Berzah alemin

berzah-alemiNihayet onlardan birine ÖLÜM geldiğinde, “Rabbim! Beni geri döndür ki, terk ettiğim/önemsemediğim şeylerde belki salih/ıslah edici/dönüştürücü/reformist bir eylemde bulunurum” der. Hayır! Kesinlikle onun dediği gibi değil! Gerçek şu ki, bu (anlayış) bir KELİME = İNANÇ SİSTEMİdir ki, o da bu YAŞAM BİÇİMİnin sözcüsü/temsilcisidir. Onların arkalarında (bıraktığı), diriltilecekleri sürece KADAR bir BERZAH/ENGEL vardır (23:99,100).

Ayetle ilgili olarak akla ilk anda, fiziksel bir ölümden sonra -dünya kelimesi geçmediği halde- dünyaya dönüşün yasak olduğu, berzah aleminin reenkarnasyon vak’alarını engellediği vs. gibi konular geliyor. Geleneksel meallerin de yönlendirmesiyle, zihinlerimiz bizde, toplumda karşılığı olmayan, ötelere, din-kurgulara yönlendiriliyor. Bizlere de en fazla metafizik Berzah alemlerini dolaşan seçilmiş (!) kesimin anlattığı detaylara inanmak ve görmediğimiz ve belki de ömür boyu göremeyeceğimiz tasvirlerin dedikodusunu, ezberini ilim diye tekrarlamak kalıyor!

Bu bir Kitap’tır ( = Şuurlanma kaynağı/kaydıdır) ki, Rabbi’nin izniyle insanları KARANLIKLARDAN AYDINLIĞA, Aziz ve Hamid olanın yoluna çıkarman için senin içine işledik. (14:1)

Kur’anın vermek istediği HAYAT ODAKLI mesaj doğrultusunda anlayabildiğim kadarıyla, ayette İnsanlığın derinlerinde her daim arzuhal eden bir KELİME’den bahsedildiğini ve bu KELİME’nin müdavimi, sözcüsü insan profilinin temsillendiğini düşünüyorum. Hem kendini hem de çevresini Selamet odaklı örnekleme gayreti olmayan insanın..  Berzah, Salih eylemleri hayatına yerleştirmeyen bireylerde veya bir bireyde ıslah edilmemiş konularla ilgili.

“Sizi Ateşe sokan nedir? Biz (iğreti hayata) dalanlarla birlikte dalıyorduk” 74:45.

Kur’anda ÖLÜM kavramını konu akışı içerisinde çok basitçe “kişilikte takılı kalma, tekamül etmeme” şeklinde, yani Manevi bir Ölüm olarak da yorumlama iznimiz var idi (Bknz. Allah yolunda öldürülenler yazısı).

DİRİLMEK ise, Allah ve Rasulü’ne göre yaşamak! (8:24).

Allah’ın KELİME’sinden, yani Risalet’ten uzak yaşantılarımızda, dünya kaptırmacasındaki ISRARın ürettiği Bilinçaltımızın, MANEVİ ÖLÜM geldikten sonra, Rabbimize –hal diliyle– arz ettiği pişmanlıkların, keşkelerin işe yaramayan bir KELİME = ÖĞRETİ/İNANÇ SİSTEMİ olduğunu aktarıyor ayet..

Fark ettin mi, Allah nasıl bir örnek getirdi? Güzel, hoş bir KELİME, kökü sağlam, dalları göğe uzanan güzel bir ağaç gibidir. Rabbinin izniyle HER ZAMAN DA YEMİŞİNİ verir. Allah, belki zikrederler/gündemlerine getirirler diye insanlara böyle örnekler veriyor. Kötü bir KELİME de, gövdesi toprağın üstünden kolayca çıkarılabilen KÖKSÜZ bir AĞAÇ gibidir, kökü olmadığından hafif bir rüzgar onu yerinden koparır. (14/24-26).

KELİME = İnanç/yaşayış sistemlerimizi sorgulamamız gerekiyor! Kökü, altyapısı bilgi – eylem yönünden sağlam mı (Salât’ın İkamesi), bize – topluma her an yeni yeni yemişler, irfan veriyor mu? Yani Üretken mi (Zekât’ın Gözetilmesi)? Topluma faydalı mı? Yoksa iki tanecik soru rüzgarıyla yıkılacak biçimde kuru inançlarla mı tasarlanmış? Çıkmaz sokaklı mı, kısır mı? Ata dinine uyanların, başkalarını taklitte ısrar edenlerin, kalitesiz yaşam biçimlerine, ideolojilere dalgıçlık yapanların başına gelen de bu oluyor genellikle..

Ayetteki pişmanlığa dönersek..

Ey İnsan! Sana diriltici Risalet RUH’u sunulmuş, ama salih/ıslah edici/yenileyici amel işlememiş, bunu değerlendirmemişsin; kişiliğin de uzun vadede katılaşmış = ÖLMÜŞ. Kişiliğinden aşikar olan eylemler mes’uliyetini umursamazlıkla KEMİKLEŞMİŞ = BERZAH, Kalbine MÜHÜR vurmuş; ve içindeki cehennemi yaşattıkça da pişmanlık duymaya başlamışsın!

Aklımıza gelen ilk düşüncelerimizden mes’ul değiliz. Yani, dikkat etmemiz gerekse de bedel ödemeyiz.. Lakin, kendini tekrar ettiren düşünceler, duygular ve davranışlar nefse tohum atıp YERLEŞİR. Bu yerleşke eşik şiddetin aşılıp sistemin tetiklenmesi demek olup hesabı – bedel ödemeyi gerektirir (2:284)! AHİRET PERİYODU/SÜRECİ, ÖDEME – DENGELEME SİSTEMİ gereği!..

Bu mes’uliyetlerin tövbesiz, farkındalıksız birikimi ise Berzahı yaratır ve Islahı – Köklü değişimi, Yeniden Dirilmeyi lüzumlu kılar.

İnsan beyni yaklaşık 30-40 günde, bir eylemi tekrar ederse alışkanlığa dönüştürebilir;

Düşünce > davranış > alışkanlık > değerler > karakter > Kader = KELİME sözcülüğü..

Kadere dönüştüğü nokta, -eğer Risalet’e sırt dönen bir davranış/yaşayış biçiminin sonucu ise Kötü bir KELİME’dir, bu- kişiliğin artık müslüman (Bknz. İman & İnanç ayrımı) olamadan ÖLDÜĞÜ, Helak’ın kaçınılmaz olduğu, BERZAH’ın kurulduğu noktadır.

Bu sürecin tersine çevrilmesi (geri dönüş isteği) ZORLAYICI = BERZAH’tır.

Berzah ne zaman kalkar? Kötü Kelime nasıl yıkılır?

“Diriltilecekleri sürece KADAR bir BERZAH/ENGEL var”

Bedel ödeme sürecinde manevi ateşte yanmanın paralelinde eski kaderi, kökleri sağlam Allah’ın KELİMESİ ile sileceksin, aşama aşama zayıflatacaksın, bilinçaltı temizlenecek ve karakter > huy > değerler > alışkanlık > davranış > düşünce düzeyine kadar gerileyecek.

İslam üzere ölmeme, sonrasında HELAK = ÇÖKME noktasına getirir kişiyi veya bir toplumu. Mevzubahis ayeti açan diğer bir ayete göre (21:95) de Helak sonrası geri dönüş mümkün değil. Sistemin yeniden kurulması gerekir. Sistem, yapılan her eyleme muadil kendini dengelemek için (HAMD mekanizması) bir bedel koyacaktır. Bu bedel ödenmeden, DİRİLİŞ’e niyet edilmeden berzah yıkılmaz.

Gündelik yaşamdan somut, basit bir örnekle..

Misal, sigara içmek, bir tehlikedir. teHLiKe, HeLaK etme ihtimali barındıran herhangi bir olay – olgudur. Sigara içme alışkanlığı Berzahı temellendirir. Karakterle özdeşleşen alışkanlık, sigarada MANEN ÖLMEK’tir ve artık Berzah kurulmuştur kişilikte. Vücudun belli dokuları dönüşü olmayan şekilde helak olmuştur. Kişilikle özdeşleşmiş, zararları/bedelleri kişide aşikare olmuş sigara alışkanlığını bırakma ve eski zindeliğine/sağlığına kavuşma isteği bu kişilik için bir DİRİLİŞ duasıdır. Fakat, Diriliş için zararlı dokuların vücuttan atımı ve zedelenen hücrelerin de yeniden inşası gerektir.

Risalet rehberliğinde Dirilme süreci Berzahı kaldırır, Helak (manevi yok oluş) sonrası Halak sürecini (manevi yaratılışı) başlatır.

“Ey îman edenler/öze-güvenenler, size HAYAT VERECEK/SİZİ DİRİLTECEK şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’a ve Rasulü’ne (~Allah’ın Zahir olduğu mahâle, İlme, ilmî eserlere) icabet edin/cevap verin/değerlendirin” (8:24).

Berzah aleminde dolaş dur bir süre!.. (Bknz. Riyazet: Dengeli Yaşam yazı dizisi)

Ki, Allah ve Rasulü’nün Hayat verecek davetine icabetin getirisi, güzel bir Kelimenin tohumları, BA’S = Diriliş süreci Berzahını kaldırmış olsun, ve Risalet doğrultusundaki Kadir gecen başlasın! (Bknz. Kadir gecesi, Özgürleşme süreci! yazısı)

17 Haziran 2014 tarihli not üzerinden düzenlenmiştir.

Berzah alemin” hakkında 11 yorum

  1. Ben, burada bahsedilen geri dönülemezliği “yazı yazıldı, kalem kırıldı; artık geri dönüşü yok” anlamında algılıyorum.
    Yani bir ağaç dikildi; yeşerdi; -iyilik veya kötülük ağacı – oldu, bitti. Bunu revize etmenin mümkünatı yok.
    Eğer güzel bir ağaçsa diktiğin; ahirette meyvelerini yiyeceksin. Kötü, hastalıklı, dikenli bir ağaçsa; cehennemde odunun olacak..

    Henüz hayattayken “kötü” ağaçları ıslah edip iyilerini dikmek mümkün. Fakat bir kez bedeni terkedip gittikten sonra ‘elsiz, ayaksızız’; daha önce yeşerttiklerimiz üzerinde hiç bir tahakkümümüz kalmıyor.. Gibi :)

  2. teşekkür ederim bu güzel yazınızdan dolayı.
    hayata uygulanabilir gibi duruyor.
    tevbe dip 40 gün boyunca kötü huylarımızı bırakır, iyi davranışları yaparak onları huy edinirsek, artık iyi huyları olan insanlardan olduğumuz için cennetin kapıları bize de açılabilir inş.

    —-
    nasıl ki bir restorana salaş kıyafetlerle girilmiyor, kıyafetlerimizin gelişmesi lazım ki içeri alınabilelim, cennete de kötü alışkanlıklarını bırakıp iyi alışkanlıklar edinen nezih insanlar alınıyor. Nezih insanlar arasında yaşamak istiyorsak, nezih insan olmalıyız. cennete de kötü alışkanlıklarla girilmemeli bence. orada da zalim zorba haydut taraf tutan, ebeveynleri için yalancı şahitlik yapan “insan”ların olması, orayı da dünyaya benzetir. cennete, cennete yakışır alışkanlıklar edinen, güzel davranışları huy edinen insanlar giriyordur diye düşünüyorum.

    kalp kırmama, öfkelenince affetme, sabır, çalışkanlık, insanlarla güzel iletişim… belki de nezih bir toplumda ne gerekiyorsa onlar. alışkanlık sırasının hangisinde olduğunu, Rabbimiz olan Allah bize gösterecektir inş. ve bizi eğitecektir inş.
    —-
    Tabi kimse mükemmel değildir. Biz o yolda yürümeye çalışalım, Allah tan yardım dileyelim. İnş Rabbim doğru yola iletecek ve bizleri kötü huylardan arındıracaktır diye düşünüyorum.
    —-

    şu linkte, negatif ve pozitif potansiyellerden bazıları mevcut:

    http://insanveanlam.com/index.php/b-anlam-bolumu#D41

  3. Benim anlayamadigim Kur’an ı kerimde ademin yada insanların yaratılisi anlatılıyor sizse basit bir hücreden yada herneyse ondan evrimlesip gelistigimizi soyluyor ben sizi anlayamadim aslinda hicbirsey anlayamadim zor bunlar aciklarsaniz cok sevinirim..simdiden tesekkur ederim

    1. Aslında bunlar o kadar anlaşılmayacak şeyler değil eğer anlayamadığınız noktalar var ise bu sizin daha önce çevreden veya şartlanma yollu edindiğiniz bilgilerin üzerine tekrar yeni kayıt yapamamanızdan kaynaklanıyor eski bilgileri silin yani kilidinizi kırın yeni bilgileri yükleyin.Adem diye bahsedilen varlık bildiğiniz suret değil orjini ne kadar toprak olsada o topraktan yaratılmış bedeni sadece bir binek öz yapısı ile insan dediğimiz varlık sadece şuur sahibi varlığının yani benliğinin (nefs,ene,) her ne derseniz farkında olan ve bunun boyutlarına katlarına yolculuk yapabilecek kabiliyete sahip ve bunun sonunda kendini özünü yine kendinde görebilecek olan yapıdır.Diyelim:)) İşin toprak boyutuna bakmayın takılmayın oralara sabitlenip kalmayın illaki bakacaksanız beyin yapısına bakın :)) ha beyinde de kalmayın zira iş onunla da bitmiyor bak nerden nereye geldi illa ki yolculuk yapmanız gerekiyor Ah o nefs yokmu O na kendi ruhumdan baktım diyor yani kendime kendimden baktım başka birşey göremedim sen adı altında kendini seyr ediyor Adem olarak Çünkü kendinden başka yok sen O sun Zahir sin ve Hak’sın (apaçık görünen) kendini şuur olarak bilmen kendini görmen demek varlığının farkında olmak Hak olmak demek A dem olmak demek yoksa suret olarak bir varlık görmek değil ona da adem ismi takıp ilk adem demek değil Çünkü evvel de O (SENİN ZATIN) ahir de (SENİN ZATIN) o Allah ismi ile kendini sen adı altında kendine tanıtan ve bildiren ve emaneti yüklenecek olan da yine kendisi o Yüzden hem Rasul hem de Nebi Hem de Veli.

    2. Bir liği anlarsan o Kur’an ı anlamak çok kolay oluyor :) kuru kuruya namaz değil dinin direğide bu değil, oruç ta değil aç kalmak veya cennet kazanmak için biraz zekat vermek değil ve ya kurban kesmek hayvan kesmek değil salat (Yöneliş) kime Rab (kendi kendini değerlendirmekte olan) ‘ine o yüzden hep namazda, secde de hep oruçlu hep zekat veriyor hep kurbanları kesiyor hep şahadet ediyor kendine kendinden, benden başka yok kendimde:)) iblis i yaratmış (ayrılık ateşi) ile hep yanmada hep cehennemde (bir ben bir sen ile ) ayrılda gel diyor o Zan’dan diyor ayrılmazsa Her Şey Aslına Rucu edicidir diyor Kendime zulm etmem tattırırım diyor o ayrılık acısını Seviyor yaratmayı Sevmiyor İkiliği:))Şey tan Uzak düşmüş kendine kul.Hadi kal Sala Ve Selam ile..

  4. berzah engelini , yani bedel ödeme sürecini Allah kelimesiyle silmekten bahsetmişsiniz, anlayışım kadarıyla, yaptığımız bedensel davranışlar yada benlik kavramıyla hareket ve bunun sürekli bilinçsiz tekrarı berzah yaratıyor, eğer 40 gün boyunca bu alışkanlıkları temizler tevbeye gelirsek, berzah kalkıyor böyle anlıyorum.Fakat bu arada Allah kelimesiyle silmek diye bir şey yazmışsınız.Kalbi Allah zikriyle nurlandırarak huşu içinde namaz kılmak mı bahsettiğiniz.Daha evvel okuduklarımla birleştirerek düşünecek olursam huşu namazı ikame ettirmek yani yokluğun yaşanması namazda ve giderek ikamesi de artık sizi eylem yapmaktan alıkoyan şey, anlayışımla bu kadar yorumlaya bildim , acaba Allah kelimesiyle başka bişeyi mi kastettiniz onu açıklar mısınız ?

    1. Merhaba, orada kastedilen KELİME, Kur’anın kendi tanımıyla KELİME = ÖĞRETİ/İNANÇ SİSTEMİ anlamında. Yani, Allah’ın KELİMEsi, Allah ÖĞRETİsi demek olan tüm Kur’an ve Sünnetullah ilkeleri..

  5. ”The Good Place” adlı dizi sanki -AHİRET PERİYODU/SÜRECİ, ÖDEME – DENGELEME SİSTEMİ gereğini – anlatıyor gibi geldi bana,

    sit-com evreninde nasıl becerdiklerini hala anlamadığım bir üstün yetenekle adeta felsefe dersi verebiliyor diyor bir köşe yazarı ve ekliyor

    ”felsefi sorular dizideki olayların akışını belirliyor. Hiçbir karakterin hiçbir adımı öylesine değil, senaryodaki hiçbir cümle ya da olay örgüsü laf olsun torba dolsun diye yazılmamış. Her biri felsefeye, ahlaki ikilemlere, sorunsallara dayanıyor.
    dört kişinin öteki dünyadaki macerasını izlediğimizi zannederken aslında kendi hayatımızı, kendi ahlaki ikilemlerimizi de sorguluyoruz. Zaten “The Good Place”de leitmotif öteki dünya fantezisi değil, iyi insan olmanın yollarını arama çabası
    Gerektiğinde zararsız, beyaz yalanlar söylemek mümkün mü yoksa Kant’ın dediği ucunda ölüm kalım da olsa asla yalan söylememek mi gerekiyor?

    yalanım yok diziyle ilgili sizin görüşleriniz nasıl olur du diye çok merak ettim doğrusu :-)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir