gerçeği onaylayanlar Arapça ile mi sorumluluk alabiliyorlar? Veya İlahi Mesaj sadece Arapçanın konuşulduğu diyarlara mı beyan edildi? O bölgelerde mi zalimler ve güzel davrananlar var?

Diyelim ki, Arapçanın üstünlüğünü ortaya çıkarmak gibi bir gaye yok Zikir’de -ki çelişki/şüphe doğurur içinde – o halde neden böyle bir açıklama gereği duyulmuş?! Örneğin, Türkçe konuşan, yazan şu satırların aktarıcısı olarak, Türkçeyi anlayan sizlere şöyle bir cümle kullansam: Bu cümleleri size Türkçe olarak aktarıyorum ki aklınızı çalıştırabilesiniz, anlayabilesiniz! ?? Bu Türkçe bilen-konuşan sizler için lüzumsuz bir açıklama olmaz mı? Mushaf’ın, Rasul’un dilinin Arapça olduğunu zaten biliyoruz? Neden bu ekstra açıklama?

Kur’ānın Ruh/Mana/Sîret, Sema’da; Mushaf’ın Şekil/Kap/Sûret, Arz’da olduğunu unutmadan.. Tüm meallere aksetmiş, tekrarlana- kopyalanagelen, açık bir çeviri hatasının var olduğu aşikar, kanaatimce. Bu nedenle biraz tahlil etmek istiyorum ayeti.

Kimi okur için belki sıkıcı gelebilecek detaylar olacak, biliyorum; ama detayları talep eden kıymetliler için de aktarmak durumundayım. Hoşgörüle.. Ayrıca bu cümleye şartlanmayın lütfen :).

Arapça bir Kur’ān olarak çevrilen kur’ānen arabiyyen bir sıfat tamlaması, ilk olarak.. İsim tamlaması değil. Yani, arabiyyen, sıfat tamlamasının sıfat bölümü. kur’ānen sözcüğü ile ifade edilen olgunun bir vasfına işaret ediyor. Bir isim olan “Arapça, Arap dili, lugatı” anlamına gelmiyor. Bunun yerine iletişim/beyan dilinin sıfatını, vasfını, nasıllığını niteliyor.

arabiy kelimesinin kökü olan Ayn-Ra-Be, Arapçada, “saf, kusursuz, çelişkiden uzak, fasih anlamına gelir. Kökün olası anlamları ve Kur’ānda kullanım yerleri için bknz. Ayn-Ra-Be. Sözcük sonuna gelen -iy, nisbet eki ise ait olduğu aileyi, tarzı belirtiyor.

ayn-ra-be-anlami

Kur’ān sözcüklerinin tahlillerinde atlanmaması gereken bir diğer nokta da, kelimelerin sadece sözlük anlamlarıyla yetinmeyip; kendi kendini tefsir eden Kur’ānın, ek açıklamaları/açılımları ile mananın pekiştirilmesi olmalı.

arabiy ailesinin tersini, a’cemiy olarak okuyoruz Zikir’de (41:44). a’cem sözcük kökü, “dili iyi konuşamamak; anlatımda eksikliğin, hatanın, pürüzün olması; açık, seçik olmayan, özrü – engeli, eğrisi – büğrüsü olan” demek.

Sözcüğe, Kur’ānın da onay verdiği anlamların zıtlarını da hesaba katar isek, arabiy kavramının anlam küresi ortaya çıkıyor: “detay verilmiş, ayrıntılanmış (fussilet) (41:44);  “eğri büğrüsü, pürüzü, sapması, çelişkisi olmayan (ğayra zī ivecin)” (39:28); “farklı farklı biçimlerde her türlü açıklaması olan (sarraf). Görünen o ki, arabiy oluşu gereği İlahi Bilgi, arabiy konseptinin ne demek olduğunu da açıklıyor, açıyor, tefsir ediyor!

Gelelim tamlamanın ikinci, isim kısmına..

kur’ānen sözcüğü, Kur’ān olarak Özel bir isim olarak çevriliyorsa da, başında Arapçadaki “El” takısıyla “belirlinerek” gelmediğinden, direkt olarak Özel isim olan El-Kur’ān‘ın bizatihi kendisini değil; “belirsiz” (nekre) oluşu nedeniyle herhangi bir kur’ān kastedilir.

İngilizcede, a book, The book; Türkçede, bir dağ, Ağrı Dağı deyişleri arasındaki anlam farklarında olduğu gibi.

Hatta, gene El-Kur’ān’ın ifadesiyle Allah’a ulaşmayı dilemeyenler menfaatlerine ters geldiğinden Bu’ndan başka bir kur’ān getirmesini isterler Rasul’den (10:15)!

Peki, kur’ān ne demektir?

En yüzeysel bir çeviri ile “yoğunluklu okunan” demek.

Kaf-Ra-Elif kökünden türeme edilgen bir isim kur’ān. ān eki, aşırılık, yoğunluk anlamı katıyor. Merhameti, Sevgisi, Yumuşaklığı çok yoğun anlamındaki “Rahm-ān” sözcüğünde olduğu gibi..

Tabi, sözcüklerin geldiği kökü kavrayabildiğimiz takdirde türetilen mefhumun da menzilini idrak etme olasılığımız artıyor. 

Kaf-Ra-Elif

Geleneksel olarak verilen ilk mana “Okumak”, tamam; ama bu nasıl bir OKUMA’dır?

1400 yıl öncesinin atmosferinde kastedilen, günümüz dünyasında anlaşıldığı üzere; örneğin, herhangi bir yazıyı kendi kendimize okumak mıdır sadece? Kök sözcüğün anlam uzayına dikkat ettiyseniz, cevabı hayır!

Bir süreç göze çarpıyor ve süreç içi modülleri şu şekilde..

Araştırma | Soruşturma | İnceleme > Yığma | Biriktirme > Derleme <> Nakletme | Açıklama..

Evet, işte bu sürecin tamamına OKUMA (karea) deniliyor Kök Arapça’da!. Yani, mana, bir kitap/yazı okumaktaki kadar sığ değil. Sanırım kıraathanenin de gerçek manası ortaya çıkıyor! :)

Harflerin bir araya gelerek/toplanarak cümleleri/manaları oluşturması ve seslendirilmesi de bu nedenle OKUMA (karea) olarak adlandırılmış. Benzer şekilde periyodik olarak rahimde toplanan ve sonra atılan âdet kanına aynı kökten kurū’in; bir yerde bir araya gelerek oluşan insan nesillerine (kasaba, kent gibi) karye, (şehir, ülke) kurā denilmiş.

Şimdi, bütün bu OKUMA sürecini dikkate alıp yoğunlaştırılmış halini düşünelim. Örneğin, Matematik, Fen, Sosyal Bilimler alanında veya herhangi bir meslekteki tecrübe.. İşte size herhangi bir dalda kur’ān konsepti!

Kimi filolog ve etimologlar kur’ān mefhumunun benzer içerikle o dönemde İncil’in dili Aramicenin konuşulduğu Mısır – Filistin – Kenan bölgesi kültürlerde de kullanıldığını savlamıştır (Aramice karşılayan sözcük ḳeryānā / ܩܪܝܰܢܐ).

Kalbin – aklın aktif bir biçimde işletildiği, sonucunda sezgisel yönümüzün de açıldığı BEŞER boyutumuzla bu konsept kapsamında, OKUMAlarda a’cemiylikler olabilir, aracısız/korumasız gelen ilhamlarda yanılgılar olabilir iken.. (Ayrıca lütfen bknz. Allah’ın Beşer ile konuşması).

BEŞER boyutunun ötesinde, RUH üflenerek ADEM’liğini başlatmış, Tekamül ettirici/Geliştirici Rab tarafından ilahi program doğrultusunda yetiştirilen (93:7), resmin bütününü görebilme meleğine/yetisine/aracına sahip bir RASUL üzerinden ise.. Öz – Hayat – Vicdan – Evrensel Değerler OKUMASI’na dönüşüp ÖZ-den SIZDIĞINDA da -yukarıda tanımlanan anlamlar yelpazesinde- arabiy vasfı sunuluyor Halka, Hak’tan!

Ve kur’ānen arabiyyen olarak Rasul’ün zihnine inzal olan/işlenen, her Salāt vakti = Vahiy Eğitimi toplantılarında vaaz edilen El-Kur’ān.

İkra/Oku emri tüm hayatınca yankılanmış ve Rasulün ben-ötesine taşmış Aşkın zihinden Kainat Kitabı/Kaydı ile kurulan içsel örgü, Okuma katmanlarını ortaya çıkarmış. Çünkü, OKUMA, Kainat ayetlerini toplayıp ilahi bağı, bağlantıyı keşfetmek idi!

Yani, parçanın Bütünle alakası kurulmuş, Holografik bağ, Holistik bakış deşifre edilmiş! Evrenle, her bir diğer şey ile Senin bağın – alakan. Çünkü Seni Alak’tan, alakadan – ilgiden – Evrensel iç dokudan > Sevgiden yarattı, Rahmeti kendine yazdı (6:12) O.

kur’ān kelimesi, sıkıştırılmış, deyim yerindeyse zip-lenmiş mana katmanları barındırır tanımı gereği!

Ne diyordu ayet?

ateynake seb´an minel mesani (15:87) > İç içe kıvrılmış, katman katman, katmerli anlamlardan çok sayıda, yani katmansal okumayı verdik sana (Bknz. Muhkem ve Müteşabih ayetler).

mesani > isna kökü; bir şeyin üzerine bir başka bir şey koymak, ikilemek, katman atmak, katmerlemek. Kıvırmak, bükmek.

Rabb’in adıyla, Rasul’ün bütün bu Katmansal OKUMA’larının beşeriyet yönüne tercümesi, yansıması, nakledilmesidir Mushaftaki Arapça yazılı ayetler. Doğanın dilinin, döngülerinin, süreçlerinin, manaların kodlandığı seçilmiş sözcükleri ile! İnsanı düşünmeye – sezgiselliğe, yorum yapmaya sevk eden, zorlayan Evrenin Sembol dili ile. Tefekkür edenlere kendini açan, tembelliği tercih edenlere kapatan Kuş dili ile!

Ve böylece, ayet levhalarıyla akledenlerin, yani düşünceler, kavramlar arası bağlantılar kuranların bir türlü sonugelmeyen katmansal keşifleri, çıkışları da mümkün olabiliyor.

kur’ānen arabiyyen, zihni gürültülü, vicdanının üzeri tozlu beşeriyetin duymakta zorlandığı, her an tekamül eden, ataletin olmadığı Doğadaki dil.. Aldığı Vahiy ile iş gören ARI’dan, atomlardaki cümbüşten OKUyabilirsiniz onu.

kur’ānen arabiyyen, salt Muhammed Rasulullah’ın değil, tüm Rasullerin öğrendiği incelikli lisan (Kuş = Bilgelik dili).. Çünkü Vahiy, Cebrail, yani Kainat’ın sessiz dili, her dokusuna sinmiş zekası, bilinci (logos), Rasullerin Varlıkla en yakın olduğu, temas ettiği noktadan zihin kabına ilahi cereyandır. En yüksek ufukta (53:1-18) varlığın derinliğiyle, derinlikli, çok yönlü, evrensel ve zaman-üstü etkileşiminin, karşılıklı yankılaşmanın ürünü.

El-Kur’ān Arapça değildir ve Arapça inmemiştir. Vahiy dili, Evrenin dili, Evrendeki dildir, ARI’nın muhatap olduğu.. Mushaf’tır, Rasulün dilinden dökülendir Arapça olan sadece..

Bitirirken, ayetimize (12:2) bu minvalde şerh ederek yeniden dönersek..

Süregelen ve süregiden tüm doğal süreçleri, doğa kuvvetleri ile Şuurlu – Kudret sahibi Tümel Varlık [Biz], bu süreçlerin Yaşam Ağacına, Kainata dokuduğu, kodladığı Evrensel Kayıtları [El-Kitabı], İnsan – Toplum – Kainat – Allah arasında, her çağa – şarta uygun, Tefekkür semasında yükselten sonugelmez bağlantılar kurabilesiniz, çözümler üretebilesiniz diye; gerekli her türlü açıklamayı, detayı; pürüzü, sapması, çelişkisi olmadan, farklı farklı biçimlerle nakleden, öğreten/eğiten İlahi bir birikim olarak Rasul’ün içine işledi/size ikram etti.

El-Kur’ānı değerlendirebilmek nasip ola!..

Kuran’ın dili, Arapça mı?” hakkında 24 yorum

  1. Değerli Sonsuzluk Kulesi,

    Bu güzel analiz ve gayretiniz için gönülden tebrik ve teşekkürler…

    Her KURÂN sözcüğünün, bildiğimiz anlamda mushafa işaret etmediği muhakkak… Bu münasebetle, ihmal edilmiş veya karşısında yetersiz kalınmış ağır bir mevzudur bu! Ancak, üzerinde çalışılması ve kesin neticeler alınması insanlık için hayatî önem taşır! Bu konudaki ve benzerlerindeki ağır ihmalimiz, bizi mahşer günü çok mahçup ve mahzun edecektir korkarım?!

    Doğrusu, Yusuf: 2’deki Kurân’ı anlamada alacak daha çok yolumuz var… Bunu, Yusuf:1’deki El-Kitab’ül-Mübîn ve Yusuf:3’deki El-Kurân’a bakarak söylüyorum… Kolay iş değil!

    Yeri gelmişken, İsra:78’deki http://www.kuranmeali.tv/17/78 zorluğun kolay kılındığını, yani KURÂN’el-Fecr’in biiznillah nihai biçimde açıklığa kavuştuğunu müjdelemek isterim. Ancak, bunu henüz uzun uzun yazamadığım için paylaşamıyorum.

    Dualarla,

    Bülent Sungur

    1. Değerli Sonsuzluk Kulesi,

      Makalenizi, bir kere daha okuma ihtiyacı duydum…

      Şu cümlenizi biraz daha açmanız uygun olur kanaatindeyim?

      “El-Kur’ān Arapça değildir ve Arapça inmemiştir. Vahiy dili, Evrenin dili, Evrendeki dildir, ARI’nın muhatap olduğu.. Mushaf’tır, Rasulün dilinden dökülendir Arapça olan sadece..”

      Böyle söylendiğinde, “Rasûl’ün dilenden dökülendir Arapça olan” denildiğinde, otomatik olarak Kurân’ın lafzının (dolayısıyla LİSAN tercihinin) ilahî (beşer üstü) olmadığı gibi ağır bir “sapma/kırılma” algısı doğacaktır ki, bunu söylediğinizi sanmıyorum?! Doğru mudur?!

      Selam,

      Bülent Sungur

      1. Kıymetli Semazen,

        Salt LİSAN’dan ziyade, geçmiş – gelecek perspektifinde tüm koordinatları, tüm detaylarıyla o BEŞER’in RASUL olarak seçilmesi BEŞER ÜSTÜ. Lisan da, parçalanamaz o BÜTÜNlük içerisinde ayrılamaz bir parça, geriye kalan diğer her şey gibi.. Tek başına, ayrıca, ayrıcalıklı bir seçim değil.. Ve Mushaf’ın dilinden de ziyade, o dildeki o ayet lafızlarının/kelimelerinin seçimi İLAHİ. Zâten arabiy vasfı buradan kaynaklanıyor. Rasul’ün, nefsi karışsa acemiylik olabilecek, ayet gereği şah damarı/ilahi bağlantısı kesilecek..

        Şöyle bir şey demek istemedim yani: Vahiy geldi; ama kelimeleri Rasul kendi beşeri yönü – nefsi – kimliği ile seçti.. Hayır! Yaklaştırıcı bir örnekleme olarak.. Rüyalarımızda, bilinçdışı veritabanımızdaki saklı manalar her neler ise, ona en uygun enerji bölgesindeki/titreşimdeki suretlerin açığa çıkışı, nefs tarafından PASİF seyredilişi gibi..

        O cümlede açıkçası daha farklı bir noktayı kastetmek istemiş idim:
        Kuran – Elektrik gibi..
        Görülmez, duyulmaz, SAKLI’dır bir yerlerde; ama etkisini hissettirir GEÇTİĞİ cihazda/Mushafta/dilde, her detayıyla; ama cihazın dilinde.. Ekrandan görüntü, hoparlörden ses çıkartır. Kitap Musa’dan İbranice, İsa’dan Aramice..

        Selam…

  2. Sonsuzluk Kulesi
    Gerçekten çok ufuk açıcı bir yazı olmuş.üzerine tekrar düşüneceğim.sorunum şu ki
    Tefekkür çalışmalarımız benim dünyamda insanı ilişkiler noktasında karşılığını bulmakta zorlanıyor.. bu yazılar ya da kafamdaki bilgilerim annemi bilmeden incitmeme engel olamıyor maalesef ya da yaşlı ve çok konuşan insanlara nasıl davranacagima iliskin de bana yardımcı olamıyor.insanı bir bütün olarak sevmek yardımcı olmak açılardan derman olabilmek bunu yaparken de sinirlenmeden küçümsemeden ev ona yenilmeden yapabilmek çok zormus.. bu konuda bi hap filan olsa her gün saatinde yutardik :) bugün çok kötü düştüm de:) çok şükür kaldiranimiz var.. Allahtan izninizle amel etmenizi dilerim.. işiniz zor cokk şeyler biliyorsunuz masaallah:) ben azıcık biliyorum ona rağmen habire düşüyorum.. bi püf noktası varsa paylasirsaniz ooo pek makbule geçer.. öyle böyle değil.. sevgiler.. selamlar.. sizi sevdiğimi biliyorsunuzdur umarım fikirlerinize kıymet veriyorum cokk.. sorunum gündelik hayat:(

    1. Hap yok malesef :) İç disiplin, iç gözlem, samimiyet gerekiyor..
      Çok bilmek de çözüm değil.. Dingin olabilmek marifet..
      İlmin sahibi belli.. Kafadan bir darbe aldı mı insan, tüm benim diye sandığı/sarıldığı bilgilerle bağı kopar.
      Lehül Mülk!
      Biliyor, görüyor, algılıyor olmaktan Gerçek Malik’ine sığınalım her daim! İnşaAllah..
      Hiçliğini hissedene sekine/sükunet/dinginlik iner.
      Darbelerle kaybolmayan..

  3. Sonsuzluk Kulesi’cım en kısa zamanda tefsir bekliyoruz senden…kısa derken sen bu şekilde hazırlarsan 3-5 sene sürer ama olsun bekleriz…lazım…

  4. Turquran dan buraya ulaştım. Çalışmalarınız için Allah sizden razı olsun.1400 küsür yıllık susuzluk biter inşaallah. Selam.

  5. Vâkı’a(77-80): Hiç kuşkusuz o, elbette şerefli bir Kur’an’dır. Saklanmış/korunmuş bir kitaptadır. O’nu(Kuran’ı) sadece, kendisini atalar dininden arındırmış/temizlemiş olanlar kuşatabilir/anlayabilir/(O’ndan) istifade edebilir. (O/Kur’an) Alemlerin Rabbinden parça parça indirilir.

    (Beynindeki hafızasında bulunan atalar dinine ait bilgileri/hurafeleri/saçmalıkları, kim ne kadar temizlerse, ona o kadar Kur’an indirilir.)

  6. Kur’an’ın, aklımızı kullanarak-üzerinde tefekkür etmemizi, derin derin düşünerek araştırmalar yapmamızı emir ve tavsiye eder.Bazı konular uzmanlık isteyen hususlardır.
    Kainat, arz, sema, dağlar, denizler, bitkiler canlılar, hayvanlar ve insanlar gibi varlıklar üzerinde düşünmek, onları incelemek ve hatta onlardan gerektiğinde yararlanmak da ihtisas isteyen önemli meselelerdir. Demek ki, Kur’an’ın manasını anlamak için bir kısım usül bilgilerinin iyi bilinmesi gerektiği gibi onun üzerinde düşünerek değerlendirilmesi ve netice elde edilmesi için hedef gösterdiği konularda da uzman olmak lazımdır. Sıradan, genel kültür sahibi kişiler bunu gerektiği şekilde gerçekleştiremezler. Elbette her akıl sahibi insan bütün yaratıklara ve eserlere bakarak, onları yaratan sonsuz kudrete malik bir zatın, Allah’ın varlık ve birliğinin mevcudiyetini anlayacaktır. (Mesele bundan ibaret değildir) Çünkü Kur’an’ın hedef gösterdiği şey yaratılan tüm mevcudatın incelik ve dinamikliği kavramaktır…

  7. Ilginc bir sekilde anlamaya basladim.. acemligimi atmam biraz zaman alacak sadece:)..hazır anlamlandirmaya başlamışken daha fazla paylasimda bulunursaniz çok makbule geçer… :)benim bağlantılar gelip gelip gidiyor da.. teşekkür ederim:)

  8. Orada (yeryüzünde) bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O (Allah)’dur.’ Meyvelerin cinsiyete olur mu?cinsiyetsiz meyvelerde yok mu? Diye sorulari nasil cevaplamaliyiz?

    1. Sn.Unknown,

      Burada göstermiş olduğunuz mealin doğru şekli şöyledir:

      ‘’ Orada (yeryüzünde) bütün meyvelerden her çeşidi yaratan O (Allah)’dır.’’ şeklindedir, (Yasin-36)

      Zira arapçada ‘’ ازواج ‘’ezvac‘’ifadesi sadece karşı cins için değil,çeşit,nevi,sınıf vb.anlamlara da gelir.İşte bu ayete de’‘her çeşit ‘meyvelere” vurgu yapılmıştır. ’’çifter çifter ‘şeklindeki mealler ise tamamen hatalıdır.

      Saygılarımla.

  9. Kur’an’in dili SEVMEK! Ister arabca SEV ister türkce SEV ama önemli olan yürekten SEVMEK(SEVEBILMEK).bazi kisiler SEVDIM diyor SEVGI bilmezken bazilari hap kulaniyor SEVEBILMEK icin…
    Hic bir sözcük SEVMEKin
    ne oldugunu ifade edemez

  10. Kuran indiği yerde arapça konuşulduğu için arapça indi yoksa bir üstünlüğü yok arapça’nın Arapçayı ilahlaştırmak şirktir bence.Ama şu var evrende bir matematik düzeni var kodlar var aynı şu baktığım sayfanın arkasındaki kodlar gibi.Kuranda Allahça olduğu için yani yazan her kelime bir kod olduğu için örneğin allahın belirttiği sevgi kodu vedud b kod sevgi manasının kelimeyle ifade edilişi bizde bu kodları en iyi yazanın inandığımız iman ettiğimiz Allah olduğunu bildiğimiz için o kodları açmanında en iyi yolu Allahça okumaktır yani onun indirdiği gibi.Bakın burda benim anlattığım niyet kötü değil sisteme uyarak ama anlayarak okumaktan bahsediyorum.Ama diğer taraftan eğer arapça üstün olarak algılanırsa ilahlaştırılırsa şirk olur.İşte kuranda herkes niyetine göre yargılanacaktan kasıtda bu ne yapsak iyi işteyapsak şirke düşü biliriz.Arapça arapça olduğu için üstün değil Arapçanın allah tarafından kuranda yazılan kısım kodlanan kısımları üstündür Türkçeyle kodlasaydı yine aynı İngilizce kodlasaydı yine aynı olacaktı ama yapan Allah olunca bu olur.Kuran arapça diye siz tüm Arapçayı ilah edinirseniz şirkte olrsunuz benim kanaatim bu teşekkürler.Sonsuzluk Kulesiada böyle bir blog açıp görüşlerimize vesile olduğu için teşekkür ederim.

    1. Lisanı arabbiyyen diye meal verdikleri ,Rab Sinemize Beyan ediyor , harf harf ayırarak okursaniz ,görülüyor Rabbimizin izni ile .

  11. Cennette tek konuşulmayacak dil Arapçadır. Çünkü cennettekilerin akıllarını çalıştırmaya ihtiyaçları yoktur.
    Bana tek cümlelik cevap verin. :)
    Bütün diller onun ayetidir.

  12. VE SİBEL adlı yazaıcının dediği gibi…”Ilginc bir sekilde anlamaya basladim.. acemligimi atmam biraz zaman alacak sadece:)..hazır anlamlandirmaya başlamışken daha fazla paylasimda bulunursaniz çok makbule geçer… :)benim bağlantılar gelip gelip gidiyor da.. teşekkür ederim:)” — daha fazla paylasimda bulunursaniz çok makbule geçer—

  13. Ben bu sırrı nasıl çözeceğim, zahirde takılıp kaldım hala hâşâ Kur’an’ın bir beşer sözü olup olmadığı(Allah’ın sözü olduğunu kalbim çok iyi biliyor) tarihsel verilerle bulmaya çalışıyorum. Ama biliyorum ki Kur’an da bir sır var Resulullahta bir sır var Dua edin bana idrakim açılsın…

  14. fussilet 44’e göre Kur’an evrensel diye kast edilen dilde olsa bile durum ayetteki gibi..

    Rasul vahyi arapçaya-ibraniceye yahut evrensel dile diye gider çevirir…

    Sonra bu dil fussilet 44 de son bulur

  15. “…Sizi de annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratışın ardından diğerine çevirerek yaratıyor. Rabbiniz olan Allah işte budur…” (Zümer, 39/6) bilimsel olarak 3 karanlık evrede gelişiyor insan anne karnında bu bir insan sözü değildir ultrasonla bulunan bir gerçek o devirde bilinemez.

  16. Değerli arkadaşlarım
    Açıklamalardan da anlaşıldığı üzere, çocukluktan bugüne anlam ve manasını bilmediğimiz duaların bizlere ezberletilmesinin şuan bile hiçbir faydasının olduğunu düşünmüyorum. Çünkü hala anlayamadığım kelimeler var. Biz Türk insanının ayet ve duaları Türkçesini okuyup öğrenmesinde hiçbir sakınca yok ve Arap dilini de öğrenmeye hiç gerek yok diyebilirmiyiz.
    Saygılar

    1. En guzeli zor olani..yepyeni bir lisan ogrenmenin huzuru yani..arapca kuranca ogrenmeli ve anlamiyla orjinal okunmali…..guzel bir zaman harcama yolu olur.zamanimizi tv ye internette cok harcadik…birazda dil veya diller ogrenelim…..turkcede okusan olurmu..olur…ama kolay is yerine zor u secmeli..hem daha risksiz olur….ahirette orj iyidirdi..nasil karsilanir…ancak yerine daha hayitli calismalar koyarsan kabul olur.ama hicbirsey yapmadan tembelce turkce oku tel dil bilerek miskin yasa..olmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir