Sahih Hadisler Gerçek midir?

sahih-hadisler-gercekAllâhu nezzele ahsenel HADİSi > Allah sözün/hadisin en güzelini indirmiştir (39:23).
Fe bi eyyi HADİSin ba’dehu yu’minûn > Artık Kur’andan başka hangi söze/hadise güveniyorlar? (77:50).
İşte bunlar Allah’ın ayetleridir, bunları sana HAK/Hakikat olarak okuyoruz. Öyleyse onlar Allah’tan ve O’nun ayetlerinden sonra, hangi hadise/söze güveniyorlar ? (45:6).

Hadisler konusunda halkımızın çoğunluğunca pek bilinmeyen ve yanlış yönlendirilmesine neden olan yönü Hadislerin Sahihlik meselesi..
Sahih/Sıhhatli kelimesinin Hak/Gerçek sanılması..

Sahih Hadisler

Kulaktan dolma veya akademik usül içermeyen kitabi bilgilerin ötesinde hadis bilimi ile yüzeysel olarak ilgilenenler bilir ki, Sahih olarak nitelendirilen Hadisler dahi Kur’an ayetleri gibi “Hakikat” mertebesinde, “Kesin gerçek” değildir.

Yazı boyunca vurgum, “Sahih” kavramının “Kesin gerçek” anlamına gelmediği, dolayısıyla Hadislerin Sahih kategorisinde olanlarına dahi temkinli yaklaşılması gerektiği üzerine olacak. Yoksa tüm hadislerin sahte, uydurulmuş oldukları anlamına değil.. Lütfen bu bakış açısıyla bu paylaşımımı değerlendiriniz..

Rasul’ün, sahabenin çoğunluğunca da bilinen ve bizzat uygulanarak sonraki nesillere de aktarılan fiili pratiklerinden farklı olarak, ona ait olduğu iddia edilen sözlerin 100-150 yıllık süren, yazılı olmayan rivayet zincirlerinin derlenmesidir hadisler. Ve bu “Sahihlik” vasfı, bu rivayet zincirlerinin o hadis toplayıcısı bilginlerin (Buhari, Müslim vs.) kriterlerine göre SıHHatli oldukları anlamına gelir; yani aralıksız olarak birilerince (binlerce sahabi olmasına rağmen genelde iki-üç kişiyle) bu anlatımlar aktarılmıştır; yoksa tam bir kesin gerçeklikle Rasul’ün ağzından bu şekilde çıktığı anlamına gelmez. Rivayet zincirindeki bir-iki kişinin yanlışı/gafleti/ihaneti/kendi görüşü, hatta rivayet zincirinin kendisinin dahi kurgu olabilmesi ihtimali nedeni ile Rasul’den hiç çıkmamış, tamamen uydurma bile olabilir.

Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim ifadeleri Buhari’ye, Müslim’e göre Sahih/Sıhhatli olanlar demektir. Bu hadis toplayıcısı bilginlerin de bu derlemeler için “Haktır” iddiaları olmamış iken ardlarından gelenler kendi siyasi, otoriter, mezhepsel, vs. menfaatleri dolayısıyla -kraldan daha kralcılık yapıp- rivayetler derlemesi Kütüb-i Sitteyi, yani kul kelamı karışmış meşhur altı hadis kitabını, Kur’an gibi ikinci bir Hakikat ve Hüküm kaynağı yapmış ve dokunulmaz/kutsal kılarak kitlelere de bu şekilde empoze etmişler, aykırı sesleri ise sapıklıkla itham ederek veya farklı yollarla susturmuşlar.

Sahih Hadislerin tespiti

İslam dünyasında şimdiye kadar hadislerin senet/rivayet zinciri açısından Sahihliği tespit edilmiş olsa da metin içeriğinin kritiği Kur’ana, Evrensel Akla ve değerlere göre yapılmamış; daha doğrusu -Rasul’e saygı kılıfı altında- ihtimaldir siyasetin kontrolündeki din/mezhep veya dinin/mezhebin kontrolündeki siyasi otoriteler nedeniyle buna cesaret edilememiş. Bu durum da, ne yazık ki din içerisinde sadece tek bir sahih hadis üzerinden dahi akla/vicdana ters, günümüzde dahi uygulanan, inanılan hükümler, uygulamaların çıkartılması ile sonuçlanmış.

Kur’an ile sağlaması yapılamayan, ve sahih sayılan kitaplarda yer alan bir kaç dikkat çekici örneğe bakalım.. (Ufak bir araştırmayla kaynaklara ulaşılabilir.)

  • Bir erkeğin altı yaşında bir kız çocuğu ile nikahlanabilmesi..
  • Dinden çıkanın, namaz kılmamakta, içki içmekte ısrar edenin öldürülmesi..
  • Zina edenleri taşlayarak öldürme..
  • Kur’anda bir zamanlar lafzen varken, daha sonra metin olarak bulunamayan; ama hükmü baki, yani kaybolmuş ayetlerin olduğu.. Evet, yanlış duymadınız!..
  • Deve sidiğinin içilebilirliği..
  • Resim yapanların cehenneme yollanması..
  • Kara köpeklerin, kertenkelelerin öldürülmesi..
  • Kadının uğursuzluğu, aklının eksik olması..
  • Bir türlü gelemeyen Mehdiler.. Kurtarıcı bekleyişlerinin ve yanlış kader inancının getirdiği miskinlik..
  • ve şu ineği gereksiz detaylarla uğraşmaktan bir türlü kesmeyen (2:67-73) Yahudi mantığındaki gibi bin türlü şekle dayalı ayrıntı… Dinin ruhunu yaşanamaz hale getiren detaylar.

ve savunucularının dahi bilmediği, denk gelmediği nicesi..

Genellikle hamasi duygularla Sahih hadisleri Hakikatmiş gibi ısrarla savunma içerisine girenlerin, savundukları noktaların bu gibi ayrıntılarına vakıf olmadıkları da malum..

Hadislerin Kur’ana uygun olanlarının ayıklanmasının bir an önce uzmanlarınca yeniden yapılıp, insanlığın öğüt olarak değerlendirebileceği metinler olarak bizlere sunulması gerekir; ama gene de Kur’ana rağmen dinde hüküm kaynağı olarak değil.

Çünkü, anlam vurgusu, lafzı değişme hatta bizatihi kendisi uydurulma ihtimali olan, zan demek olan Rivayet zincirleri üzerine Hüküm ihdas edilebilir mi?

En basitinden vadeli bir borç alışverişinde bulunulduğunda dahi doğruluğuna güvenilen iki tanıkla beraber hemen eksiksiz bir şekilde, tüm detaylarıyla kaydedilmesini, yazılması gerektiğini isteyen Allah (2:282), sahabe neslinden dahi yıllar sonra kayda geçirilen cümleler üzerinden Hüküm edinmemizi ister mi?

Halbuki, onların bu hususta bir değer ifade eden hiçbir bilgileri yok. Sadece zanna, tahmine uyuyorlar. Zan, hakkı, hakikati, kesin bilgiyi ifade bakımından bir değer taşımaz (53:28).

Allah size Kitap’ı DETAYLANDIRILMIŞ bir halde indirmişken, Allah’ın dışında bir HÜKÜM KOYUCU mu arayayım? (6:114).

“Biz Kitap’ı sana, her şeyin açıklayıcısı, Müslümanlar’a bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik” (16:89)

“Aralarında Allah’ın indirdiği ile hüküm ver; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma” (5:48).

Hüküm yalnız Allah’ındır” (12:40).

“O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez” (18:26).

Ve Rasul’e, Elçi’ye İtaat/Uymak/İzlemek; sanıldığı gibi hakkındaki rivayetlere değil, Elçi’nin elçiliğini yaptığı, temsil ettiği mesajın sahibine, Allah’a, Kur’ana, itaattir/izlemektir. Uyulacak olan Kur’an hem Allah Kelamıdır, hem de O’ndan ayrı olmadığını zerreleriyle hisseden Rasul’ün Sözü/Kavli (81:19). Kur’an’daki Allah ve Rasulü ibareleri de bu bağlamda düşünülmeli.. Paranın birbirinden ayrı olmayan iki yüzü gibidir bu..

“Eğer (Rasul) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı, elbette onu kıskıvrak yakalardık. Sonra onun can damarını koparırdık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız.” (69:44-47)

Mekanlar ve Zamanlar ötesinde geçerliliği olan kesin hükümler bildirmiş/iletmiş olan Rasulullah, bizleri 100-150 yıl sonra kayda geçirilmiş bir belirsizliğin ve derin bölünmelere neden olmuş tartışmaların içine sokmak ister mi?

Elçi Allah’ın Kitabını ve Hikmetini öğrenmiş, çağının insanına Hikmeti = Kur’anı açıklamış, öğretmiş ve Kitabı bize miras olarak bırakmış iken.. Hükümlerle, Hikmetle dolu Kur’an ortada iken?

Rabbinizden size indirilene uyun; O’nun berisinden birtakım evliyanın ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” (7:2-3)

Sana indirdiğimiz ve onlara okunmakta olan Kitap kendilerine yetmedi mi? (29:51).

Anlaşılan yetmemiş..

Ve Rasul dedi ki: “Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur’anı terk edilmiş olarak bıraktılar” (25:30).

Bu nedenle.. “Buhari’de Müslim’de varsa Sahihtir, bu hadislerin hiç biri inkar edilemez” şeklinde mesnetsiz savunurken.. Yüzyılların mezhepsel hegemonyası, tekeli altında bizlere ezberletilenleri bir kaç anlığına kenara bırakıp, iyice ve korkmadan düşünülmesi gerekiyor.

Düzenlerini bozan Muhammed Rasul’e ve getirdiğine bastırılmış kin ve nefretin iyice ayyuka çıktığı, sahabelerin çoğunluğunun katledildiği, Arap iç savaşları sonrası.. Kur’an kelimelerinin mevazı’nı tahrif etmek > öz anlamlarını kaydırmak yetmemiş (41:26, 4:46), dönemin tarihçilerinin de yazdığı üzere bir kaç dirhem karşılığında Rasul adına söz/hadis getirmenin yoğun olduğu dönemlerde bu açık kapıyı da değerlendirip dilediği gibi at koşturan islam görünümlü hahamları, rahipleri, siyasi otorite güdümlü bilginleri göz ardı etmeden..

İnsanlardan öyleleri vardır ki, bilgisizce Allah’ın yolundan saptırmak ve onu bir eğlence konusu edinmek için sözün/hadisin ‘boş olanını’ satın alırlar. İşte onlar için aşağılatıcı bir azab vardır (31:6).

İnsanları aldatmanın belki de en iyi yolu.. Allah ve Rasul’ünün adını kullanarak yapılanı..

En güzel, en güvenilir hadis ile baş başa kalma dileği ile..

***

Alıntı: Arapçılığa Karşı Akılcılığın Öncüsü İmamı Azam Ebu Hanife, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk

İbni Haldun diyor ki: Rivayetlere dayalı Kur’an tefsirleri tutarlı-tutarsız, makbul-makbul olmayan her şeyi içeriyordu. Bunun sebebi şudur Araplar, kitap ve ilimle barışık bir topluluk değillerdi. Onlara egemen olan, bedevilik ve ümmilikti. Varoluşun sebepleri, yaratılışın başlangıcı, varlık mertebelerinin incelikleri gibi konularda insan olarak meraklarını tatmin etmek istediklerinde Ehlikitap insanlara (Yahudi ve Hıristiyanlara) sorular sorar, onlardan yararlanırlardı.

Müslüman Arapların andığımız konulardaki meraklarını gidermede yararlandıkları Yahudi ve Hristiyan din adamlarının ünlüleri Ka’b el-Ahbar, Vehb bin Münebbih ve Abdullah bin Selam idi. Kur’an tefsirleri bu kişilerin rivayetleriyle doldurulmuştur. Müfessirler bu kişilerin nakillerini tefsir kitaplarına doldurmada dikkatsiz davranmıştır. Bu nakillerin tümü, ya Tevrat’tan aktarmaydı yahut da bu Yahudi dönmesi hahamların hadis adıyla uydurdukları yalanlardan oluşmaktaydı. Tarihçi ve müfessirler çoğu kez, bu nakil ve hikâyelerin tutarlısını tutarsızından, doğrusunu eğrisinden ayırmadan, genel ilkelere müracaat etmeden, mukayeseler yapmadan, rivayetleri akıl ve hikmet süzgecinden geçirmeden, varlığın genel kanunlarına uygunluk, gözlem ve basiret kıstaslarını işletmeden, Ehlikitap ulemasına güvenerek tefsirlere doldurmuşlar ve böylece haktan saparak vehimler ve yanlışlar vadisinde şaşırıp kalmışlardır. (İbn Haldun, Mukaddime, 407-411; Ebu Reyye, 119)

Sahih Hadisler Gerçek midir?” hakkında 7 yorum

  1. selamun aleykum güzel kardeşim yazın için allah senden ve senin gibilerden razı olsun inşallah sayenizde paylaşmış olduğunuz kitaplardan ve yazılardan nasibimiz çerçevesinde faydalanıyoruz hakkınızı helal edin selametle

  2. Selam;

    Yazıda en çok tuttuğum şey sahih sözcüğünün mutlak kesin anlamına gelmediğine vurgu yapılmasıdır. Ama bunun yanındaki -gördüğüm- hadislere karşı yöneltilen belirli bir orandaki “yok edici”, “dışlayıcı” yaklaşım bu hoş fikri gölgede bırakmış doğrusu.

    Birincisi; hadis temizliği öneriyorsun; Peki “uzmanlarca” Kuran’a uygun görülmeyen hadisler n’apılsın? Bu konuda bir fikir göremedim. (Yok edilsin deme sakın.)

    İkincisi; diyorsun ki “Resulullah bizleri 100-150 yıl sonra kayda geçirilmiş şeylere mahkum eder mi; Kuran dururken.” O vakit hadislerin kayda geçirilmesinin önemi nedir/neydi?

    Ve; hadisler üzerine hüküm ihdas edilemez diyorsun. Sorun, hadisler esas alınarak hüküm ihdas edilmesi mi yoksa bu hükmün vacip/farz gibi dayatılması mıdır? Yoksa neden en sahih olarak belirlenen hadislerden hüküm çıkartılmasın ve bu, dayatılmadan, insanlara teklif edilmesin ki?

    Selamlar.

  3. Aleyküm Selam Nihat Bey,

    1- Kur’ana uygun olmayan “fikirlere” karşı tutumumuz neyse o ölçüde olmalı.. Halife Ebu Bekir zamanında yaygın hadis sayısı en fazla 500 civarında iken yazıya geçirildiği 150-200 yıl sonrasında 5-6 milyona ulaşıyor ? Sonradan ihdas edilmiş olanlara karşı tutumumuz ne olmalı sizce? Buhari bu 5-6 milyon hadis arasından bir temizlik operasyonu yaparak sayıyı 7275’e indirmiştir.

    2- Kayda geçirilmesinin bir önemi olsaydı, Rasul daha vefat etmeden, Vahiy katipleri gibi hadis katipleri de tutardı, halifeler döneminde de kayda geçirilirdi, ama bu söz konusu olmamış.. Rasul, Kur’an’ı ve Kur’ana göre uyguladığı fiili tatbikatını bırakmış sonraki nesillere.. Böyle anlıyorum.

    3- Hüküm derken zaten farz/vacip kavramlarını, yani zorunlulukları=teklifleri kastediyorum.

    Örneğin, kimi hadislere göre, dinden çıkanın öldürülmesi gerekir. Bu bir Hüküm’dür, müslümanların uygulaması gerekir = farz. Ama Kur’ana uygun değildir. Kur’andan bir delili yoktur bunun.

    Hadislerden çıkartılacak hükümlerinse zaten Kur’ani bir dayanağı vardır ve Rasul’de Kur’ana dayanarak bunları çıkartmıştır (= hikmet).

  4. sadece kafa karışıklığı
    araf suresi 2 3 te Rabbinizden size indirilene uyun; O’nun berisinden birtakım evliyanın ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” (7:2-3)

    böylemi diyor eminmisin evliyalara mı diyor ALLAH tan başkalarına nı ben biraz vehabilik anladım yanlış yanlış yanlış

  5. Maalesef yaziniza katilmiyorum. Tercüme hatalarinin suclusu hadisler olamaz. 1. nokta bu.

    Kitap resulun diliyle kolaylistirildi diye bir hukum var, o ne olacak. Hadissiz kurani nasil anlayacagiz, Herkes kafasina göre mi anlasin.

    Zerrelerine kadar ayrilsin mi millet?

    Bu mu?

  6. Musa (as) hayatında hiç ALLAH’ı görmedi ama yemeğe davet ettiler.Sahi Allah’ı hiç görmedin nereden tanıyacaksın..!!

    Allah geldi sofraya ama Musa tanımadı Allah’ı..!! Onu başka yere gönderdi Allah gelecek dedi Allah’a..!!

    Mehdi olayıda böyledir..!! Nerden bileceksin hiç görmedin ki..!! Belki okuduğun bir yorumdur yahut önünden geçen bir adam..!! Melekler perdeyi kaldırmaz ise tanıyamazsın..!!

    Hadislerde böyledir hak olanı var batıl olanı var..!! Eğer hak isen hak olan hadisi tanırsın eğer batıl isen batıl olan hadisle amel edersin buda senin için bir imtihandır..!! Hak ve batıl ayrılır böylece

    Sahi siyam geceleri cinsel ilişki helal kılınmış bu ayet olmasaydı biz nereden bilecez siyamın gündüzleri harammış cinsel ilişkiye..!!

    Neyse çok yazı uzun yol demektir…

    Vesselam

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir