Göğü dinleyen Cinler

cinler-gogu-dinleyen“Ve ennehu kâne RİCALun minel İNSi yeûzûne bi RİCALin minel CİNNi.”
“Ve ins’den bazı ADAMLAR, cinden bazı ADAMLARA sığınır oldu.” Cin-6.

Arapça’da Ra-Ce-Le (iki ayağı üzerine, yürüyerek gitmek) fiili kökünden türetilmiş “RİCAL” kelimesi tüm Kuran’da ve Arapça’da geçtiği yere göre “2 ayağı üzerinde yürüyen” yani “adam” anlamına gelir ve fiziksel bir varlığa işaret eder.

Arapça R-C-L (iki ayağı üzerine gitti); ricāl, adamlar; racul, adam (“ayakta duran, iki ayak üzerinde yürüyen” ); ricl, ayak demek. Fiilin Kuran’daki türemiş tüm kökleri için tıklayın.

Ayrıca, Cinlerin somut/maddi varlıklar olduğunu Rahman sûresindeki seslenişten (31. ayet) de anlayabiliyoruz. “Eyyuhes sekalân” > Ey İki SeKaLan (İns ve Cin)!

miSKaL = Ağırlık, ile de aynı kökten türeyen “SeKaL” sözcüğü, büyük ve ağırlığı, bedeni, kitlesi olan cisimler için kullanılır.

Bu ayetteki kullanıma göre “Cin” ADAM’ın bir sıfatı olmakta ve bu cinler Süleyman Peygambere somut, fiziksel heykel, resim, kaleler, hatta dalgıçlık yapmaktadır (Enbiya-82).

İns ve Cin in toplumsal manası herkesçe “görünen/bilinen” ve herkesçe “bilinmeyen/görünmeyen” kişilikler/kişiler/adamlar anlamınadır (Cin, en basit, sıfırıncı manada yabancı memleketten olandır. Uzak memleketlerden gelen Yahudi Cinler için Ahkâf Suresi, 29 – 31). Bu yabancı ve yetenekli adamlar Süleyman Peygamberin sarayında çalışmaktadır.

Olağanüstü addedilen, şu an için metafizik sayılan bir takım fenomenler (uçtu-kaçtı diyebileceğimiz), varlıklar olabilir veya olmayabilir; bir gün bu konular da fiziğin alanına girebilir; fakat “Din” adı altında aktarılan ilahi bilgilerin vurgusu meta-fizik bir takım öğelerin varlığına – bilgisine değil; fizik, somut, görünen, şu pratik dünyamız ile ilgilidir. Bu anlayışın oturması Mehdiyet/Uyanışı getiren İlmin dönemi olacaktır ve hep birlikte bunu izleyeceğiz, inşaAllah.

Bu bir Kitap’tır ( = Şuurlanma kaynağı/kaydıdır) ki, Rabbi’nin izniyle insanları KARANLIKLARDAN IŞIĞA, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için senin içine işledik. (14:1)

Bu ayete dayanarak, bizi KARANLIKLARDAN IŞIĞA çıkarma işlevine sahip olmayan, ne işe yaradığı pek bilinmeyen, toplumun sorunlarına ışık tutmayan; ama din adına aktarılan uçtu-kaçtı bilgi(lendirme)leri, birer Sarhoşluk değil midir Allah aşkına? Kur’an’ın, Rasul’ün mücadelesi, ata din eleştirisi neydi acaba?

Rasulullah’ın vefatından ardından kavmiyetçi Araplar‘ın ata dinlerindeki vazgeçemedikleri bir takım inançlarına dönüşleri o kadar hızlı oldu ki, kendi cahiliyye inançlarını Kuran’ın kavramlarına etiketleyerek (üfürükçü şamanizm, mantracı budizm, ritüelci zerdüştlük etkileriyle de iyice) İslam merkezli Din tanınmaz hale getirildi. Kur’an odaklı din anlayışına döndükçe Kur’anın orijinal manaları da tüm aydınlığıyla yeniden ortaya çıkacaktır, inşaAllah.

Cahiliyye dönemi Arapların (ve günümüze kadar bir çok milletin de hâlâ kendilerine has ruh, cin, hayalet, gnom, vs. adlandırmalarla inandığı, bir takım metafizik “görünmez güçler”) inançları, Kur’an’daki “Cin” kavramı ile örtüştürülmüştür. Buradaki sorun “görünmez güçler”in olması değil, Kuran’daki “cin” kavramına bu inancın yamanmasıdır.

Bizlerin ilgilendiği, insanın kendi iç dünyasına dönük manası, İNSAN’daki Cin yorumuna (Bknz. Cinler | Bilinçaltı “saklı kişilikler”) göre,

Rical’in, yani erkek-kadın, iki ayağı üzerinde yürüyen herkesin “ins (herkesçe “görünen/bilinen” gündelik bilinç/kişilik)” ve “cin (herkesçe “bilinmeyen/görünmeyen” bilinçaltı kişiliklerimiz)” şeklinde iki farklı psikolojik veya bilinç durumu vardır.

Bilinçaltı saklı kişiliklerimiz

Ölmüş kişilerin evrenin uzay-zaman dokusuna işlenmiş, algının olmadığı/saklı kişilik kalıplarının, yani geçmişte ölmüş atalarımızın kişiliklerinden ve alt kişiliklerinin (~ genetiğimizden) ve toplumsal/çevresel etkenler sonucu beyinlerimizde yapılanmış, yerleşmiş kişilik örüntüleri. Bu örüntüler fiziksel ölüm sonucuyla bizden de gelecekte yeni doğacak olanlara aktarılarak gündelik bilinç içeriklerine dahil olacak veya gündelik bilinç oluşumunu tetikleyecek (NAR = ENERJİ = DALGA yapılar).

ve bunun sonucu olarak

– Bilinçaltındaki herhangi bir kişiliğin açığa çıktığı andaki İnsanın sıfatı

Misal olarak, günlük yaşamında sakin haliyle bilinen bir insanın maç izlerken küfür sallayan bir kişiliğe dönüşmesi. Bu anda kişi Cin olur.

NAR = ATEŞ = YANAN = (Hakikatten perdeleyen) NEFSANİ LEZZET. Bu kişilikler hakikate dair çeşitli öğretiler ile nefis terbiyesi eşlik etmeden beslenirse neticesinde bu bilgiyi pratiğe, ilme, irfana pek veya hiç dönüştürememiş hazımsız durumlar çıkartır (bilinçaltı karışık, gürültülü, ateş tabiatlı, düzensiz = MÂRİC (Rahman-15) kişilik).

Bir üst mana olarak da..

– Kendindeki madde bedensizlik hissini > ruhaniyeti sezmiş, sınırsızlığı tatmış; ama bu güzel meziyetleri egoları için kullananlar.

Madde bedensizlik hissini deneyimlemiş olsalar da zihinde hala “sınırlı bir ben/ego” ile takılı kalmış, hakikate teğet kişilikler (> Semayı/Göğü yoklayanlar).

Sahip oldukları bilgiler NUR (ilmin ışığı) değil, NAR’dır (nefse zevk veren ışık).

Hazımsızlık nedeniyle çeşitli vesilelerle popüler/öncü olmaya, kendi cemaatini/grubunu kurmaya ihtiyaç duyan, önlerinde el-pençe durulmasını isteyen, Allah’a değil de, kendine davet eden sahte şeyhler, mürşitler, inisiyatörler veya önderlik taslayan taklitçi kişilikler..

Bu kişiliklerin Bilgide ve hatta Bilinçte derinleşmiş en kötü versiyonları İFRİT, en iyi versiyonları, CİN’lerden olan İBLİS; İBLİS kişiliğin meleki, yani maneviyat sahibi, cenneti hisseden yönü AZAZİL’dir.

***

“.. fe zâdûhum rehekâ.”
“…Ve böylece Cinler onların ÖRTÜSÜNÜ artırdı.” CİN-6.

Bu yoruma göre, Cin-6. ayette bahsedilen, hakikat arayışındaki insanların sığındıkları Cinler bu kişilikteki insanlardır. Ve Kamil hakikat ehli olmadıklarından arayıştaki insanları, kendilerine aşikar/gizlice sığındırıp ve yanlış yönlendirerek hakikatten daha çok uzaklaştırırlar, hakikate/hakikatlerine karşı insanların örtülerini artırırlar.

“Ve ennehum zannû kemâ zanentum en len yeb’asallâhu ehadâ”
Ve onlar da, sizin zannettiğiniz gibi Allah’ın bir kimseyi BA’S etmeyeceğini/Şuur boyutuna geçirmeyeceğini (> manen diriltmeyeceğini) zannettiler. CİN-7

“Ve ennâ le mesnes semâe fe vecednâhâ muliet haresen şedîden ve şuhubâ”
Ve gerçekten biz GÖĞÜ/SEMAYI ARAŞTIRDIK/dokunduk. Ve böylece onu şiddetli koruyucularla ve ŞIHAB ile dolu bulduk. CİN-8

“Ve ennâ kunnâ nak’udu minhâ mekâıde lis sem’i fe men yestemiıl âne yecid lehu şihâben rasadâ”
Ve gerçekten biz, dinlemek için SEMA’dan pozisyonlara otururduk. Ve artık, şu an kim işitmek isterse, onu gözleyen bir ŞIHAB bulur. CİN-9

Hakikat ile kastedilen insanın “sınırlı kişiliğinin” “sınırsız bir BENliğe” dönüştürülme sürecidir. Bu sürecin adı BA’S’tır, yani Dirilme.

Dirilmek de, sadece bilgi yığarak, ezberleyerek (> SEMA’yı dinlemek, yoklamak) ve de pazarlamakla olmaz (> şiddetli koruyucuları, disiplinli nefis terbiyesi süreci var çünkü).

Kişiliği yakıcı Nefis terbiyesi (> kurtulması imkansız NUHAS, ŞUVAZ ve ŞIHAB ile ayetlerde işaret edilen) ile..

Bilinci genişletme/derinleştirme, ŞUUR’a dönüştüren idrak = Ruh gücünü artırma ile açığa çıkar (> ARZ ve SEMA’nın çaplarından Sultan bir güç ile çıkmak, Rahman-33) .

Bu ŞUUR gelişmemişse, hakikatimize dair bilgi ne kadar üst düzeyden geliyor olursa olsun, kişinin bilinci o bilgiye hazır olmadığından bunu hâl diliyle reddedecektir zamanla (= yaşamına dökemeyecektir).

Çok yüksek ENERJİ/KUDRET ister çünkü.. (> ŞIHAB ile yanmış olmayı, nefis terbiyesini, duyguları – düşünceleri kontrol etmeyi). Yoksa, dilde herkes dirilmeye inanmakta; ama hâl dili olarak zan içerisinde. Cin-7’deki zan bilinçaltımızın, yani hâl dilimizin ifadesidir, zannıdır.

Ezcümle, düşünsel kirlilikten, şirkten temizlenmemişlerden sıkıca korunan Mele-i Âlâyı (Yüce Bilgeliği), Sema’yı (Şuur boyutunu) dinlemek, yoklamak bir bedel gerektirmektedir, kişilikten arınma sürecini..

Vesselam..

İlgili yazılar

Göğü dinleyen Cinler” hakkında 12 yorum

  1. “Düşünsel kirlilikten, şirkten temizlenmemişlerden sıkıca korunan Mele-i Âlâyı (Yüce Bilgeliği), Sema’yı (Şuur boyutunu) dinlemek, yoklamak bir bedel gerektirmektedir, kişilikten arınma sürecini…

    Sonsuzluk Kulesi Kardeşim,bu yorumunuzla meleklere bakışınızın farklılığını net anlamış bulunmaktayım.
    Meleklerede yaratanın kudret bilgelik ve sonsuz iradesinin sembolik anlatımı olarak bakıyorsunuz yada tekliğinin birliğinin kendini çokluktan uzak tek ve birliği.

    Melekleri iş bitiren görev adamları olarak değil.
    İşin ve görevin asıl mercinin ilahlığını gereği olarak görüyorsunuz.

    Melek sembolse şeytan hayli hayli sembol.

    Adem kıssası semboller manzumesi sembol muhkemlerin açılımı tam teşbihsel anlatım o zaman.

    Tevhid dinlerinin Hz.Adem devamı tevhid dinlerinde anlatımlarında teşbih ve semboller var.

    Hz.İsa – Hz.Musa

    Doğumsal hadiseleri ve Doğumsal olayların açılımı sembolik mi ?

    Doğumsal açılımları bu iki peygamberin farklı ve Kuranda da bebeklikleri anlatılan her halde iki peygamber bunlar !

  2. O zaman Efendimiz (s.a.v) bugün Cin Camii diye bilinen yerde bilinçaltlarına Kur’anı Kerim okuyarak, bilinçaltlarını islama davet etti. Oldu mu şimdi?

  3. Değerli Sonsuzluk Kulesi;

    İnsanın varoluş gerekçesi nedir dense nasıl bakmalıyız ?
    Levhi Mahfuz – Külli irade cüz-i irade kapsamında nasıl bakmalıyız.

  4. İlim ilim bilmektir
    İlim kendin bilmektir
    Sen kendin bilmezsin
    Ya nice okumaktır

    Okumaktan murat ne
    Kişi Hak’kı bilmektir
    Çün okudun bilmezsin
    Ha bir kuru ekmektir

    Okudum bildim deme
    Çok taat kıldım deme
    Eğer Hak bilmez isen
    Abes yere gelmektir

    Dört kitabın mânâsı
    Bellidir bir elifte
    Sen elifi bilmezsin
    Bu nice okumaktır

    Yiğirmi dokuz hece
    Okursun uçtan uca
    Sen elif dersin hoca
    Mânâsı ne demektir

    Yunus Emre der hoca
    Gerekse bin var hacca
    Hepisinden iyice
    Bir gönüle girmektir

    Yunus Emre

  5. Gordugum kadariyle siz sadece ayetlerin ve kelimelerin hatta resullullahin zahiri tarafinda takili kaliyorsunuz ve maalesef ilminiz de sadece zahiri kisimlarda takilip kaliyor ve manalar alemine yani isin batini tarafina yonelmenize daha dogrusu anlamaniza imkan verilmemis, belkide kismetiniz bu kadardir, lutfen sunu unutmayalim ki ahir zaman diliminde birakin muslumanlar anlamasalar bile namazlarini kilsinlar, anlamasalar bile dillerinin dondugunce arapca veya turkce , kurtce… zikir etsinler , unutmayalim ki elbette onlari bir duyan vardir, ne diyor rabbimiz beni aninki sizi anayim, beni mutlaka ana dilinizde arapca, turkce, kurtce ,,, anin demiyor, sadece beni anin diyor, beni kelimelere dokerek de , icten de anin, sadece beni zikredin diyor, zikrin sahibi olan allah mutlaka kullarini gormektedir ve o bu zikirlerle kullarini elbette duymasini cok iyi bilir…. saglicakla vesselam

  6. OKUDUĞUM KURANDAN BENİM ANLADIĞIM KADARIYLA, GÖK KELİMESİ HEM BİLDİĞİMİZ GÖK, HEMDE VÜCUDUN HAREKETİNİ SAĞLAYAN İLK HAREKETİN VARLIĞININ BULUNDUĞU YERİ TANIMLIYOR. YANİ GÖĞE DOKUNAN CİN DENİLEN VARLIKLARIN ARZ DENİLEN YERDEKİ BİR ANLAMI İLE BEDENDEKİ RUH’A AZ VEYA ÇOK ULAŞTIKLARINI, ELE GEÇİRDİLERİ YETENELERİ İSE BİR KISMININ SALİH İŞLERDE BİR KISMININ İSE TAM TERSİNDE KULLANDILARINI ANLIYORUM.

  7. Beni bu konuya yönlendirdiniz okudum ve hala bazı eksiklikler var.
    şu illüminati konularını araştırırken onların cinlerden faydalandığını yazanlar vardı
    hz Musa doğmadan önce firavuna adamları tarafından bildirildi de firavun çocukları katletmeye başladı.Peki nasıl biliyorlardı hz Musa’nın geleceğini?

    1. İlluminati veya İsrailiyyat hikayeleri üzerinden mi konuşacağız yoksa ayetlerden mi? Hadi, diyelim ki geleceği biliyorlardı. Cinler vasıtasıyla geleceği bildikleri de nereden çıktı? :) Astrolojik hesaplamalarla da olabilir.

  8. Allah insani pişmiş camur gibi balciktan yaratti.
    Cin ide yalin bir atesten yaratti.
    Yakinda sizi hesaba cekecegiz.ey cinler ve insanlar.
    Ben insanlari ve cinleri bana ibadet etsinler diye yarattimm.
    Böyle cok ayetler var sizde cok celiskiler var

  9. merhabalar, bu yazınızda kullandığınız ‘Bu anlayışın oturması Mehdiyet/Uyanışı getiren İlmin dönemi olacaktır ve hep birlikte bunu izleyeceğiz, inşaAllah.’ ifadesini açma imkanınız olabilir mi ? teşekkür ederim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir