(Önceki bölümler Riyazet: Dengeli Yaşam, Riyazet: Dengeli Yaşam -2)
– Nihai riyazete, dengeye ulaşabilmek için tamamen arzusuz mu olmalıyız, veya arzusuz olmak mümkün mü?
Sıkıntı, veya sistemde azap doğuran, arzularımızın, kişisel, özgün zevklerimizin var olması değil, sadece bunlara yapışıp kalmamız, yani bilinçaltı gizli diliyle, varlık nedenimizi onlara bağlamak, varlığımızı onlara bağımlı kılmak (Şirk). Allah’a ve Ahiret sürecine güvenmemek!..
Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni fark ettin mi? (25:43).
Örneğin, kahvaltıda çay/kahve/meyve suyu içmeyi istemek/sevmek bir arzudur, kişiye özgüdür. Temel ihtiyaç olmadıkları halde, irade devreye sokulabiliyorsa ruhsal gelişim açısından sıkıntı yaratmazlar. Seçme gücümüz vardır çünkü ve beyin esneyebilir bu arzuda. Ama bedenimiz/zihnimiz örneğin, çaysız yapamam, ille de çay :) diye ısrar edip irade zaafı gösterdi mi, minik de olsa bedelince azabımızı kendi elimizle/gücümüzle hazırlamış oluyoruz.
Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler/kendilerini karanlıkta bırakırlar (10:44).
Çay içmek bir istektir. Bu istek sık sık tekrarlanırsa arzu olur. Bu aşamaya kadar tercihtir de. Nefse temas eder, ve geçip gider bu istek. Onsuz yapabiliyoruzdur ve varlığımızı bağlamadığımız bu arzu henüz nefse yapışıp-kalıp Hakikatin, Özümüzün ışığını engelleyerek nefsin ego alanına dönüşmemiştir.
Ama onsuz yapılamıyorsa arzu, bağımlılığa/zafiyete dönüşmüş ve azap verici bir put olmuştur. Arzu (çay içmek vs.) önemsiz boyutlarda olsa da, mühim olan nokta beyne dayatılan davranış biçimidir (bağımlılık). Beyni, minik minik arzuların totalde etkisi büyük olabilecek benzer davranış kalıplarıyla kodlamak, hayatımızın diğer ciddi alanlarına bir virüs gibi sıçramasına neden olabilir.
Dolayısıyla, her an iç dünyamızda tetikte olarak azap doğurma ihtimali olan arzularımızı gözlemlemeli:
Bunu niçin yapıyorum? Bu “sebep” olmadan ne kadar var olabiliyorum? Yokluğunda içimde gerginlik oluşuyor mu? Bu isteğimi gerçekleştirirken iradem ne kadar devrede? Bağımlılığa kaydırıyor mu?
Tamamen arzusuz olmak mümkün mü kısmına gelirsek..
Tamamıyla arzusuz olmayı öğütleyen; ve çoğunlukla da duygusuz olmakla karıştırılabildiğinden hayattan, duygu dünyamızdan kopturabilen anlayışlar olsa da, bu insan fıtratına, nefsine ve hayatın anlamına aykırıdır. Bunun en uç örneği, manastırlara çekilip yıllarca orada arzuları ölmüş bir şekilde yaşayan aydınlanmış (!) insanlar! Bu dünyayı her türlü duygusuyla deneyimlemeyeceksek iki metrekare alan içinde aydınlık yaşasak ne olur? Cennet nedir acaba?
İslam geleneğinin ilk dönem Tasavvuf ekolünde görülmeyen bu bakış açısı, sonraki dönemlerde Müslümanların Uzak Doğu dinleri ile etkileşimiyle kültürüne eklendi.
Tarihten okuduğumuz sonuçsa; asosyal, üretici olmayan, fakir edebiyatı yapan, ferdiyetçi, sadece kendisinin aydınlanması/Allah’a ermesi, aslında çoğunlukla kendini kurtarma peşinde koşan, ümmeti = toplumu düşünmeyen, izole, zulme başkaldırmayan bir mistik anlayış.
Arzusuz yaşamanın ötesinde, karıştırılabildiği için duygusuz yaşama peşinde koşanlar dahi var! Ne yaşarsak yaşayalım (!) sevinmemek, üzülmemek, kızmamak gerektiği şeklinde giden zoraki uygulamalarla, bilinç/maske düzeyinde yaşanılmaya kasılıyorsa da farkında olmadan, nefsin çalışma mekanizması, doğası gereği bilinçaltına gerginlik basılıyor!..
Bilinçaltı zaten, bir çok duyguya ait enerji yaşanmadığı için açlıklarla veya bilinçsiz düşüncelerin etkisiyle tıkanıklıklarla dolmuş ve ifadelerimizi, beden dilimizi yönlendiriyor… Bu kasvetli zihin üzerine bir de, “aydınlanmışlar (!) arzusuz olur”, “Teklikte/Vahdet’te ikilikler düşer” tespitini teklif olarak alıp o “şekilde” olmaya, bir çok basamağı bir anda atlamaya çalışıyoruz!. Evet, ama sadece “çalışırız” yapaylık dairesinde. Bu doğal halimiz ol-a-mayacaktır.
Doğal halimiz olabilmesi için Bilincimizin dikkat, gözlem, tercih gücünün adım adım artırılması şart (Proaktif zihin). Hap çözümlere rağbet etmeden..
Nefsin Ego yönü, periyodik ve döngüsel olarak bilinç düzeyine çıkan veya davranışlarımızı yönlendiren bilinçaltı programları, aşmamız gereken bağımlılıkları gösteren çok değerli bir araç! İçimizden veya dışarıdan, huzursuzluk veren durumlarla karşılaştığımızda yapışıp kaldığımız arzularımızı fark edebilmemizi sağlayan yaramaz çocuk yönümüz, ona dışarıdan bakıp dikkat kesilirse..
– Farkındalık gücü nasıl artırılabilir ?
Sadece farkındalık için değil, bir çok diğer geliştirici özelliği de bizlere kazandırabilecek, mesela şu noktaları hayatımıza sokabilsek..
1- En başta ataleti bırakarak, motivasyonumuz olacak! Bir türlü harekete geçemeyen insan bu yola girebilir mi? (Detay için Kitap önerisi Kişisel Ataleti Yenmek – Mümin Sekman).
2- Yaşam kalitemizi düşürecek davranışlarımızı değiştirmek için en başta niyet etmek, bilinçaltını hedef alışkanlık için hazırlamak. Bir insanın niyeti, o kişinin içinde bulunduğu durumu/ortamı nasıl algılayacağını, o ortamda/durumda bilincini nasıl organize edeceğini belirleyen en önemli etkendir (Doğan Cüceloğlu).
3 – Beyni olabildiğince, her türlü kalitesiz içerikten koruma; ve tam tersi, kaliteli, geliştirici, evrensel değerleri, risalet bilgilerini içeren girdilerle ve samimiyetin somutlaşmış biçimi olan salih/ıslah edici eylemlerle beyni pozitif geri-besleme.
İşitsel, görsel, dokunsal oluşumuza göre, günde en azından 1 saatimizi bireysel/ruhsal gelişim/tekamül için okumaya, dinlemeye, izlemeye, eyleme vs. ayırsak!.. Bu kendimizi ne kadar sevdiğimizin veya kendimize ne derece düşman olduğumuzun da göstergesi! Kendimizle olan ilişkimiz, çevremizle, toplumla olan ilişki ve iletişimimize de yansıyacak!
Kalitesiz içerikler, düşüncelerimizi odaklayabilme/organize edebilme yeteneğimizi büyük oranda düşürür (Bknz. Beyindeki Dedi “kodu”, Arzuların düşme basamakları, Sağlıklı Tefekkür için paylaşımları). Ve bir sonraki paradigmanın da dengeli yaşanmasını sağlar.
4- “Dünya işleri” olarak etiketlediğimiz sorumluluklarımızın, ödevlerimizin, rollerimizin yeni yeni duygu tıkanıklıkları/açlıkları eklememesi, yeni arzular yaratmaması, başımızı ağrıtıp Şimdi’mizin enerjisinden çalmalarını engellemek için de.. İhtiyaçlar hiyerarşisindeki her katmanın ilgili konularını (sağlık, aile, eş, iş, okul, akrabalar, eğlence, hedefler vs.) ihmal etmemek, önemli işlere öncelik verip, bitirilmemiş iş bırakmamak.
- İşlerimizin öncelik sırasına konulmaması, farkında olmadan bilinçdışımızı meşgul edeceğinden An’daki gözlem gücümüzü dağıtır. Lavabo ihtiyacımız gerginlik verirken bedene, işimize ne derece odaklanabiliriz?
- İtiraf edemediğiniz bir sevgi cümlesi, alamadığınız bir giysi, kazanamadığınız para, kızamadığınız arkadaşınız!.. Tamamlanmamış gestalt, birikerek ağırlaşan ve zihni yoran bir şeyler eksik duygusu!
Sevgili Doğan Cüceloğlu “bitmemiş işleri” Kangal köpeğine benzetiyor! Kangal köpeğini gezdirenler istedikleri yöne yönelmeye çalışırken, kangalın gitmek istediği yer ile sürekli mücadele halindedirler. Veya aklıma gelen mısradaki gibi.. Gönlüm uçmak isterken semavi ülkelere; ayağım takılıyor yerdeki gölgelere (Necip Fazıl).
Dünya – Ahiret/Şuur boyutu dengesi önemli bu açıdan. Ahiret namına dünya-beden-nefs meşgalesini önemsememe olmamalı! Çok çok basit misal.. Yakın zamanlı bir sınavım – iş görüşmem, bedenimde bir sıkıntı, eş-aile-ebeveyn-yakın akrabalarla ilgi eksikliğim, eğlenme isteğim, cinsel arzum vs. varsa, ben dünya işlerine arzusuzum, bu konuları aştım; demeyip ihmal etmemek… Sonunu ve sonuçlarını iyi hesap etmek. Nefislerimizin çalışma mekanizması belli ve ortada hala gizli arzularıyla sırıtan bir ego var iken, bu tarz artistik yapay aşkınlıklar ileride kesinlikle baş ağrıtır!
* Esas aşkınlık dünya – ahiret işleri ayrımının kalktığının fark edilmesi ve uygulanması ile olacak!.
Bu bireysel gelişim mevzuları ayrı ayrı başlıklar.. Uzmanlarından detaylıca okumak için Kitap Önerileri paylaşımındaki 1 ve 2 numaralı kitapların içeriklerine bakılabilir. Lütfen, ertelemeyin! :)
5 – Güne farkındalık niyetiyle, içten gelen bir şükür duygusuyla, dua ile başlamak. Pozitif bir başlangıç, duyguların rahat akışını sağlar..
6- Gün batımı sonrası ise dünya işlerinin yükleyebileceği ön-beyin gerginliğini atmak; gerginlik olmasa dahi daha da sakinlemek adına zihnimize günlük 15-30 dk.’lık nefesler vermek. Özellikle gürültülü veya bilgi alış-verişinin yüksek olduğu ortamlarda çalışanlar için önemli.. Ataletli davranmayıp her gün yapılabildiği takdirde, 1 hafta içerisinde dahi ciddi etkileri görülecektir.
Piyasada farklı isimlerle çok sayıda eğitim, teknik olsa da, işe yarar bir çoğunun temelinde ve en basit olanı sessizce bir ortamda, gözleri kapatıp diyaframdan derin derin nefes alıp vermek (gözleriniz oksijenden kararabilir, sorun değil) ve sonrasında nefesimize, bedenimize odaklanmak ve bedenimizdeki minik hareketlenmeleri dahi fark etmede yatıyor. (Nefes Teknikleri konusunda detay için Değerli Mustafa Kartal’ın ilgili makalelerini tavsiye edebilirim.)
Ve/veya ne söylediğimizi bilerek/hissederek (!) kılacağımız namazlar/edeceğimiz niyazlar, şükürler. Tersi durumda, hissiz, anlamsız yapılanlar yaygın sarhoşluğun taklidi, ritüel olacağından ne yazık ki tavsiye edemiyorum.
Hareketli bir beden ve buna eşlik eden hareketli bir zihnin tam tersine, zihni sakinlemek ve zihin sükunetini kalıp şekillere çapa-lamak için beden hareketlerini de sabitleyip standartlaştırmak binlerce yıldır uygulanan yöntem. Hem müslümanlık geleneğinde hem de diğer bir çok öğretide de bulunan kıyam, rüku, secde ve oturma hareketlerinin sıralı mantığı buradan geliyor. Zihin sakinliği ve konsantrasyonu içerisinde (> huşu), şekil içinde ve şekil değiştirirken okunarak hissedilen duygular/manalar ise beden-zihin-duygu-düşünce farkındalığını bir adım daha öteye taşıyor.
Basit nefes teknikleri vasıtasıyla, dingin bilinç esnasında, duygu ve düşüncelerimiz arası boşluklar genişler, bu geniş boşluklardan duygu-düşünce geçişleri rahatlıkla seyredilir, gözlem mesafesi artar; yani nefis gözlemde keskinleşir (75:7. ayet. Kıyamet = Diriliş sürecini ve kendini gözlemleyen nefsi delil gösteren Kıyamet suresine bir de bu gözle bakınız lütfen).
* Bu boşluklar iyice genişlediğinde zihin içeriği boşalır ve geriye sadece farkındalığın farkındalığı kalır!
Gündelik bilinç haline belirli periyotlarla nefes araları (kişisel Salâtlar = öze-yönelişler) vererek en azından birkaç defa da olsa “Üst Bilinç hallerine” bir kaç adım dahi olsa geçmek önemli.. Böylece beynin gündelik bilinç hali esnasında -günlük koşuşturmaca içerisinde- yayacağı yorucu “beta” dalgalarının neo-kortekse yapacağı “baskı” da azalır. Düşüncelerin düştüğü, egonun çeperlerinin yumuşadığı alfa-theta dalgalarının daha çok devreye girmesiyle beynin, varlıktan ayrı “ben duygusunu” destekleyen sinirsel aktivitelerinden, korteks de hafifleyecektir. Baskının nedeni bu bölgedeki aktivasyonun (bilişsel farkındalığın/düşünce üretimi nedeniyle) yüksek oranda enerji harcayan bir süreç oluşudur. Kişisel salâtlar ile periyodik olarak beynin bu bölgesinden kaldırılacak olan baskı “stres, tatminsizlik (bir şeyler eksik duygusu), öfke, kaygı, korku vs.” gibi rasyonel aklın üreteceği ayrılıkçı hisleri bertaraf edecek, konsantrasyonu artıracaktır.
7- Tek başına ayrıca da yapılabilir; ama daha etkili olması için nefes egzersizi, meditasyon veya namaz sonrası, irade/gözlem gücünün artırılması için hedefteki, odaklanılan davranış değişikliği ile ilgili,
a- Zihinde canlandırma ve yeniden-kurgulama yapma > aktif imgeleme. Geçmişte kalan, huzursuz edici ilgili anıyı, ifade tarzımızı önce bir hatırlayıp, sonra senaryoyu dilediğimiz gibi değiştirerek zihinde yeniden ve yeniden, yeniden … oynatma.
Dayanamadık, ve ufak bir meselede muhatabımıza “bağırdık” gün içinde. Canlandırmamızda egomuzun çocukluğunu fark ediyor ve ifademizi değiştiriyor, “sakince” cevap veriyoruz! Ve yeni ifadeyi hissedene, içselleştirene; egomuzun, karşıdaki egonun çocukluğunu-masumluğunu fark edip affedene kadar devam ediyoruz bu dramaya.
Beyin bir olayın gerçeği ile hayali arasında fark gözetmez, aynı sinir hücrelerini ateşler. İstemediğimiz, bilinçsiz davranışlarımıza eşlik eden sinir hücrelerinin yollarını değiştirebilme, ve beyinde yeni patikaların açılma ihtimalini artırmış oluruz böylece.
Gerçeğinin yanında, hayallerinde de antrenman hareketlerini defalarca canlandırarak ilgili kaslarını çalıştıran, geliştiren sporcuları; hareketlerini iyice keskinleştiren jimnastikçileri duymuş muydunuz?
Yapılan her eylemle/canlandırmayla, ilgili sinir ağlarının sınırları daha da derinleşir, genişler, geri besleme sistemi ile > içselleştirme/otomatikleşme. Yani daha fazla sinir hücresine kayıt yapılır, daha fazla nöron ilgili davranışın manası doğrultusunda kodlanır. Tıpkı bir iz üzerinden defalarca geçilince patikaya, en sonunda da yola dönüşmesi gibi. Ve mecburen neredeyse her zaman o yol kullanılmaya başlanır. İşte bu mekanizmayı dilediğimiz davranış değişiklikleri, geliştirici alışkanlıkların otomatikleşmesi için kullanabilir, etkiye tepki değil de alternatif yanıtlar verme olasılığını artırabiliriz.
Aktif imgeleme ile karşılaşacağımız olası olaylar öncesi, farkındalık getirip beyni hazırladığımızdan beyin aynı yolu değil, alternatiflerini kullanarak bizleri de özgürleştirecektir.
b- Canlandırma gücümüz düşükse, gene sakinleştirilmiş bir zihin sonrası veya süresince olumlamalar/afirmasyonlar > kendimize dönük telkinlerde bulunmak! Yani, sözün sırrını kullanmak, Abrakadabra = söylediğimle yaratırım.
Kısa ve öz, gerçekçi, ulaşılabilir, hedef odaklı, evrensel değerlerle, bütünlükle çelişmeyen, olumlu cümleler belirleyip tekrar etmek (Detay için ilgili link). Bilinçaltının ikna olabilmesi için 1 ay boyunca, 5-10 dk. kadar istenen sonucun gerçekleştiğini hissetmeye çalışarak. Mekanizma ise a şıkkındaki ile benzer.
“Bağışlama” konusuyla ilgili, web-bağlantısından örnek bir afirmasyon:
Bana sevgisini sunmayanlar içimdeki sevgiyi, beni onaylamayanlar kendimi keşfetmeyi, beni anlamayanlar ifade gücümü arttırmak için benimleydiler. Onlara teşekkür ediyorum.
İnsanların günlük dünyasal kimliklerinin ötesinde ilahi bir benliğe sahip olduklarını biliyorum.
8- Ve son olarak da, yukarıdaki tüm şıkları bileyen İçimizdeki Şimdi’nin Farkındalığı egzersizleri.. Aklımıza geldiğinde, ilgilendiğimiz-yaptığımız bir iş yoksa, düşünce ve duygularımızın üzerinde oluştuğu içsel, derin Varlığımızı hissetmek.
Bu şıkkı özet bir şekilde anlatan şu güzel iki videoyu izlemenizi öneririm:
Evet, bu teknik ve bakış açılarıyla farkındalığımız artabilecek ve AN’da kalma gücümüz de genişlemiş olacaktır, Allah’ın izniyle.
***
Hap çözümlere rağbet etmeden :)
beyni pozitif geri-besleme eylemle mi oluyor
beynin geri beslenmesini biraz daha ayrıntılayabilir misiniz?
Bedenimiz ve zihnimizde kendini tekrar ettiren her süreç, düşünce – duygu – eylem, bir geri beslemedir. Programlanmış ilgili sinir hücre sayısı artmış olur. Yani, o konuda daha esnek, uyumlu oluruz. Eğer bu süreçler bize katkı sağlayan yöndeyse bunlara pozitif geri besleme diyoruz.
Notlar ala ala, sindire sindire okuyorum. Allah sizden razı olsun.
Tavsiye ettiğiniz birçok kitabı alıp okumadan önce, o kitapların kaymağıyla daha şimdiden, _anın içinde_ beslenmek güzel bir duygu.
İnsanın, tutkularının kölesine dönüşmesi ….