Allah yolunda öl-dürül-me bağımlılıkların tetiklediği, zıttını yaratan evrensel mekanizma gereği, biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, nefislerinden ve ürünlerinden eksiltilerek (2:155) olur. Bağımlılıkları ile kişi sınanır durur.. Allah yolunda ölene dek! Tekâmül ilkesi gereği!..
Allah yolunda ölme ise Kur’an’da da yer yer isimleri sayılan
teZeKküR (geçmişe yönelik düşünme süreci) > ZİKİR,
teDeBbüR (geleceğe dönük düşünme süreci) > DÜBÜR,
taAKkuL (geçmiş ile gelecek arasında bağlantı kurma) > AKIL,
teFaKkuH (bağlantılardan sonuç çıkarma) > FIKIH,
teFeHhüM (anlama, farkında varma) > FEHİM,
aşamalarının bütünü olan
teFeKküR > derinlikli, enine boyuna FİKİR
ve getirisi İDRAK/RUH ile olur…
Güçlü bir İdrakte.. Ruh’un nuru güçlendiğinden bağımlılıklara, nefsin aşırılıklarına olan düşkünlük düşer..
Yaşanan bu ara sürecin, tekamülün adı Vefat’tır!.
Allâhu yeteveffel enfuse hîne mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ, fe yumsikulletî kadâ aleyhel mevte ve yursilul uhrâ ilâ ecelin musemmâ (39:42).
Allah, nefsleri nefsin ölüm (mevt) sürecinde vefat ettirir ,
Ölmeyen nefsleri rüyalarında/uykularında vefat ettirir;
Böylece üzerine ölüm kaza edileni tutar, diğerini ise belirli bir döneme kadar gönderir.
Vefā-t > “Can alma” şeklinde klasik çevirisi olsa da kelime kökü itibariyle orijin anlamı (hakkıyla) tamamlama, yerine getirmektir; “mevt/Ölüm” ile bağlantılı olarak kişiliğin, kimliğin sınırlarını aşma, ben-ötesi kimliklere geçiş SÜRECİ’ndeki TAMAMLANMA faaliyetlerin açığa çıkarılışı;
Nefis > Kişilik, kimlik, bilinç, ego;
Mevt > kişiliğin, kimliğin sınırlarını aşma, buraya takılmama < kişiliğin ölümü; ben-ötesi kimliklere geçiş SÜRECİ; Kur’anda ÖLÜ kavramının çok basitçe “kişilikte takılı kalma”; Allah yolunda ölmenin, öldürülmenin ise; “var olan kişiliği aşma” olduğunu unutmadan..
Menām > Uykuda görülen Rüya veya Rüya/uyku olan Dünya hayatı;
Nefsi MuTMainne (89/27), yani taTMin olmuş, TaMamlanmış, huzura ermiş bir kişilik, duygularını/düşüncelerini “evrensel ilkeleri/bütünü” de göz önünde bulundurarak BASTIRMADAN yaşayan ve parçalanmamış, BÜTÜNLÜKLÜ KİŞİLİK.
Enerjisine ket vurulmayan, yaşatılan, yani TAMAM’lanan her duygu ve düşünce ile, o konuda nefs TAMAM/MUTMAİN olduğundan, geride tortu/ağırlık bırakmadığından, nefs o konuda ölmüş olur; tüm duygu ve düşüncelerde de benzer tamlık, tamamlanmışlık Mutmainne Nefsi ortaya çıkartır. Yani duygusal enerjiler boşaltılarak-rahatlatıldığında ben-ötesi/evrensel duyguların (huşu, hudu, vecd, haşyet, rıza, sabır vs.) Bilinç düzeyine kanalize olma olasılıkları artar.
Nefsin bu TAMAMLANMA faaliyetleri/amelleri VEFAT, süreçlerin sonu/getirisi ise Allah yolunda MEVT/ÖLÜM’dür.
TAMAM oluştan/vefattan sonra Razı olarak ve Razı olunarak HU’ya [her türlü sıfattan arınmaya] DÖNÜŞ başlar (89/27) [Ayrıca bknz. İsa vefat ettirilip Ref’ ettiriliyor yüce bir makama (3/55)].
Süreçte kullanılan melek(e)ler/güçler, kişinin bastırılmış duygu ve düşünceleri nisbetinde kişiye zorluklar yaşatır (> bknz. meleklerin iyi ve kötüleri vefat ettirmesi ile ilgili ayetler). Bu sürecin zorluğu -var ise şayet önceki yaşamlardan veya doğum öncesi ve 0-6 yaş aralığında alınan yeterlilik ve değerlilik etkilerinden kalan – TAMAMLAN(MA)MIŞLIKLARla bağlantılı.
Yaşanmayan duygu ve düşünceler [yani o konuda Vefat sürecine girip Ölmez isek] uykularımızda rüya olarak [yaşanır, ve bilinçdışı bir nebze rahatlar] veya dünya hayatında/rüyasında kendini tekrar eden müSiBeTler [başa iSaBeT eden anlamında]/imtihanlar olarak karşımıza çıkar.
Nefs ÖLMEZ İSE ecelin müsemmā’ya/belirli bir süreye kadar bu imtihanlarla/rüyalarla kısır döngü içinde uğraşıp durur.
Henüz hiç yorum yok. Normal, zira hazmı kolay bir konu değil.
Alışılmış beslenme şekillerine uymuyor.
Dört unsur içinde en kesif, ağır ve insanın fıtratına yakın gelen toprağın toza dönüşmeden(fakat bu risk ve endişeyi içinde barındırarak) havaya dönüşümü etkisini yaratıyor yazılarınız.
Elmayı koparıp ısırırken kendini sonsuzluktan koparan çemberin ağzı açık, ve çok yanlış besleniyor. Allah yolunda nefsini öldürmesi; yani kendi kuyruğunu ısırması gerekiyor yılanın.
(Aşağıdaki bölümde Ali İmran 5. sureyi kastetmiyorsunuz değil mi?
“Ayrıca bknz. İsa vefat ettirilip Ref’ ettiriliyor yüce bir makama 3/5”)
Tam bir “deşifre” olmuş yazınız. Böylece, neredeyse tüm Türkçe meallerdeki “saçma ve anlamsız görünen kavram kargaşası” bir düzlemde yerli yerine oturmuş görünüyor. Sevgili yazar, eşyanın tabiatını keşfetmede ufuk açıcı tefekkür ürünlerinizi paylaştığınız için müteşekkirim. Hem de ücretsiz. ;-) Bu kelama nasıl ücret takdir edilebilir ki !
Bütün şu (materyal) kaos içinde kendisini (kusursuzca) gösteren Hakk’tır. A. Geylāni
…. uğraşıp duruyor.
bu, sanırım; melek(e)lerin etkisiyle, ruyalar vasıtasıyla nefsin huzuru bulmaması demek bahsettiğiniz. Ki hatta bu huzur bulamama imtihan olan ‘ömür’ de sonuclanmazsa, vay o kişinin haline ki cehennemlik oluyor. (elbetteki herseyin en doğrusunu Allah bilir.)
El Hak El Adl olan yüce Allah böylece insana, nefs ile imtihanında en nihayetinde ölecek olan nefse karşı insana adilane bir şekilde hak veriyor (hem de insana desteklerin en guzeli olan kendi desteğinde)
aslında bu Peygamber (S.A.V.) efendim’in “ölmeden ölünüz” hadisinin de açıklaması (en doğrusunu hep yüce Allah bilir.)
emekleriniz için Allah Razı Olsun, selamet dilerim çalışmalarınızda.
Ruhun nurunu hangi yolla güçlendirebiliriz?
Nefis için kimlik, kişilik, bilinç, ego demişsiniz ama bunlar zamanla ortaya çıkan ve şartlara göre şekillenen şeyler. Mesela Freud’a göre ego bedensel itkilerin toplumdan kabul görmeye yönelik kontrolü için ortaya çıkan sosyo psikolojik bir olgudur. Bu anlayışta toplumdan izole yaşayan insanı düşünün. Ego nerede burada? Bir diğer sorun da bilinç tanımı çünkü insan kendi bilincini kontrol edemez ki? Doğduğu andan itibaren maruz kaldığı şeyler onun bilincini oluşturur. Kısaca nefis kavramını anlamıyorum.