Kuran’ın Şifresi

kuranin-sifresi

Dönem dönem ekranlarımızı süslemekte olan bir konudur, Kuranın şifresi olup olmadığı meselesi. Basit aritmetik işlemlerin yapıldığı, büyük-küçük Ebced hesaplarının kullanıldığı, âyet veya sûre numaralarının birbirleriyle toplanıp çıkartıldığı ve bunların dışında daha farklı yollarla zorâki ilişkilendirilmeye çalışılan tarihî olaylar/doğaya âit fenomenler ve Kuran teksti!

Kuranın şifresi

Her şeyden önce Kuran ve diğer kutsal metinlerin birer şifreler kitabı değil, insanlara kendi hakikatlerini, manevi olgunlaşmalarını sağlayacak bilgileri içeren Allãh öğretileri olduklarını biliyoruz. Peki, “şifreler kitabı” olmamalarına rağmen “bâzı şifreler” içeriyor olabilirler mi?

Kuran’da şifreler olduğu üzerine piyasada bulunan, internette dolaşan (Kuranın Şifresi, Kuran’da Gizlenen Tarihler, 19 Mûcizesi vs. gibi) “şifreci” iddiâlar kanaâtimizce kullanılan sistemsiz ve tutarsız teknikler dolayısıyla Kuranı çok basite indirgemekte ve hatta ileri gidildiğinde 19 efsanesi örneğinde de görüldüğü gibi- kendi kurgularına uymadığı için kişileri ayetleri inkâr noktasına kadar götürebilmektedir. Tevbe sûresinin son 2 ayetini 19 sistemine uymadığı için reddedenler, basit bir örnek olarak, “minel cinneti vennas” ayetinin Kur’andan olduğunu nasıl bilmektedirler?

Kuran’da şifreli olarak yer aldığı belirtilen iddialara “Mısır’ın bağımsızlık tarihi”, “Edison’un ismi”, “İsrail’in kuruluş tarihi”, “I. Dünya Savaşının yılı”, “X ülkesinin meridyen numarası,” “Ay’a çıkış senesi”, “protonun kütle numarası”, “çeşitli elementlerin isimleri” vs. gibi örnekleri verebiliriz. Şifreli olarak saklandığı söylenen bu bilgiler ise bir takım çıkartma, bölme işlemleriyle, âyet numarası ekleme gibi basit aritmetik hesaplarla deşifre (!) edilebiliyor.

Sistemlerindeki tutarsızlıkları göz ardı edip, gerçekten de bu basit tekniklerle çözülmesi beklenen şifrelerin olduğunu kabul ettiğimizi varsayalım. Bu durumda kriptologların çözdükleri kat be kat daha girift şifreler Kuran’ın şifrelenmiş yönünden ve şifreleme tekniğinden daha üstün olmazlar mı? Zâten daha üstünse iddia edilenler mucize olarak adlandırılabilir mi? Bunun dışında, mâlum olan “İsrail’in bağımsızlık tarihinin” insanlığa, kişisel gelişimimize katkısı nedir acaba? Duyguların okşanması, heyecandan, oyalanmadan ve zaman kaybından başka…?

Kuranın şifresi olduğunu iddia eden kişilerin sistemleri daha baştan yanlış materyal üzerine kurulmuştur.

Her şeyden önce âyet/sûre/harf numaraları, sıraları gibi malzemelerin kullanılarak bu sonuçlara ulaşılması hatalıdır. Çünkü, Kuran’ın âyet sayısı belli değildir (6666 sayısı kulağa hoş gelsin diye söylenegelmiştir). Âyet numaralarının, sayılarının ilâhiliği yoktur. Kimi ekol mushaftaki bir tek âyeti 2, 3 âyet olarak kabul edebiliyor iken, kimisinin 3 ayrı âyet saydığını da tek bir âyet olarak saymaktadır.

Bundan başka, Kuranın şu anki resmi sıralaması da ilâhi olmayıp (iniş sırasına göre değildir) Rasûl’un vefâtı ardından beşer eliyle dizilmiştir (Kuran okurken anlık konu değişimlerinden de bunu anlayabiliyoruz) ve hatta bazı yerlerde ayetler iç içe yedirilmiştir.

Örneğin, son inen sure “İzâ câe nasrullâhi vel feth” diye okuduğumuz; “Allah’ın yardımı ve zafer günü gelip, insanların Allah’ın dinine akın akın girdiklerini görünce, Rabbini överek tesbih et; O’ndan bağışlama dile, çünkü O, tevbeleri daima kabul edendir.” şeklindeki Nasr suresidir.

Bu sureden sonra inen ve Nasr suresi ile anlam bütünlüğü oluşturan son ayet, “Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı/Allah’a teslim olmayı seçtim ” yenilmesi haram kılınan maddelerin sıralandığı ve çok önceleri indirilen Maide-3. ayetin içine yedirilmiş ve ayet içi bariz bir konu sapmasına neden olmuştur.

Maide-3: Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah’tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız… Bütün bunlar birer sapıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı/Allah’a teslim olmayı seçtim. Şu da var ki, her kim ciddi bir açlıkla yüz yüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr ve Rahîm’dir.

Maide-3 içine yerleştirilen ayetin Nasr suresinin sonuna yerleştirildiğinde nasıl bir anlam bütünlüğü oluşturduğuna dikkati çekmek isterim.

Bundan başka Emevi valilerinden Haccâc bin Yusûf‘un, Mushaf’a bin tane“Elif” harfi koydurttuğu da bilindikten sonra (Günümüz mushafları ile Halife Osman mushafında bu fark görülmektedir) bir takım Ebced hesapları yapmanın veya 19’u tutturmaya çalışmanın anlamı kalmakta mıdır acaba?

“Yeterince detaylı incelenirse her metin şifrelidir” diye bir söz vardır (Gödel Escher Bach).

Örneğin, Atatürk‘ün “Gençliğe Hitabesinin” dâhi uydurabilecek bir sistemle ve yapılacak bazı hesaplamalarla şifre içerir hâle geldiğini, bir takım element isimlerinin (ama her elementin değil (!)), meridyen numaralarının, kuruluş tarihlerinin vs. tutuyor olduğunu göreceksiniz. Meridyen tutmazsa paralel tutabilir, element ismi tutmazsa kütle numarası tutabilir. Tutan bir sayı bulmak ve algıda seçicilik yaptırmak çok kolay!

Tutarsızlıklar konusunda basit ve tek bir örneği Kuran’ın şifresi adlı kitabın içeriğine sahip Web-sitesinden yararlanarak verelim.

Sayın yazar diyor ki:

“Kuran-ı Kerim’de yer alan element isimli “Hadid (Demir)” suresinde, Radon, Potasyum, Zirkonyum ve Titanyum gibi diğer elementlere de atom numaralarıyla ve ağırlıklarıyla birlikte işaret edilmektedir. Halbuki o yıllarda elementler ve atom numaraları henüz keşfedilmemişti. İşte bu yüzden Kuran çok büyük bir mucize daha sergilemektedir.

Peki, diğer elementlere neden yer verilmemiş diye sormamız gerekmez mi? Kuran bu element isimlerine işâret mi etmekte, yoksa kurgulanan sisteme monte edilebilen sadece “Radon, Potasyum, Zirkonyum ve Titanyum” elementleri mi?

Sayfada şöyle devam ediliyor:

“F (Fluorine) »» Element isimli surede (Hadid: Demir) “F” harfi ilk defa burada geçiyor. Ayetin başından buraya kadar 9 harf geçmektedir. Aynı şekilde “F” elementinin atom numarası da 9’dur.

Rn (Radon) Element isimli surede (Hadid: Demir) “R” ve “N” harfleri ilk defa burada yan yana geliyor. Ayetin başlangıcından buraya kadar 86 harf geçmektedir. Aynı şekilde “Rn” elementinin atom numarası da 86’dır.

Zr (Zirconium) »» Element isimli surede (Hadid: Demir) “Z” ve “R” harfleri ilk defa burada yan yana geliyor. Ayetin başından buraya kadar 40 harf geçmektedir. Aynı şekilde “Zr” elementinin atom numarası da 40’dır.”

Algıda seçicilik olduğu âşikâr! 114 Elementten -nedense- sadece 4 tanesi bu sisteme uyuyor. Eğer tutarlı bir sistematiği olsa idi, aynı mantıkla Hadîd sûresi‘nin ilk harfinden itibaren H (Hidrojen), He (Helyum), Li (Lityum) vs. şeklinde element isimlerinin sırayla gitmesi gerekirdi. Fakat, böyle bir sıra bulmak elbette imkansızdır. Eğer bu imkansız durum gerçekleşmiş olsa idi, bu duruma mûcize denilebilirdi.

Şifreci arkadaşların diğer bir çok iddiâsı da bu tür sistemsiz/tutarsız ve basit mantıkla oluşturulmuş bilgilerden oluşmaktadır. Dolayısıyla Mushafta bu tip bilgiler aramaya çalışmak boşa kürek çekmektir (Kuran’da 19 mûcizesi iddiâsına ayrıntılı eleştiri ve yanlışlar için Mahmut Toptaş’ın “Kuran- Kerim Ve 19 Efsanesi” kitabına bakılabilir).

Kuran’ın ruhu açısından da önemli olan âyet sayılarıyla/kabukla uğraşmak değil, bilgisiyle yol alabilmektir. Kuranın şifresi, Kuran’ın yazısında değil, O’nu OKUyabilen kişilerde açılan İçsel mânâdadır.

Kuran’ın Şifresi” hakkında 20 yorum

  1. şifreye İnan İnsanlar ALLAH’IN herşeyi bir düzen içinde yarattığı bildikleri için, belki bu şekilde bir sonuca ulaşbilirim diye düşünüyorlar olabilir. Ama düzen demek yanlız simetri denmek değil.
    Burda bir bilinmez vardır( Bana göre ). Bilinmeyen şeyin peşinden ise gidilmez.

  2. Size katılıyorum.
    Şöyle bir yorum vardır.
    Şeytan Lain, Allah C.C. nun doğru yolu üzerine oturur ve bu yol üzere gitmekte olan kişileri çeşitli yollara sürükler ve meşgul eder …(Ebced’dir,Şifredir,19 dur…vs.)
    Bize düşen Allah C.C. ya giden yoldan çıkmamaktır.Buda DOĞRU YOL olan yoldan gitmektir.
    Yolcu… Ayrılma Allah C.C. yolundan. Ayrılma Kuran’ı Kerim yolundan .Ayrılma Hz.Muhammed Mustafa A.S. yolundan …
    Bu yoldan ayrılmaz isen; hayatta iken Allah C.C. ya kendini sevdirirsin…
    Allah C.C. sevdi mi işte o zaman gerçek yol üzerindesin …Ne mutlu sana…
    ” 73 yoldan 1’i sıra tül Müstakim yoludur o yol bu yoldur…
    Selamlar…

  3. ”İnsanda ”İDRAK ve İLİM seviyesi ayrı ayrı olduğu için konu anlatım dili iyi seçilmeli o yüzden seviyeye uygun gelişmeye yönelik aşamalı aktarım her zaman daha iyi olur…
    İlim,Bilgi ve Hakikat bakımından açık ve net tir…Gizli ve arka planı yoktur…

  4. önümüzdeki kapı şayanda görünüp yanaşılmada idrakı açıktır, lakin kapı kolunu tutup aralamak, içeri adım admak kişinin anlayıp, algılamasına ve ilimine bağlıdır.

  5. Kişinin anlaması ,algılaması ,ve ilmi ”Allah C.C. ‘nun İLMİ’ne” uygun değilse ”Edep,adap,nasip,uygun görülmesi” heyhat yetersiz kalır…

    O yüzden saf nefis, temiz bilgi, aşk,sevmek ,sevilmek gerekir… buda doğru yerde doğru bilgi ve benlikten , kibir, kapris’ten uzaklaşmakla olur……

    Allah C.C. ‘na layık ve Habibi Muhammed Mustafa A.S. ‘ın Ümmed’i olmak için çaba sarf etmek lazım…
    Bize lazım olduğu için öğrenmeliyiz…Başkalarına ben demek için değil …

  6. Bu gün biraz sohbet edelim istedim…
    Acaba neden öğrenmeliyiz…
    Bize ne faydası olur üzerinde düşünmek istiyorum…
    Niçin? Allah C.C. ‘na yakın olmak isteriz…
    Sevgi isteğimi,Aşk mı ?…Yoksa korku mu?…
    Ne kadar zor ayrım yapmak ama bir gerçek var…
    Ölmek…
    O toprağın altına girmek…
    Bilinmeyen denklemi çözmek gibi…
    Ölüyor sevdiklerini sevenlerini bırakıyor…Gücünü kuvvetini bırakıyor…Toprak altına yatıyorsun…
    Seni kim koruyacak ?,kim sana yardım edecek…?
    Seni karşılayan olacak mı?…Hoş geldin nasılsın diyecek mi?…İçeri alıp sana yol gösterip buyur edecek mi?
    Çay kahve ikram edip teselli edecek çok güzel bir yere geldin diyecek mi?
    Kapıyı açıp haydi gir içeri Mutluluk diliyorum diyecek mi…?
    İşte yaratılma gerçeği …İşte Allah C.C. artık ona kavuştun …O nu her zaman görme hakkını elde ettin …İşte evin mutlu ol…Diyecek mi….?
    Yoksa…
    Toprağa girdim …Şaşkın kaldım …Ne oldu? demeden …Önce böcekler…Sonra rutubet…Sonra pis kokular …Sonra ise çürümüş toprak kokusu içinde …
    Neredeyim diyemeden…İrinler..Ateş…Buz… Ne oluyor…arayan yok, soran yok…
    Aman Yarabbim…Bizi o günde koru bize acı…Bizi af et…Bilemedik bu anı…Tekrar gönder bizi geriye, sana layık olalım…
    Hey hat ki ne heyhat…
    Ne kadar kalacağız…Ne yapacağız…Karanlık…Karanlık…Çok karanlık…
    Elimi tutacak yok mu ?…Korkuyorum…

    Allah’ım ne olur bu hayatta iken bize cemalini göster…Şimdiden senden af diliyorum…Aciz kulunu af et…Kötü günden bizi koru…Bize o anları yaşatma …

    Seni çok ama çok seviyorum…Muhammed Mustafa A.S.’ıda çok seviyorum…

  7. değerli yazar, yazınız oldukça güzel ancak, şunu anlamadım, Yüce Kuran- Kerime bintane elif eklemesi yapılmıştır demekle ne demek istediniz, yani Kuranı- kerim değişmişmidir.lütfen bu konuyu biraz açıklarasanız memnun olurum zira anlamadım benim bildiğim Kuranı kerim Yüce ALLAH(C.C) koruması altında olduğu bir harfinin dahi değişmeyeceği, belki yazınızı yanlış anladım

  8. Sevgideğer Zeynel, Kur’ãn’a değil, mushafa harfler eklenmiştir.

    Mushafın, yani yazımın/yazım şeklinin veya âyet sıralamasının değil, Zikrin korunacağı bizlere bildirilmektedir. Zikir ise Mãnâdır, Ruhtur. Mâna ise kelimeler uzayının ötesindedir. Unutmayalım, Kur’ãn üzerinde Arapça kelimelerin yazıldığı sayfalar halinde gökten düşmüş/inmiş bir bilgi kaynağı olmadığı ve Evrensel Özümüzde SAKLI (onu koruma âyeti buraya işâret eder) olduğu için değiştirilebilme ihtimalinin dışındadır ve bu tartışmaların muhatabı değildir.

    Mushaf yazımında değişimlerin meydana gelmesi ise makuldur. Kelimelerin anlamlarını değiştirmeyecek veya kelimelerin anlam zenginliğini/genişliğini koruyacak şekilde mushafta değişikliklere gidilmesi ise müslümanlığın geçirdiği süreç gereği gayet normal.

    İlk dönemlerde ayetlerin yazım tipi sadece o dönemin Araplarının kolayca anlayabileceği bir formatta idi. Örneğin, “be” harfi hariç hiç bir harfte noktalama işaretleri yoktu (lütfen resmi inceleyiniz, hatta günümüz mushafları ile karşılaştırınız), şedde-ötre-cezm, med dediğimiz kavramlar ise çok sonraları eklenmiştir mushafa. Diğer milletlerin de müslümanlığı kabul etmeye başlamaları ile birlikte mushafı okumada ortak ve doğru telaffuzda buluşabilmek, yanlış okuma tiplerini elemek maksadıyla bu tip değişikliklere gidilmiştir.

    Kısacası, Kur’ãn Arapça okunacak şekilde inmiştir; ama bu değişikliklerle birlikte Kureyş lehçesine (Türkçe eserlerin Karadeniz bölgesi ağzı ile yazılmayıp da İstanbul lehçesine döndürülmesi gibi) indirgenmiştir. Farklı kıraatler/okuma biçimleri ise çelişki veya değişilik ürünü olmayıp anlam zenginliğidir.

    Örneğin;

    “Maliki (mim-elif-lam…) yevmid din” okunuşu da (din gününün sahibi) “Meliki (mim-lam…)yevmid din” (din gününün meliki) de doğrudur.

    Kûfi harflerle yazılmış Kur'an

    Resim: Kûfi harflerle yazılmış Kur’an. Araf suresi, 86 ve 87. ayetler.

  9. değerli yazar, çok teşekkür ederim, yanlış anlamanın benden kaynaklı olduğunu biliyordum, ama kafamda düşündüğüm sizin açıkladığınız gibiydi. ancak tam mütmain olmak için öyle yazdım, ilgi gösterip açıklama yapıp bilgilendirdiğin için teşekkür ederim Yüce Mevlam Razı olsun. ayrıca özür dilerim sizden, Bu engin bilginizden insanların faydalanmasını niyaz ederim.

  10. Kur’an’da şifre aranması anlayışına ben de katılmıyorum ancak bu konuda 19 ‘u ayrı tutuyorum.

    Çünkü 19 bilhassa vurgulanan bir sayı.

    Müddessir 27: Vemâ edrâke mâ sekar(u) (sekarın ne olduğunu sana bildiren nedir? )

    Şimdi ben Arapça bilmiyorum ancak Kuranda 13 defa geçen bu kalıp ifadenin böyle çevrilmesinin en doğrusu olacağını bir çok kaynaktan teyit ettim.

    Sekar’ın ne olduğunu bize bildiren yine Kuranın kendisi. (kamer-48’de) Dolayısı ile devamındaki ayetleri anlarken kurandan bahsedildiğini düşünmemize ve ayetleri bu bilgiye göre çevirmemize engel yok.

    Müddessir 28: Ne bakıyye kor ne bırakır
    Müddessir 29: İnsana gerçek hakikati gösterir
    Müddessir 30: Üzerinde ondokuz vardır.

    Müddessir 31: Biz o ateşin bekçilerini ancak melekler(den) kıldık. Sayılarını ise ancak inkâr edenler için bir imtihan kıldık ki, kendilerine kitap verilmiş olanlar kesin bilsinler, iman edenlerin imanları artsın, kendilerine kitap verilmiş olanlar ve mü’minler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık olanlar ve inkârcılar da: “Allah, acaba bu örnekle neyi kasdetmiştir?” desinler. İşte Allah, böylece dilediğini sapıklığa düşürür dilediğini de doğru yola eriştirir. Rabbinin askerlerini O’ndan başkası bilmez. Bu ancak insanlar için bir öğüttür.

    Esas vyrycy ayet 31. ayet. Ayette bu kadar çok fonksiyon yüklenen “cehennem bekçilerinin sayısı”ndan kasıt nedir?

    Kaldı ki 19 üzerine yapılan araştırmalarda çok tutarlı ve tatmin edici sistematik bulgular var.

    Bence “efsane” diye yaftalamadan önce her müslüman bu ayetin anlamı üzerine kafa yormalıdır.

    1. Halim Bey merhaba,

      Gerekli eleştirileri yukarıda yapmıştım, nasıl ki Hakka-17. ayette geçen 8 melek ifadesine binaen Kuran’da 8 şifresini aramıyorsak, 19 şifresini aramak da abes geliyor bana açıkçası.

      Müddesir 28-29 ayetleri arasında Kur’an’dan bahsedilmiyor. “Aleyha” ifadesi en yakın isme yani, Sekara gider.
      Sekar ise sure bütünlüğünde, siyak-sibaktan da anlaşılacağı üzere -kişisel yorumum- insanı yiyip bitiren Kibirli İnsan nefsidir.
      Ve İnsan nefsi/karakteri/zihni 12 burç + 7 temel gezegen > 19 melekeden, güçten müteşekkil bir varlıktır. Bu bir İnsanın tüm özelliklerinin yansıdığı Horoskop dediğimiz kavramı oluşturur.

      ***

      Diğer bir yazı altında şöyle bir yorum yapmıştım:

      En basitinden “İsm” kelimesi dahi 19 kere geçmiyor, iddia edilenin aksine?

      Be-Elif-Sin-Mim > 4 defa
      Elif-Sin-Mim > 14 defa
      Be-Sin-Mim >3 defa
      Elif-Lam-Elif-Sin-mim > 1 defa

      http://corpus.quran.com/qurandictionary.jsp?q=smw#(1:1:1)

      Allah kelimesi 2699 defa.. 19’un katı değil. Rahim kelimesi 116 defa.. 19’un katı değil. Tevbe süresinin son iki ayetini reddedersek evet 19’un katına iniyor ancak. Yani daha en temel iddiası yanlışa dayanıyor. Bir “Rahman” kelimesi sayısı tutuyor.

      http://corpus.quran.com/qurandictionary.jsp?q=Alh#(1:1:2)
      http://corpus.quran.com/qurandictionary.jsp?q=rHm#(1:1:3)

      Zamanında 19′u savunan bir arkadaşa şu soruyu sormuştum; ama tatmin edici bir cevap alamadım.

      Kur’an’daki tek tek her bir ayetin 19 sistemi ile korunduğunun ispatı var mıdır? Böyle bir çalışma çıkarılmış mıdır?
      Örneğin, “ellezi yuvesvisu fi sudurin nas” veya “vel asr” veya herhangi başka bir ayet Kuran’dan bir ayet midir değil midir, orjinal midir, bunun ispatı var mı 19 sistemi ile madem Kur’anın 19 sistemi ile korunduğunu iddia ediliyor? Yani 19 sistemine uymadığı için Tevbe sûresi son 2 ayet çıkartılmış, bunun gibi başka ayetler de olabilir sonucu çıkmıyor mu? Örneğin, “Vel asr” ayeti nasıl korunmuştur merak ediyorum?

      Selam ve Sevgiler.

  11. merhaba
    sitenizi yazıları takip ediyorum.getirdiginiz yorumlar,açılımlar ilgi çekici gerçekten.yazılarınızın hemen hepsini okudum.bu 19 ile ilgili yorumunuza katılmayacagım.

    74:30 Üzerinde on dokuz vardır.
    74:31 Biz ateşe bekçi olarak sadece melekleri atadık. Onların sayısını (on dokuz’u) da, (1) inkarcılar için bir fitne (sınav/huzursuzluk kaynağı) yaptık, (2) kitap verilmiş olanları ikna etsin, (3) inananların inancını güçlendirsin, (4) kitap verilmiş olanlarla inananların kuşkularını ortadan kaldırsın, ve (5) kalplerinde hastalık olanlarla inkarcılar da, “ALLAH bu örnekle ne demek istiyor?” desinler. Böylece ALLAH dilediğini/dileyeni saptırır ve dilediğini/dileyeni de doğruya iletir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez. Bu (sayı) halklara bir mesajdır.

    bu ayetlerden ne anlamalıyız o zaman?

    1. Şunu anlıyorum Nagihan: İnsanın psikolojik ateş=sekar sahibi kibirli nefsinin 19 meleğin/gücün/etkenin [12 burç + 7 gezegen] etkisinde hareket ettiğini; bu 19’un sayısal bir değer olarak değil de, bir işaret levhası olarak alınması, sayısal değerine takılıp kalınılmaması gerektiğini.. Çünkü Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez.

      Kur’anın HAYAT/FITRAT kitabı olduğunu, kanıta ihtiyaç duymadığını veya/yani kanıtı HAYAT’ın kendisinden aldığını (Fussilet-53, Rum-30) göz ardı edip de sayısal değerlerde, şifre çözme peşinde saplanırsak kişi için bir FİTNE/HUZURSUZLUK doğar.

      O’nun/Kur’anın HAK olduğu onlar için iyice açık/beyan olana kadar ayetlerimizi onlara AFAKTA (ufuklarda) ve ENFÜSTE (nefislerde) GÖSTERECEĞİZ (Fussilet-53).

      “Sen yüzünü HANİF olarak DİNE, Allah’ın FITRATına çevir. O, insanları ona göre yaratmıştır. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. İşte sağlam din budur. Ama insanların çoğu bunu bilmezler.” (Rum-30)

      1. Değerli Sonsuzluk Kulesi, Merhaba!

        “Şifre” meselesinin, Reşad Halife’nin 19 sunumunun arızaları sebebiyle itibar kaybına uğradığını biliyoruz. Buna rağmen, İslam dünyasında bu meseleyi çalışmaya devam eden çok sayıda insan bulunduğunu görüyorum ve bir çoğunun çalışmasından haberdarım.

        Kurân’ın lafzından doğan mucize özelliklerin keşfi için yapılan samimi çalışmaların teşvik edilmesinden yanayım. Bu nevi araştırmaların bir yerden sonra nakıs kalan metodik unsurları vazetmesi de ümit edilir…

        Bu vesileyle, hadis doçenti Sn. Halis Aydemir’in Simetrik Kitab’ının ve de Sn. İmran Akdemir’in 7 ve 19 merkezli araştırmalarının incelenmesini meraklılarına tavsiye ederim.

        Selam,

        SEMAZEN

        http://www.kuranizeka.com

  12. Paylaştığınız “Ümmetimin ihtilafı (>düşünce çeşitliliği, zenginliği) rahmettir (hadis).” kapsamında 19 konusunun inananlar arasında bir fitne sebebi değil rahmet sebebi olması gerektiğini düşünüyorum.

    Müddessir Suresi’ni ben de çok yoğun olarak inceledim ve 19 rakamına bir işaret olduğunu düşünenlerdenim.

  13. Bediüzzaman’ın, bildigim kadariyla, bir eseri olduğu gibi ebcet üzerine yazılmış.
    Yanilmis ve kendisini oyalamis mi dersiniz ?

    1. Kişiler üzerinden verilen cevapları ve cevaplamayı uygun bulmuyorum. Ket vurucu, tartışmaya itebilecek, altında farklı motivasyonlar var, tahmin edersiniz. Bunun yerine, fikir üzerinden, yani o eserden öğrendiklerinizin delillerini, dayanaklarını ve nihayetinde size olan katkılarını paylaşabilirsiniz bizimle.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir