Tefekkür

tefekkurBilincimizi gürültüye boğan beyindeki dedi-kodunun kırılmasıyla kaba ağırlıklarından kurtulan ve hafifleyen bilincimizde kurulagiden Şuûr sarayının ilmî dekoru Tefekkür ile bir başka koku verir.

Fikri, zihni zorlama ve düşüncede derinlere inme süreci anlamına gelir teFeKküR kelimesi. Arapçadaki FeKeRe; yani “fikir, düşünce sahibi olmak, düşünmek” eylemine “şedde” işareti ile “şiddet, güç, derinlik” kazandırılarak, sözcük basit, sıradan, gündelik bir düşünce trafiği olmanın ötesinde yeni bir derinliğe, kimliğe bürünür.

Tefekkür’ün kimliği

aklin-sinirlariKur’ãn’da da yer yer isimleri sayılan teZeKküR (geçmişe yönelik düşünme süreci), teDeBbüR (geleceğe dönük düşünme süreci), taAKkuL (geçmiş ile gelecek arasında bağlantı kurma), teFaKkuH (bağlantılardan sonuç çıkarma) ve teFeHhüM (anlama, farkında varma) aşamalarının bütünü olan teFeKküR, akıl meleğimizin bir meziyeti olduğundan, malzemesi de faal aklın sınırlarıdır. Aklın sınırları aynı zamanda Göklerin ve Yerin sınırlarıdır (Sidretül Müntehâ).

Sidretül Müntehâ; Âdem‘in tattığı Nihayete eren Ağaç, Çokluk âleminin sonlandığı/başladığı, mekânların bittiği yere kadar tüm boyutlar.

Tefekkür’ün getirisi

Ruhsal olgunlaşma kapsamında kavrama yaklaşmak gerekirse, tefekkürün beyni geliştirip paralelinde, bilincimizin, aklımızın sınırlarını genişleten, kişisel-öznel beyin veri bankasını Evrensel İlim-dokuya bağlayan bir katalizör/hızlandırıcı olduğunu söyleyebiliriz.

Beyinde normal-üstü (para-normal), çapraz bağlantıların kurulmasını sağlar Tefekkür. Zihni odaklanılan konuda/hissiyatta  lâtif esintilerine değecek şekilde keskinleştirir. Böylece ezberin, taklitçiliğin, sıradan düşüncenin ötesine geçer beyin; takılı kalınmış gündelik bilinç mezarından çıkar, ilmî dokusundaki sezgiselliğe kavuşup idrake dayanır, orijinal kelamıyla konuşur. Kabirdeki sorgulama melek(e)lerinin gelmesi diye anlatılan süreç!

Beynin yüksek enerji kullanılarak yeniden ve sağlam bir şekilde yapılandırılma/programlama süreci, idraki (~meleki hissedişi, evrensel bilinç dokusunu) artırdığından, egoyu üreten kök salmış bilinçdışı alt kişiliklerin güdümünü (~cinlerin etkisini) de azaltması ekstrası!

Şuûr’da “ölü” olan kişinin salt yoğun madde beden hissi ve gürültülü zihin algısı nedeniyle kendisine mezar olan “dünya yaşamı” koşuşturmaca ve kaptırmacasını, “kabir” kelimesi ile anlatılan, ileride “Şuursal dirilişin/uyanışın, kıyametin” gerçekleşebileceği zihinsel bir platforma dönüştürür fikirdeki derinlik.

İçsel (genetik & epigenetik mekanizmalar) ve dışsal (~ata dini, toplumsal veriler) kurgunun şekillendirip ağırlıklı olarak yönlendirdiği taklitçi akıl; sınırları şeffaflaşıp ilahiliği hisseden, (Evrensel, Tekil, Tek) RÛH ile ego arasında ara yüz olan Gönül dokusunda (~Fuad) eriyerek, bir uydu alıcısı misali ilhamlara açık hale gelir. Makbul olan da insanın ilhamlarla, dirilmekte olan evrensel aklıyla önceden taklit yollu aldığı bilgilerin işaret ettirdiği içsel/şuûrsal gerçekleri sezip, yerli yerine koyarak sentez etmesidir. Yani, yaşamın işleyiş mekanizmasını idrak!

Üzerinde tefekkür edilmeden zihne kaydedilen her bilgi hakîkate işâret ediyor olsa da taklit ve nakil bilgidir, kişiye ait değildir.

Bu noktada hatalı olan, bize ait olmayan (~tefekkürden geçerek içselleştirilmemiş), az enerji harcanarak beyne savrulmuş nakli bilgilere takılı kalmak, dünü yaşamak (~insanların bir kısmının maymuna dönüştürülmesi ayeti). Elbette yeterli nörolojik bağlantılar kurulup sentez/idrak/hissiyat elde edilemediğinden kişi ruhsal olarak da doyamaz ve ego farklı olabilme çabasıyla yeni girdiler ile kendini avutma (geçici doyumlar) peşinde koşar durur. Yeni uyuşturucu bilgiler gelse de unutmayalım ki, hakîkat bilgisi ile hakîkatin yaşamı (irfanı/ilmi) arasındaki fark mukabilinde bilinçaltında gerginlik oluşur (münafıklık) ve bu durum uzun vadede kişiyi içsel Şuur katlarını yaşayamamanın, aynı bilinç düzeyinde kalmanın verdiği sabitlik hissinin etkisiyle rahatsız eder (münafıklığın azabı).

gokler-yer-evren

Yaşanan idrak patlamaları, yaratıcı anlar kalbi hassaslaştırarak bilincin dünyasını cilalandırır, ibadetlerini tatlandırır, cenneti yeryüzüne~zihne yaklaştırır.

Hayatımızda tefekkür olmadan, tavsiye edilen şekli ibadetlerin icrası ise, bizlere ilâhi alanı, mânâyı/mâneviyatı hissettirmeyecek, geriye ritüele/ayin derekesine indirgenmiş, cansız, ruhsuz ve madde âlem yorgunu bir ceset bırakır. Tefekkürle yo(ğ)rulmuş zihnin fonuna sinmiş huşûlu lezzetse, şeklin ötesinden habersiz materyalist dîn anlayışının zerrelerini tetikleyerek haşyete yolculuğu uyandıracaktır.

Devamı Afaki Tefekkür..

Tefekkür” hakkında 8 yorum

    1. Merhaba,

      Sorunuza cevap evet. Şartsız , menfaatsiz olan sizdeki mürşidi
      ortaya çıkarabilecek. Mevleviilik tarzında. (Vahdeti Vücut-Tevhit öğretisi.

  1. Yukarıdaki hocamın anlattığından yola çıkarak allahın yaptığından sual olur mu kulunun içine sindirmeyen ibadetinde tam bir teslimiyet. Kuluna nasip etmeyen allahtan nasıl sual olunur ki onu yakacak olan rabbine kulu demez mi beni yaratan sensin benliğimi bilensin istediğini zorla yaptıransın biz kimiz ki onun izni olmadan neyi yapmaya muktedir oluruz yapacağım deriz kör oluruz dünyadan göç ederiz nasip olmaz allah neyler neylerse güzel eyler size nasip olsun bize olmaz bize nasip olan size olmaz onun kulu hakkındakini kimse takdir edemez. –

  2. Allah yolumuzu açık eylesin hocam sizden allah razı olsun heryerde. Takip ediyor. Okuyoruz takdir yüce allahtan

  3. Sanırım sizde ”ve ce’alna lehüm lisane sıdkın ‘aliyya-Sıddıkiyet (Hakikati yaşayarak tasdik) ilminin yüce anlatım kuvvesini oluşturduk” ayeti, gerçekleşmiş açığa çıkmış…

  4. Amin İnşaallah…
    ”Görselleri kelimelerinle çiziyorsun. Bu da sana özel bir yazı diline sahip olma şansı veriyor…” diye bir yazı okumuştum…
    sizin yazı diliniz , anlatım şekliniz yaşanılan halleri tam tasvir ediyor..
    bu özel bir yetenek, özel bir yazı dili..benim için hazine değerinde ….

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir