Etiket arşivi: kurandaki din

Sahih Hadisler Gerçek midir?

sahih-hadisler-gercekAllâhu nezzele ahsenel HADİSi > Allah sözün/hadisin en güzelini indirmiştir (39:23).
Fe bi eyyi HADİSin ba’dehu yu’minûn > Artık Kur’andan başka hangi söze/hadise güveniyorlar? (77:50).
İşte bunlar Allah’ın ayetleridir, bunları sana HAK/Hakikat olarak okuyoruz. Öyleyse onlar Allah’tan ve O’nun ayetlerinden sonra, hangi hadise/söze güveniyorlar ? (45:6).

Hadisler konusunda halkımızın çoğunluğunca pek bilinmeyen ve yanlış yönlendirilmesine neden olan yönü Hadislerin Sahihlik meselesi..
Sahih/Sıhhatli kelimesinin Hak/Gerçek sanılması.. Sahih Hadisler Gerçek midir? yazısına devam et

Kuran’da Oruç

kuranda-oruc-takva-egitimiHicri Takvimin (!) Ramazan ayı girdi, ve yine kimi aç – susuz kalanlarca, sakızın, sigaranın, tükürüğünü yutmanın, göz damlasının, kolonya kullanmanın orucu bozup bozmadığı, 20-25 dk. önce-sonra, imsak vakti, top atılmıştı – atılmamıştı tartışmaları da başladı geleneksel ve kaçınılmaz olarak. Diğer bir çok benzeri konuda olduğu gibi, Rasulullah’tan kalan Ruh meydanlarda olmayınca, şekil – ritüel üzerinden abartılı – takıntılı mülahazalar da haliyle boy gösteriyor özgürce.

İman edenler, yani kendisinde güven/eminlik hissi uyanmış ve toplumuna da güven/emniyet verenler; ve bunun ötesinde de Takva’ya ulaşmak, yani Allah’ın “koruması” altına da girmek isteyenlerse bu tartışmaların muhatabı, tartışmalar da onların muhatabı değil.. Çünkü, onlar Kadir Gecesine (Bknz. Kadir gecesi, Özgürleşme süreci!) ulaşabilme azmiyle, Kur’an ifadesiyle Savm (aşamalı – programlı dinginleşme çalışmaları), Sıyam (topluca, toplumca dinginleşme/takva/Kur’an ilkelerinin eğitimleri) ve İtikafa (yoğunlaştırılmış Tefekkür süreçlerine) girme gayretindeler.
Kuran’da Oruç yazısına devam et

Muhkem ve Müteşabih ayetler

muhkem-mutesabih-mecaz-tevil-ayetler Kur’anı Mubin (apaçık/açıklayıcı Kur’an), muhkem kelimesi ile ifade edilen; hüküm içeren, en alt düzeyde bir çöl bedevisi tarafından dahi, yani herkesçe de anlaşılabilen ve de müteşabih, yani benzeşen veya benzetimli/alegorik (2:25, 6:99, 6:141, 39:23) anlatımlardan, ayetlerden meydana geliyor. Muhkem ve Müteşabih ayetler yazısına devam et

İman & İnanç ayrımı

iman-nedir21. yy insanlığının Sûr’una üfürülen nefesin bir neferi olabilmenin yolu.. Değerlerini tüketerek, yozlaştırarak azap içinde can çekişen; ölmekte olan bir toplumun canlandırılması (Kıyameti), tüm varlığı Hak ile kucaklayan diri bir hayat görüşünün (~Allah’ın dini) ikamesi için gayret etmek. “İnanan” bir insan modunu aşıp Özüne Güvenen ve topluma güven veren bir Mü’min pozisyonuna dirilmek (ba’s).. İman & İnanç ayrımı yazısına devam et

Nebiye Salavat

Salât > ṣād lām wāw kökünden; “arkasından yürümek, yönelmek, desteklemek, teşvik etmek”

Özellikle “yönelmek” anlamı için > 75:31-32 : İlahi yönümüzü desteklemek, o yönümüze yönelmek..

Çoğulu Salavat..

• Allah ve melekleri Nebiye salât (yusalluna ala) eder (33:56). > Yozlaştırılmış, içi boşaltılmış nokta burası. Dikkat, Muhammed’e veya Rasul’e değil, Nebiye salât!

Geleneksel din anlayışında unut(tur)ulmuş olsa da şu ayetleri de aynı dikkatle göz önünde bulunduralım.

• Allah, melekleri aynı şekilde tüm müminlere salât (yusalluna ala) eder (33:43).

• Nebinin bizzat kendisi de müminlere salât (salli aleyhim) ediyor (9:103).

Şimdi, ilk müslümanlara, sahabeye “Nebiye Salât edin” emri geldiğinde “Allahumme salli ala Muhammedin…” ile başlayan bir takım cümleleri mi tekrar etmeye başlamışlar?

Yoksa Medine döneminde artan Münafık faaliyetlerine karşın (Bknz. Ahzab 56-61) Nebiye fiilen destek mi olmuşlar, arkasında mı durmuşlar?

Gerçekten Allah ve melekleri/güçleri Nebiye salât ediyorlar/destek oluyorlar/yöneliyorlar/arkasında duruyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayın!. Ahzab 56.

ve ardından gelen ayet “Çünkü Allah ve Resulüne eza eden (münafıklar)…Ahzab 57.

Salât, eziyet etmenin tam tersi!..

Benzer şekilde Nebiye gelen emirle de, Nebi, müminler için “Allahumme salli ala Muminine..” şeklinde tesbihini çekmemiş, müminlere yönelmiş ve onları yüreklendirmiştir.

*******************

Artık dışarıda fiziksel bir Nebi olmadığına, âyetlerin hükmünün kalkması (nesh) da söz konusu olamayacağına göre kendimizdeki Nübüvvet cüz’üne yönelmek/destek olmak mecburiyetindeyiz ki, içimizdeki münafık [İlimden bildiği oranla amelin derecesi arasında uçurum olan] yönümüze mukabil Varlığımızdaki Nübüvvet Şûbesi de bize yönelecek kanalı bulabilsin!..

Nebiye salât, Hakikat ilmini hissetsek de (yani Risaletten cüz), nurani perdelerle perdelenmemek için, Dinin Şeriatındaki bedensel/zihinsel/toplumsal kuralları [Namaz, Oruç, İnfak, Cihad, Zekat, Örtünme, Yetimin başını okşamak, Malı tekelleştirmemek, vd. ] da fiilen önemseyerek/yaşayarak/dikkat ederek özdeki Nebiye destek olmak, ve böylece Risalet akışının [Hakikatin sonu gelmez derinlikli hissedişinin] önünü daha da açmaktır, kanaatimce.

Nübüvvet bir gün sona erer (khatemen nebiyy), Risalet ise sonsuzluğa açılır.

Sonsuzluğa açılan yolcunun meleklerinin beyninin derinliğinde yerelleşmesi ile yoğunlaşmış manaya dönüşen beyni ayna nöronları üzerinden özü ile eşlenik olur/uyumlanır. Bu yoğunlaşma kişinin Büyük Meleklerin, BURÇlar diye işâret edilen BÜYÜK BEYİNLERin ASTROLOJİK tasarrufuna, çekim alanına (Ashab-ı Kehf Uzayı) girmesine vesiledir (“Yıldızlarla yollarını bulurlar”).

Geçmiş tarih illüzyonunda yaşamış Nebilerin manaları ile öze doğru bulduğumuz manalar aynîleşir, aynı oldukları fark edilir. Teklik Şuurunda, geçmişte yaşayan bir Peygamber ile şimdide yaşayan ve Peygamberine salavat getiren ayrı bir kişilik yanılsaması/ikiliği kalkar. Rabıtayı, rapt olmayı, Derin Empatiyi kendiliğinden kuran mekanizmadır, Ayna Nöronlar >> Tek bir zihnin olduğuna işaret..