İslam Medeniyetinde Evrim Düşüncesi

islam-evrimÖzellikle son yıllarda Evrimsel sürecin bir Yaratıcı’yı reddetme anlamına geldiği yönünde yoğun bir propaganda ile karşı karşıyayız. Belirli bâzı odakların çıkartmış olduğu yayınlar, inançlı insanları “Evrim ile Yaratıcı arasında” bir seçim yapmaya zorlamakta ve Evrimin bilimsel bir teori olduğunu kabul edenleri Kutsal metinleri reddetmekle etiketlemekte.

Hâlbuki, İslam Medeniyetinde, Abbasilere kadar olan dönemde, Tanrı’nın yoktan var ettiğinin değil, Ahmed bin Muhammad Ali Miskeveyh (11. yy), İbnu’l-Heysem, Nasiraddin Tusi (13. yy), Al Biruni (10. yy), Al Cahiz (8. yy) ve Al Nazzam, İhvanuSSaffa, ibni Nefis (13. yy), İbn Tufeyl (12. yy), Cabir bin Hayyan (9. yy) Muhammed Zekerriyyâ el-Kazvînî, İbn Haldun, Kınalızâde Ali Efendi gibi müslüman bilim insanlarının eserlerinde evrim düşüncesinin izlerini görüyoruz. Bu dönemin sonuna kadar “yaratılış inancı” “evrim düşüncesi” ile tamamen paralel gitmesine ve doğal karşılanmasına rağmen bundan sonraki dönemlerde bu inanıştan ayrılmalar baş gösteriyor. Dînî açıdan Abbasilere kadar olan dönemde “yaratılış ile evrim” paralel düşünce sistemleri olarak giderken, ortaçağda bilimin Katolik Kilisesi ile ters düşmesi (Evrenin merkezine insanı koyması, ~İsa’nın Tanrı’nın oğlu olması hasebiyle insanların da maymun benzeri varlıklardan gelemeyeceği düşüncesi) sonrasında İslam dünyasının da bundan nasiplenmiş olması, evrimci düşünce sisteminin de popülerliğini yitirmeye başlamasına neden olmuştur. Fakat gene de İslam medeniyetinde İbn-i Sina’nın eserlerinde ve 12. yüzyılda İbn-i Tufeyl’de hayatın bazı madde ve gazların kimyasal bileşimi ile oluştuğunu belirtmesi, evrim düşücesinin gene de varlığını devam ettirdiğinin bir göstergesidir.

Miskeveyh, El-Fevzü’l-Asgar eserinde evrimleşmeyi, Darwin’den tam 850 yıl önce incelemiş ve şöyle yazmıştır: yüksek alemden inen nefs (ruh) çeşitli dünya varlıklarında kendini göstere göstere tekamül etmiş, nihayet insanlık mertebesine gelmiştir.

Bununla birlikte dînî açıdan yorumlara bakacak olursak Osmanlı bilgini Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın (18. yy) Marifetname’sinde geçen “Bu şerefli vücudun yükseliş başlangıcı madenler olmuştur ki, onların başlangıcı kaygan çamurdur. Sonra ondan taşlar mertebesine yükselmiştir. Ta iş ve sûrette insana benzeyen nesnas (büyük bir maymun türü) ve maymun mertebesini bulmuştur. O mertebeden dahi yükselip insan suretine gelmiştir” (Cilt I, s.71) satırları da son dönemlerde bile hayatın kökenlerinin evrim temelli olarak açıklanabileceğini net bir şekilde gösteriyor.

Mevlana’nın eserlerinden de bu konuya işâret edebileceğini düşündüğümüz alıntılarla yazıyı noktalandıralım.

“Fihi Mafih” (Ne Varsa İçindedir) adlı eserinden:

“Mesela önce toprak ve cemaddın (cansızdın), seni bitki âlemine getirdi; bitki âleminden ‘alaka (kan)’ ve ‘mudğa (et)’ âlemine sefer ettin. İşte keramet budur… Bunu inkâr etme ve sana bundan haber verirlerse kabul et.”

“Divan” adlı eserinden:

“İlkin, maden idin, sonra bitki, ‘Bilahare hayvan oldun: Bu gözlerinden nasıl gizli kalacaktır?’ Bundan sonra, bilgi, akıl ve imanla donatılmış insan oldun.”

Ünlü Mesnevi’sinde de birkaç yerde benzer sözler yer alıyor:

“Ben de cansız varlıktan oldum, biten, boy atıp gelişen nebat (bitki) oldum; artık ölüp azalmaktan, noksana düşmekten ne diye korkacakmışım?”

“Hiçbir şeyden haberi olmayan cansızlardan, gelişip boy atan bitkiye, bitkiden yaşayış, dertlere uğrayış varlığına. Sonra güzelim akıl-fikir, ayırt ediş varlığına geldin; ondan sonra da beş duyguyla altı yönün dışına varacaksın.”

“İnsanoğlu önce cematlarda (cansızlarda) zuhur etti, sonra cematlardan nebatlara geçti. Yıllarca o fidanlardan bir fidan gibi yaşadı, çok farklı olan cemat halinden habersiz. Nebati halden hayvani hale geçince, nebat halinden hiç bir şey hatırlamadı, nebatlar âlemine duyduğu meyilden başka. Bilhassa ilkbahar ve çiçekler açtığı zamanda. Yine biliyorsunuz ki Ulu Yaratıcı insanoğlunu hayvan durumundan insan haline çıkardı. Böylece insan iklimden iklime geçti, şimdiki gibi akıl irfan ve kudret sahibi oluncaya kadar. Evvelki akıllarından hiç bir hatırası yoktur, şu anki akıl durumu da değişecektir.”

Sanırım isimlerini zikrettiğimiz müslüman bilim adamları ve düşünürlerinin ifâdeleri Evrimsel süreci kabul etmenin Yaratıcı’yı reddetmek anlamına gelmediği, hatta gerçeğin bu olduğu; ama sonradan saptırıldığı noktasında bir açıklama olabilir.

İlgili Yazılar:

Tavsiye Kitap:

İslam Medeniyetinde Evrim Düşüncesi” hakkında 16 yorum

  1. Zorlama bir makale olmuş. Apaçık anlamlar görmezden gelinmiş. (Mesnevi 5. cildini ve 3. cildini ve Fı Hı Ma fıh kitabını bir kere daha objektif oku)
    En azından İslam da bu yok ama ben böyle inanıyorum de.
    Mana boyutundan çıkılmış, Belli bir düşünce önyargısı ile aranmış ve kendi düşüncesinde ki anlam verilmeye çalışılmış olduğunu düşünüyorum.

    1. Merhabalar,

      Eğer sadece Mevlâna’nın sözlerine bakarak zorlama diyorsanız, diğer isimlerini saydıklarımın eserlerini anlatan kaynakları araştırabilirsiniz. O isimler Mevlâna’nın aksine bilim adamıdır.

      Mevlâna mânâ insanı olduğu için manevî mertebelere işâret etmek istemiştir diye itiraz edilebilir. Fakat, manevî gelişimleri anlatabilmek için yapılan misâllendirmeler hep dünyamızdan verilmiştir. Yeryüzünde bu şekilde bir evrim gerçekleştiği için örnek olarak verilmiştir.

      Ve son olarak; önyargısız yazılan hiç bir yazı yoktur.

  2. S.A
    Yeryüzünün değişim içinde olduğu doğru(%100). Bu konuda itiraz yok. ama sizin varmak istediğiniz nokta yanlış (Bana Göre) (bu konuda ki çalışmalarımı yeterli görmediğim ve İnançlı İnsanların mesuliyetini üstüme almamak için böyle yazıyorum).
    Tahminime göre Bilim adamlarımız değişimi savunmuştur. Yoksa Onların yazılarında da böyle açık bir anlatımı Mana Er’lerinde siyah yazı belirtiğiniz gibi belirtirdiniz.

    1. Evet, misâl İbrahim Hakkı;

      “Bu şerefli vücudun yükseliş başlangıcı madenler olmuştur ki, onların başlangıcı kaygan çamurdur. Sonra ondan taşlar mertebesine yükselmiştir. Ta iş ve sûrette insana benzeyen nesnas (büyük bir maymun türü) ve maymun mertebesini bulmuştur. O mertebeden dahi yükselip insan suretine gelmiştir

  3. Yukardaki yazıları okumuştum.İbrahim Hakkı Efendileride Bildiğim kadarı ile Mana Er’idir. Sembolik anlatım olan yerler işte buralarıdır.
    Bilim Adamları diye örnek istemiştim. (Buruni, El- Kindi, İbni Sina, Ali Kuşçu …Gibi)

  4. Yazınızı okudum,araştırıcı olmanız dolayısı ile her konuyu çeşitli yaklaşımlarla irdeleyebilirsiniz.”Doğruyu bulma hedefinizin olduğuna inanıyorum.”
    Aşağıda yazılanları da değerlendirmeniz yararlı olur.
    Adem A.S. : Balçık çamurdan bilinen aşamalarla yaratıldı .Yaratıldığında 33 yaşında idi…(Yani Ol emri ile aniden ”OL” du.)
    Havva Anamız:Daha sonra mucize olarak ”OL” du…
    İsa A.S. ”OL” emri ile Meryem Anamızın oğlu olarak doğarak dünyaya teşrif etti…
    Tabidir ki Dünya maden ve minerallerine, moleküllerine uyumlu yarattı… Yaratan.
    Net soru sorumu cevabı daha çabuk ve net oluşturur.
    ” İnsan maymundan mı türedi :Tabi ki…Hayır…

    Cevap :Allah C.C. Adem A.S. ın ceketini giydi ve dünyayı kendi isteği ile donattı.

    Aşık Yunus:Ete kemiğe büründü YUNUS diye göründü…

    Anla ve öğren araştır…Selamlar.

  5. ”Sonsuzluk Kulesi’ya” Aşağıda yazılı olanları dikkatle okuyup değerlendirip neticesi bu olacak araştırmaya yöneliniz.Bu doğru sonuç olacaktır.”Arayın sonuca ulaşınız”
    Soru :İNSAN Maymın ile ilişkili mi ”Her yönden”
    Hayır maymun ayrı İNSAN ayrı …
    Soru :Maden,mineral,bitki ile İNSAN ilişkileri nedir.:
    Onlarla ilişki sadece hücre boyutundadır,onlar özdür İNSAN ise
    Özün Özüdür…
    Soru :Evrim teorisi diye bir kavram var mı dır.
    Öyle bir şey yoktur…
    La İlahe İllallah…vardır…

  6. Tüm canlıların tekamülen meydana gelidiğine katılıyorum, ama bu tekamül türden türe geçiş değil, bir türün kendi ilk hücre halininin tekamülü şeklinde, yani isanın ilk oluşumu topraktan insan geni şeklinde oluşmuş bu oluş tekamülen bu seviyeye gelmiştir. İlk başlarda şuursuz iken tekamülen şuurlu varlık haline gelmiştir. Tabi ALLAH(C.C) SÜNETTULAHI GEREĞİ, yoksa maymunun insan olması gibi değil, maymun insan olsyadı ya da başka bir canlı başka canlıya dönüştüğü seyir edilirdi, yani bu oluş halen devam ederdi değil mi, neden durmuş olsun?

  7. daha öncede açıkladım ama tekrar söyleyim evrim diye bir şey yok. bunun açık ispatlarını tartışabilirim.

    sadece bir değişim ve Allahın emrettiği şekilde olaylar var. ki zaman geçtikçe herşey değişir. biz sadece karıştırıyoruz. zaman geçtikçe hayat yer şekilleri sıcaklık doğal olaylar sürekli değişir buna göre de yaşantıo değişir. ancak bizim beynimize ne fazla bir şey girde nede eksik bir şey girdi. bir çok bizim için ihtiyaç konusu olan şeylerin hiç biri değişmedi. dikkat ettiniz mi bilmiyorum. ihtiyaçlarımızın geçmişlerini bilmeyiz ama diğer konuları biliriz. mesela herhangi vahşi havanı ilk bulduğumuz zamanı biliriz. sonrada soyunun tükentiğini biliriz bu en uzak zamana kadar bilinir başlar ve biter. ama bir ihtiyaç maddesinin ne zaman başlayıp ne zaman bittiğini bana kimse söyleyemiyor. mesela buğday evcil hayvanlar hurma domates daha binlerce var …

  8. EVRİM’i bir gerçek olarak kabul edersek…

    Belki de insanın evrim düşüncesinden (çağlar içinde) gittikçe uzaklaşması ve “ani yaradılış” düşüncesine yönelmesi/yönlendirilmesi, onun “aşağıların aşağısına indirilmesi/düşmesi” süreci ve planının bir gereği ve parçası idi.

    Şimdi ise, yükseliş süreci/planı gereği, sırlar/hakikatler ortaya çıkıyor.

    Sonsuzluk Kulesi da, bu planın bir eli. :)

    Selam ile!

  9. Sn. Sonsuzluk Kulesi,

    Blogunuzdaki “evrim” konulu metinleri inceledim. Birkaç gündür, ihmal ettiğim bu mevzuya eğilme fırsatı buldum. Vesilesi, bu gece (26 Ocak) yayınlanacak Öteki Gündem programının konusu oldu… Program konuğu Sn. Sinan Canan’ın bu alandaki ihtiyaca yaptığı vurgular (kendi ortamında) dikkatimi çektiği için bir miktar (giriş sadedinde) araştırma yapmak istedim.

    Bu araştırma esnasında kaynak taraması yaparken Dr. Imad Hassan’ın çalışmasına rast geldim. Doğrusu beni heyecanlandırdı. Tıbbi mikrobiyolojiden psikiyatriye geçiş yapmış Sudan asıllı bir hekim kendisi…

    Araştırmanın bilgisini ve adresini paylaşıyorum: http://www.shajaracode.com/

    Selam,

    Mr. Semazen
    https://twitter.com/MrSemazen

  10. kainatın temel yapı taşlarından birisinin evrim (kelimelere yüklenilen anlamlarda sorun yaşıyoruz her zamanki gibi) olduğu her şekilde aşikar… mana boyutu da, madde boyutu da hep evrimle dönüşüyor.. ancak evrimin rakib enerjisiyle sürekli kontrol altında olduğu ve hakim enerjisiyle sebep-sonuç zinciriyle akışa sahip olduğunu ve Bari enerjisiyle parçanın bütüne uyum sağlayacak ölçüde var olduğu ve süregittiğini düşünüyorum.. özellikle Bari esması bana gerçeği daha da gerçek gösteriyor.. farkındaysak her şey birbiriyle uyumlu olduğunda pozitivite vardır ve ne kadar küçük de olsa uyumsuzluk söz konusu olduğunda kaos ortaya çıkıyor…

    1. Evet, katılıyorum. Evrimsel süreç de Allah isimlerinin birbiriyle dengeli, uyumlu bir şekilde kombinasyonunun tezahürü. Manadaki tekamül, madde de evrim olarak yansıyor.

      “Psişik güçler” de gene beyin – (manevi) kalp – RUH bağlantılı olduğundan beynin evrilmesi bu güçlerin de daha değişik derecelerde çıkmasına sebebiyet verebileceğinden, madde dünyasında evrimleşiyor görüntüsünü verebilir. Ama bilimin evrim tanımı daha çok biyolojik varlıklarla ilgili olduğundan malzemenin > beynin evriminden bahsetmek daha doğru bir ifade..

  11. BAKARA-65 ayeti
    Ve lekad alimtumullezîne’tedev minkum fîs sebti fe kulnâ lehum kûnû kıradeten hâsiîn(hasiîne).

    Tefsiri:
    Diyanet İşleri: Şüphesiz siz, içinizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, “Aşağılık maymunlar olun” demiştik.

    hani diyorum aranizda okumayanlar varsa… Indirilen bir Kitabimiz var ve çok sükür içinde gerçekler oldugu gibi yaziyor… tamam katiliyorum ademoglu hayatta varligini sorgulamali ama asil imtihani neyi sorgulamali ve neyi sorgulamamalisidir….

    ben buraya bir Ayet ve tefsirini birakiyorum… dileyen hala maymundan geldigine inanabilir… zira ben Ademogullarinin maymundan geldiklerine degil içlerinde seytana uymuslarin maymuna gittiklerine inaniyorum… ;)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir