Muhkem ve Müteşabih ayetler

muhkem-mutesabih-mecaz-tevil-ayetler Kur’anı Mubin (apaçık/açıklayıcı Kur’an), muhkem kelimesi ile ifade edilen; hüküm içeren, en alt düzeyde bir çöl bedevisi tarafından dahi, yani herkesçe de anlaşılabilen ve de müteşabih, yani benzeşen veya benzetimli/alegorik (2:25, 6:99, 6:141, 39:23) anlatımlardan, ayetlerden meydana geliyor.

Muhkem ayetlerin anlaşılmasında pek sorun yok gibidir; lafzın çarpıtılmamış bir tercümesi yeterlidir bu durumda.. Zekatı verin, hak yemeyin, yetimleri kollayın, salatı ikame edin, öfkenizi kontrol edin denildiğinde bu hükümler apaçıktır, yoruma dahi gerektirmeyebilecek derecededir. Kur’anın anasıdır, özüdür (3:7) bu ayetler.

Müteşabih ayetler ise en temel yönüyle, öz olan bu muhkem ayetlerin açılımları, açıklamaları, derinlikleri, farklı şekillerde, farklı kelimelerle tefsiridir..

Müteşabih sözcüğünü de Allah, 11:1. ayette tefsir etmekte, yani gene farklı bir kelime ile açmaktadır, Tafsilat 

Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan tarafından tafsilatlandırılmış/detaylandırılmış bir Kitap’tır.

Bulunulan çağa, algı seviyesine göre çoklu anlamlar ihtiva edebilen bu ayetleri ise ancak Allah’ın izniyle (~yani gerekli çalışmaları yaparak) rasihunilimde derinleşmiş olanlar te’vil edebilmekte (~bir çok anlamın sıralanması) (3:7) .

Geleneksel açıklamalardaki gibi, anlamları kapalı, anlamını sadece Allah’ın bildiği ayetler demek değildir müteşabih olanlar. Kur’an en temel düzeyden de, zaman içerisinde gayretle de anlaşılabilecek bir kitaptır ve anlaşılsın, insanlar bu anlaşılır manalar ile kılavuzlansın diye Rasul’den tebliğ edilmiştir.

Hükümlerinin lafzında yatan ruhu sezerek maksadın kapılması, ve bu vesileyle her çağa uyumlanması, tahlil edilecek müteşabih/benzeşen ayetlerin ördüğü Kur’anın iç bağlantıları vasıtasıyla olur. Çünkü her muhkem ayetin içerdiği hüküm; müteşabih/benzeyen ayetlerde hükmün nedenleri, getirileri ve götürüleri ile apaçık edilerek akla, tefekkür melekesine vurulmuştur.

Örneğin, zekatı/arınmayı/bireysel gelişimi verin/gözetin denilmişse, başka ayetlerde bunun arınmak maksatlı olduğu, ihtiyaç sahiplerinin malımızda belirli bir miktar hakları olduğu, gelir dağılımındaki uçurumunun kalkması, mallarımızın bereketleneceği vs. gibi ayrıntılar bulunur.

Bu bütüncül yapılanma, ilim ve hikmet gayretlilerinin Kur’an’dan kafalarına göre, atomistik (yani bir ayet üzerinden) hüküm çıkarmalarını engelleyecek, kendi kendini koruyan bir sistemdir aynı zamanda. Bu holistik ve canlı yapı kısa veya uzun vadede Kur’an çalışkanlarının hatalarını, dine sokulmuş olan eklemeleri, Kur’an kelimelerine yüklenmiş anlam kay(dır)malarını da bertaraf etmektedir.

Kur’an odaklı olmayan her türlü dini, tasavvufi, mistik anlayış sahiplerinin Kur’an ayetleri ile konuşmaktan çekinmelerinin veya ayetleri cımbızlayarak aktarmalarının gizli nedenidir bu sistem. Çünkü Kur’an ötelenmediğinde, insanları efsanelerle, hikayelerle, uydurma rivayetlerle uyutamayacaklarını ve otoritelerini, güçlerini yitireceklerini bilmektedirler.

Kur’andaki müteşabih (benzetimli) anlatımlara, betimlemelere Kur’anın maksadını, ruhunu, konu bağlamlarını, konuyla ilgili diğer bütün ayetleri de göz önünde bulundurarak ve kelimelere yüklemiş olduğu anlam yelpazesine göre yorum yapmaya çalışılmalıdır. Kelimelerin sınırları tevilin/yorumun sınırını belirleyecektir. Bu sınırın mecazi, deyimsel, kinayeli anlatımları veya diğer edebi sanatları da (ses ahengi, kafiye, cinas, istiare, mübalağa, intak) kapsadığı göz ardı edilmemeli ve bu manalar da araştırılmalı..

Kur’anın maksadı: Toplumsal selameti sağlamak için en başta kişi ve kamunun hak/hukukunun ikamesi, İman‘ın sağlanarak, kaba Şirk ve Küfürden temizleme ve nihayetinde şirk ve küfürden inceltilmiş nefislerimizi de ben-ötesi aşkın hallerle tanıştırıp, Evrensel duygularla bezemek.

Aksi halde kişisel veya belirli zümrelerin de menfaatine gelebilecek yorumlarla, hükümlerle kişisel, toplumsal açıdan sıkıntılı süreçlere savrulabiliriz. Savrulmaktayız da..

İşte tarihte yaşamış, muhkem ayetleri dahi zahiri anlamlarından çıkartan Batınilik ekolü.. Diğer uçta, kelimelerin kendinde takılı kalıp mecazı ve akıl yürütmeyi reddeden Selefiyye.. Günümüzdeki sözde (!) ılımlı, mütedeyyin, otoritelerce güdülen müslüman kitleleri.. Kaskatı Taliban, Suudi modelleri.. Ve bin bir parçaya bölünerek sadece “etiketi” kalmış İslam ümmeti!

Hırsızlık yapanların ellerin kesilmesi, namaz kılmayanların dövülmesi hatta öldürülmesi, zinaya bulaşanların taşlanarak öldürülmesi, bir kadının kocasına itaat etmediği (!) için dövülebileceği, bir işte çalışamayacağı, örtünme adı altında kadınların çarşaflara gömülmesi, erkeğe 4 ile sınırlı nikahlı eş alma izni (!), ama sayı sınırı olmayan savaş esiri cariyelerle nikahsız beraberlikler, içleri boşaltılarak öldürülen, ritüelleştirilen ibadetler, Rasulü dışlama niyeti olan ibrahimi dinler uydurmaları vs. gibi çok sayıda Kur’anda müteşabih/açılımsal olarak kendini teyit ettiremeyen hükümler bu çarpıklıklara örnek olarak verilebilir.

***

Müteşabih/benzetimli ayetlerin, kapsamı itibariyle diğer bir yönü de, afaka/evrene/doğaya ve enfüse/batına/içsele dönük manalarıdır. İnsanın içinde bulunduğu idrak seviyesine veya bunun yanında sahip olduğu entellektüel birikiminin çeşidine göre; Kur’an, prizmadan geçen beyaz ışığın çıkardığı renkleri gibi, iç içe geçmiş çoklu manalarını (15:87) da talep edenler için sunacaktır. İşte bu noktalar, sadece lafza=ilahiyat bilimine hakim olmanın yetmediği, diğer bilim dallarından edinilen bilgilerin ve muhkem ayetlerin yaşantıya sokularak bizlerde açacağı içsel farkındalıkların, yani kalp genişliğinin, lafzi mananın sınırlarını zorlayarak açabileceği manalardır..

Bu sayede Kur’an kendi kendini mucizevi bir şekilde ve hiç bir çelişki barındırmadığını aksettirerek tefsir eder, ayrıntılar.. Ve O’nun Hak olduğu anlaşılır. Şehid (sürekli tanık olan kişi) olunur.. İman, tamamlanır.

Ayetlerimizi onlara ufuklarda ve kendilerinde göstereceğiz, ki O’nun Hak olduğu onlara apaçık belli olsun. (Fussilet-53).

Kur’an ile sıkça haşır neşir olan bir insana ayetlerin derinlikleri, incelikleri açılır; canlanan bireyin konulara hakimiyeti de belirir. Açıkçası Hikmet açığa çıkar kendinden.. Yani ilimde derinleştikçe, Kur’anın apaçıklığı yanında açıklayıcılığı, inanılmaz detayları da ortaya çıkar. Bu minvalde gündemden düşürülmüş Mubin sıfatı, hem apaçık hem de açıklayıcı anlamındadır..

Hakk’ın ayan beyan olması için Kur’anı sevmek, O’nun cansız bir nesne derekesinden, özne derecesine çıkartılması gerekiyor dünyalarımızca. O’nun etkiye tepki/yanıt veren, capcanlı bir organizma olduğunu iyice anlamak gerekiyor. Nasıl ki, yeni tanıştığımız bir insanla vakit geçirdikçe, onu daha iyi tanıyıp bize daha açık hale geliyorsa iç dünyası.. Kur’an-ı Mubin de benzer şekilde yansıyacaktır göğsümüze..

Unutulmamalı ki, müteşabih ayetler, kimseler anlamasın diye değil; insanlar Kur’an ile hemhâl olup O’nun, kendilerinin, yaşamın ve Kainat’ın üzerinde tefekkür, akletme, tezekkür gayretiyle dinamik ve sağlam bir veritabanı oluşturup, yaşamlarını sonsuzluğa uzanan bir yolculuğa dönüştürsünler diye, bu üslupla açığa çıkmıştır.

“Fark ettin mi, Allah nasıl bir örnek getirdi? Güzel bir Kelime = Öğreti, kökü sağlam, dalları göğe uzanan güzel bir ağaç gibidir. Rabbinin izniyle her zaman da yemişini verir.  Allah, belki zikrederler diye insanlara böyle örnekler veriyor” (14:25, 26).

Muhkem ve Müteşabih ayetler” hakkında 12 yorum

  1. Ve biz hep meyvesinden veya gölgesinden tanımaya başlarız bir ağacı..

    “Kur’anı Kerim neden nüzul sırasına göre değil de farklı bir sıralamayla dizilmiştir?” Nette bu konuya dair bazı açıklamalar var, fakat ben sizinkini merak ettim : )

    1. Sermin Hanım, ben bu konuda hikmet aramıyorum, aksine.. Hatta şaşırıyorum bu nasıl bir sıralamadır diye.. Sanki Kur’an anlaşılmasın diye birileri Kur’an ayetlerini rastgele dağıtmış..

  2. Şaşkınlık içindeyim..
    Ne zorlu bir yoldur insanın yolu, ne çok put var kırmamız gereken!
    Restorasyon değil, komple bir yıkım gerekiyor; kavramlara kendi öz anlamlarını yeniden kazandırabilmek için.
    Kelimelerin içini boşaltarak, dini bir takım söz tekrarları, kılıf ve ritüele indirgeyen yanıltıcıyla baş edebilmek kolay bir iş değil.
    Onun şerrinden Allah’a sığınırız.

    1. Şu videoya göz atabilir misiniz?

      http://www.dailymotion.com/video/x1t1zpg_kuran-neden-inis-sirasi-ile-okumali-hakki-yilmaz_school

      Hatta bazı yerlerde ayetler iç içe yedirilmiş.

      Örneğin, çoğunluğun ittifakla son inen sure olarak kabul ettiği “İzâ câe nasrullâhi vel feth” diye okuduğumuz; “Allah’ın yardımı ve zafer günü gelip, insanların Allah’ın dinine akın akın girdiklerini görünce, Rabbini överek tesbih et; O’ndan bağışlama dile, çünkü O, tevbeleri daima kabul edendir.” şeklindeki Nasr suresidir.

      Bu sureden sonra inen ve Nasr suresi ile anlam bütünlüğü oluşturan son ayet, “Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı/Allah’a teslim olmayı seçtim ”, yenilmesi haram kılınan maddelerin sıralandığı ve çok önceleri indirilen Maide-3. ayetin içine yedirilmiş ve ayet içi bariz bir konu sapmasına neden olmuştur.

      Maide-3: Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah’tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız… Bütün bunlar birer sapıştır. —Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı/Allah’a teslim olmayı seçtim.— Şu da var ki, her kim ciddi bir açlıkla yüz yüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr ve Rahîm’dir.

      Maide-3 içine yerleştirilen ayetin Nasr suresinin sonuna yerleştirildiğinde nasıl bir anlam bütünlüğü oluşturduğuna dikkati çekmek isterim.

  3. Ses çıkışı olmadığı için videoyu izleyemedim, ama ilk fırsatta izleyeceğim.
    Sadece yukarıdaki örnek bile (Nasr ve Maide 3) yeterince açıklayıcı aslında.

    Şüphe ve kaostan arınarak imanından emin mü’minler ve hakkıyla teslim olup selamete ermiş müslümanlar olmak dileğiyle..

    Açıklamalarınız/çalışmalarınız çok değerli, teşekkürler :)
    Sevgi ve saygıla..

    1. Şu anki resmi sıralamada aralara serpiştirlen bağlam dışı ayetlerin yer yer anlam bozukluklarına neden olduğuna bir örnek de, bazı konuların başında olması gereken “De ki” veya benzeri iletici ifadelerinin kaybolmasıdır. Sanki Allah değil de, Rasul(ler) kendi konuşuyormuş gibi anlaşılmakta..

      Örnek ayetler..

      Fatiha 1-7
      Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.. Hamd Alemlerin Rabbinedir….

      5. sırada inen Fatiha suresinin ilk ayetlerini, 4. sırada inen Müddesir suresinin Kalk ve uyar ayetleriyle birleştirdiğimizde,
      Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar…. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla/namına.. Hamd Alemlerin Rabbinedir.. .. .. bağlam ortaya çıkıyor.

      Zariyat, 50-51:
      Çünkü ben, size O’nun katından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.
      Önceki ayetlerde de “De ki” yok?

      Bakara, 138:
      Allah’ın boyası.. Allah’tan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O’na kulluk ederiz.

      Enam, 104:
      Ben üzerinize bekçi değilim.

      Enam, 114:
      Allah’dan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitab’ı açık olarak indiren O’dur.

      Hud, 2:
      Şüphesiz ki ben, onun tarafından size (gönderilmiş) bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.

      Şura, 10:
      İşte, bu Allah, benim Rabbimdir. O’na dayandım ve O’na yönelirim.

      Neml, 91:
      Ben ancak, bu şehrin Rabbine -ki O burayı dokunulmaz kılmıştır- kulluk etmekle emrolundum.

  4. İyi ki varsınız 60 yaşından sonra her şey değişti , Allah hepinizden razı olsun ,sizleri hıfz eylesin korusun ilimlerinizi arttırsın sağlıkla kalın.

  5. Ali(r.a) mushafi olucakti simdi … :) burda yazdiklarinizi okudum ama bir seyi anlamadim, yani bunu nasil ve nerden bilecegiz hangi ayetler digerinin ayetin içine yedirilmiş? Allahin kurani korumasi vaadine zit olmuyormu bu fikirler? lutfen bir az acarmisiniz?

    1. Düşüncenize katılıyorum. Yoksa bir çelişki içerisine girilir hatta iş farklı boyutlara ulaşır..

  6. tekrar soruyorum ”yani bunu nasil ve nerden bilecegiz hangi ayetler digerinin ayetin içine yedirilmiş” ….lütfen

  7. Bu yazıyla alakalı ”müştebihen ve ğayre müteşabih” 99-141:6 AYETLERi
    hakkında bilgi verebilirmisiniz..

  8. Sonsuzluk Kulesi. Metodun yanlış. Ego seni fena halde aldatıyor. Egon sana dehşet bir uzaklaşışla yolu kaybettiriyor.

    Kendini terk et! işte Muhammed’in yolu budur.

    Çok klişe olacak ama bunu söyleyeceğim:

    1400 yıldır hiç kimse görüp anlayıp iletemedi bunları; hasa Allah aciz kaldı yolunu korumaktan, bir sen anladın.

    Al sana Firavun al sana Musa!

    Allah münafıklara iki kat azap edecektir! Don. Bak dinleyip dönmezsen neler olacağını bilmiyorsun.

    وذلكم ظنكم الذي ظننتم بربكم أردىكم فأصبحتم من الخاسرين…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir