Hicri Takvimin (!) Ramazan ayı girdi, ve yine kimi aç – susuz kalanlarca, sakızın, sigaranın, tükürüğünü yutmanın, göz damlasının, kolonya kullanmanın orucu bozup bozmadığı, 20-25 dk. önce-sonra, imsak vakti, top atılmıştı – atılmamıştı tartışmaları da başladı geleneksel ve kaçınılmaz olarak. Diğer bir çok benzeri konuda olduğu gibi, Rasulullah’tan kalan Ruh meydanlarda olmayınca, şekil – ritüel üzerinden abartılı – takıntılı mülahazalar da haliyle boy gösteriyor özgürce.
İman edenler, yani kendisinde güven/eminlik hissi uyanmış ve toplumuna da güven/emniyet verenler; ve bunun ötesinde de Takva’ya ulaşmak, yani Allah’ın “koruması” altına da girmek isteyenlerse bu tartışmaların muhatabı, tartışmalar da onların muhatabı değil.. Çünkü, onlar Kadir Gecesine (Bknz. Kadir gecesi, Özgürleşme süreci!) ulaşabilme azmiyle, Kur’an ifadesiyle Savm (aşamalı – programlı dinginleşme çalışmaları), Sıyam (topluca, toplumca dinginleşme/takva/Kur’an ilkelerinin eğitimleri) ve İtikafa (yoğunlaştırılmış Tefekkür süreçlerine) girme gayretindeler.
Yâ eyyuhâllezîne âmenû kutibe aleykumus SIYAMu kemâ kutibe alellezîne min kablikum leallekum tettekûn.
Ey iman edenler (kendisinde güven/eminlik hissi uyanmış ve toplumuna da güven/emniyet verenler)!
SIYAM (topluca, toplumca dinginleşme faaliyetleri/Vahiy ilkelerinin eğitimleri) sizden öncekilerin üzerine yazıldığı (= programlandığı) gibi sizin üzerinize de kaydedildi. Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz/korunursunuz (2:183).
Savm – Sıyam – Oruç
SaVeMe; “hareketsiz durma, durdurma, engelleme” kök anlamlarından SAVM; hareketsizleşme, sakinleme, tüm olumsuzlukları/zaafları durdurma, engelleme, savma, kısaca DİNGİNLEŞME çabası; işteşlik kalıbından SIYAM ise; karşılıklı, topluca sakinleşme programı anlamında..
Farsça kökenli bir sözcük olan “Oruç” Kur’anda geçmemektedir.
Kişisel olarak Savm veya toplu(m)ca Sıyam çalışmaları programlı bir şekilde yapılır veya diğer aşamalarında katılmak üzere (hasta/seferi iken) yapılamayabilir; ama geleneksel oruç ritüelindeki gibi -güneş ışınlarıyla- bozulabilen bir olgu değildir.
***
Evrensel değerlere aykırı hangi konularda zaaf/açık/abartı/tıkanıklık var ise ıslaha, düzeltmeye, reforma, rehabilitasyona yönelik bütün bu programlı çalışmalar gerçekleştirilirken ayetlerde ortak olarak vurgulanan, atlanmaması gereken nokta.. Bizlerin Kur’an = Vicdan = Evrensel Değerler doğrultusunda, yılın sadece bir ayı değil, bir ömür atlamamamız gereken mevzu:
Taam’il miskin!.. Türkçesi, çevrendeki, en yakınındaki işsizin, ihtiyaç sahibinin, eğitimini idame ettirecek bir öğrencinin donatılması, iş – aş – ev sahibi edilmesi için seferber olmak. Lütfen hatırlayalım ayeti, ne diyordu? “O miskinin ihtiyacını gidermez, bu karakteriyle dini yalanlayanın vay haline” (Maun-3)
“ve alellezıne yütıykunehu fidyetün taamü miskin” (2:184)
Diyor ki, Sıyam programı içerisinde Savm çalışması yapan için -pide, tatlı, AVM kuyruğunda beklemek değil-, miskinin ihtiyaçlarının giderilmesi bir sorumluluktur! Niye? Umulur ki korunursunuz! (2:183) İhtiyacını gider, bir eksiğini kapat ki kötüye meyletmesin, ve bu eğilimler toplumda yaygınlık kazanmasın! Umulur ki korunursunuz! (2:183)
Takva’ya, Hakk’a ve yansıması Halka karşı sorumluluk bilincimizi geliştirip, Allah’ın koruması altına nasıl gireceğiz ki başka türlü? Mucize mi indirilecek göklerden? Sihirli sopayla mı? Yemekle şişirilmiş bir karınla edilen Arapça istiğfarlarla mı?
Yüzlerce yıldır kendimizi değil de orucu tutuyoruz, bu ritüel ile korunuyor muyuz? Etiketi İslam olan ülkelerin durumu ortada değil mi? Yoksa, Allah -haşa- yalan mı söylüyor ayetlerinde ? Umulur ki korunursunuz! (2:183)
Ritüel kelimesini, içi – merkezi – ruhu boşaltılmış, çeperinde sadece şeklin, sembolün, gelenekten alınan taklit hareketin kaldığı eylemler anlamında kullanıyorum.
Nasıl gireceğiz bu koruma altına da, toplumca bu musibetlerden, belalardan korunabileceğiz ? Kur’an’ın hiç bir ayetinde ekstra bir DEĞER biçmediği aç ve susuz kalma ritüellerini ön plana çıkartarak mı, yoksa merkezdeki “Taam’il miskin” VURGUSU ile mi ?
***
SIYAM, iman edenleri “koruma” altına alıyor ve salih amellerle/ıslah edici/reformist eylemlerle Takva sahibi yapıyor. Dolayısıyla SAVM, kişisel; SIYAM toplumsal bir takva eğitimidir. Ve III mertebesi vardır – 5:93.
Savm – Sıyam – Orucun getirisi
O halde Takva sahiplerinin özelliklerini Kur’an’da tarayarak SAVM ve SIYAM’ın sonuçlarını bir mihenk taşı olarak kullanabilir ve Takva eğitimine mi giriyoruz yoksa aç ve susuzluk yanımıza kâr mı kalıyor bunu tespit edebiliriz!
Evet, SAVM’ın nefsimize getirilerini okuyalım.. Veya takva sahipleri için görelim..
I- aşama
Yakınlarına, yetimlere, miskinlere/işsizlere, yolda kalmışlara, isteyenlere mallarından harcarlar (2:177)
söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirirler (2:177)
sıkıntı, hastalık ve şiddete maruz kaldığında azmederler (2:177)
Hatalarında bile bile ısrar etmezler (3:17)
Dosdoğru ve sâdıktırlar (2:177)
Allah yolunda canlarıyla ve mallarıyla cihad ederler (9:44)
Öfkelendikleri zaman öfkelerini kontrol eder ve insanları affederler (3:134)
II- aşama
Bereket ve bolluk içerisinde yaşarlar (7:96)
Allah, kurtuluş yollarını ve problemlerin çözümünü ihsan eder. Ummadıkları yerden rızıklanırlar. (65:2-3)
İşleri/yolları kolaylaştırılır (92:5)
Toplumların başlarına karşılık = ceza olarak gelen musibetler, belalardan korunurlar (27:53)
İnsanların hilelerinden korunurlar (3:120)
Fenalık, kötülük dokunmaz (39:61)
Basiret ve Tezekkür ehlidirler (7:201)
Hak ve Batılı ayırt etme gücü, yani furkan verilmiştir (8:29)
III- aşama
Ahirete kesin bilgi/bizatihi tecrübe sahibidirler. (2:5)
Cehennemden uzaklaştırılırlar, o kadar ki cehennemin uğultusunu dahi duymazlar (21:101-102)
Melekler onları güzellikle Vefat ettirir (detay için bknz. Nefsin Vefat ve Ölümü), cennete dahil eder (16:32).
Özgüven hisleri geçici değil, sabitlenmiştir; EMİNLİK MAKAMINdadırlar, cenneti hissederler ve İLK ÖLÜMDEN BAŞKA ÖLÜM TATMAZLAR (44:51-57)
Sekine/tam huzur-sükunet hissi içlerine işlemiştir (48:26).
Allah’ın velisidirler/şah damarı yakınlıklarını hissederler ve içlerinde (geleceğe ait) ne bir korku ne de (geçmişten getirilen) hüzün vardır (10:62-63)
Duaları kabul edilir (5:27)
Kalpleri/Şuurları Allah’a dönüktür, Rahman’dan (!) haşyet duyarlar. (50:33)
Takva Kelimesi/öğretisinde sabitlenmişlerdir (48:26).
Bu eğitimin –Kuş Diline tercüme edilerek- aşamaları Meryem kıssasında müteşabihen/ayna ayetler ile anlatılır.
– MeRYem’in [RÛMî olanın] İlahi Aydınlanma (Doğu’da bir mekan/mekanen şarkiyye) için en yakınlarıyla dahi arasına Bilişsel anlamda perde çekmesi 19:16,
– RUH = ilahi bilgelik ile temas, BEŞER = Aydınlanmış Ustaların (beşeren seviyye) örnek alınması 19:17,
– İnsanlığa Ayet ve Rahmet olacak olan 19:21 yeni Bilinç boyutunun, Allah Öğretisinin = İsa müjdesi 19:19,
– İnsanlara yol gösterecek yeni Bilincin bilgilerinin yüklenilmesi (= hamledilmesi) 19:21,
– İtikaf/Âkiflik, gelen yeni bilgiler üzerinde Odaklanma (mekanen kasiyye) 19:22,
– Değer yargılarının yıkılması, Dönüşümün sancısı 19:23,
– Birlik ve Teklik İlmi’nin (su arkı) ve Şuuru’nun (Hurma dalı) ortaya çıkışı 19:24-25,
– Bu Şuurun ilk Aydınlığa = İmsak’a kadar değerlendirilip (yeme) sindirilmesi/içselleştirilmesi (içme) > ve İlahi Aydınlıkla Siyah/Beyaz ipliğin = Hak ve Batılın ayırt edilmesi = Göz aydınlığı 19:26),
– İçselleştirme (!) sürecinde toplumsal şartlanmaları olan halka Tertemiz KELİME’nin/öğretinin (14:24) aktarılmaMAsı > SAVM’ın Rahman isminin en yüce Sevgi, Yumuşaklık tecellisi ile tamamlanması 19:26,
– Bu göz aydınlığı ile karanlıkları aydınlatılacak toplumlar (~ SAVM’ın GECE’nin üzerine tamamlanması) ile konuşacak olan İsa’yı = Allah İlmini, Öğretisini bekleme 19:27,
– İsa’nın hayretle/acayiplikle (feriyye)/radikallikle/geleneğe başkaldırıyla (beğıyye) yadırganması, tepkiler 19:28,
..
…
….
– Uzun vadede.. İsa’nın/Kamil İnsan’ın “Ene’l Hak” (benden Hakikat dillenmektedir) öğretisinin yanlış değerlendirilerek, Allah’ın Velet = Parça edindiği inancının ortaya çıkışı.. Yani, Allah’ın fizik beden içine hulul ettiği, parçanın Allah olduğu, Allah’tan bir “parça”nın yeryüzünde dolaştığı inançları, vs. vs.
…
Tevrat’ta Gerçek Oruç
Tevrat – İşaya 58. bölüm
Diyorlar ki: ‘Oruç tuttuğumuzu neden görmüyor, Benliğimizi yendiğimizi neden farketmiyorsun?‘
“Bakın, oruç tuttuğunuz gün keyfinize bakıyor, İşçilerinizi eziyorsunuz. Orucunuz kavgayla, çekişmeyle, şiddetli yumruklaşmayla bitiyor. Bugünkü gibi oruç tutmakla sesinizi Yükseklere duyuramazsınız.”
İstediğim oruç bu mu sanıyorsunuz? İnsanın benliğini yenmesi gereken gün böyle mi olmalı? Kamış gibi baş eğip çul ve kül üzerine mi oturmalı? Siz buna mı oruç, RAB’bi hoşnut eden gün diyorsunuz?
Benim istediğim oruç, Haksız yere zincire, boyunduruğa vurulanları Özgür kılmak, tutsakları salıvermek, her türlü boyunduruğu kırmak değil mi? Yiyeceğinizi açla paylaşmak değil mi? Barınaksız yoksulları evinize alır, çıplak gördüğünüzü giydirir, yakınlarınızdan yardımınızı esirgemezseniz, Işığınız tan gibi ağaracak, Çabucak şifa bulacaksınız.
Doğruluğunuz önünüzden gidecek, RAB’bin yüceliği artçınız olacak. O zaman yardım çağrılarınıza RAB yanıt verecek, Feryat ettiğinizde, ‘İşte buradayım’ diyecek. “Eğer boyunduruğa, kaba işaretler yapmaya, Kötücül konuşmalara son verirseniz, Açlar uğruna kendinizi feda eder, yoksulların gereksinimini karşılarsanız,
Işığınız karanlıkta parlayacak, Karanlığınız öğlen gibi ışıyacak.
***
Konunun ruhu, yani Kur’andaki SAVM – SIYAM’ın salt ORUÇ (yemeden, içmeden cinsellikten çekilme) olmadığı sindirildikçe, diğer detayları da zamanla bu not üzerinden aktarılacaktır inş.
Not: ! Bu yorumlara kişisel hissiyatımızın/müşahedelerimizin hatalarının karışmaması için, Kur’an kelimelerinin gelmiş oldukları köklerin anlam yelpazelerini ve Kur’anda ne şekilde kullanıldıklarını (http://kuranharitasi.com/) tespit etmeye çalışarak yorumları (Allah’ın dilediği kadarıyla) aktarma gayretinde olduğumuzu iletmek isterim.
Selam ile..
Elinize sağlık değerli kardeşim. Toplumsal değişim ve sosyal onarımın nasıl yapılacağına ( taamil miskin) ve bizim de bireyler olarak bu düzenleme ve geliştirme çalışmasından takva sahibi erdemli olmamızın istendiği ve umulduğu “siyam-sawm ” düzenleme programı; maalesef kendine “müslümanım” diyen insanlar tarafından 1400 yıldır asıl anlamından ve amacından çok çok uzaklara sürüklenmiş ve pasifize edilmiş bir ilkel yahudi geleneği haline sokulmuştur. Sonsuzluk Kulesi Bey yazdıklarınıza katılıyorum. Anlamak istediğim bir konu var; Bakara 187. ayette geçen “yiyin için” kelimeleri, “onlarla insani ilişkiler kurmada efor sarfedin bu konuda serbestsiniz, elinizden geleni yapın” anlamında deyimsel ifade midir? Yoksa gerçekten de “yemek ve içmek olarak mideyi doldurmak” anlamında mı kullanılmıştır? Aydınlatırsanız çok memnun olurum…Saygılar!
Sıyam ayetindeki “yiyin için” çevirisini, bu kelimelerin geçtiği ayet bağlamlarını da göz önünde bulundurarak
Tüketin-değerlendirin-nasiplenin ve içselleştirin/sindirin anlamında karar kıldık bir Kuran araştırmacısı arkadaşla beraber :)
Yeme, içme illaki gıdasal olmak zorunda değil.. Eğer gıdasal olacaksa bunlar ayrıca belirtilebiliyor.
Özellikle şu ayetler belirleyici oldu..
ve üşribu fi kulubihimül ıcle/bunların kalplerine altın?/buzağı sevgisi içirilmiştir/içselleştirilmiş/özümsenmiştir. 2:93
la te’kulu malehum / mallarını haksızlıkla tüketmeyin
te’kulu min helal / helalinden tüketin diyor
Ya benı ademe huzu zıneteküm ınde külli mescidiv ve külu veşrabu ve la tüsrifu innehu la yühıbbül müsrifın.
Ey Ademoğulları! (Allaha) kulluk olsun diye yapıp ettiğiniz her işte kendinize çekidüzen verin; yiyin için, fakat haddi aşmayın: (çünkü) kuşku yok ki, O haddi aşanları sevmez!
Yeme-içme kalıbının zıttı x haddi aşmak
Ye, iç gözün aydın olsun! Meryeme hitap.. Midenin dolmasıyla göz aydınlığı olur mu? :)
Hicri takvim (!) vurgunuzu biraz açmanızı talep edeceğim.
Saygılarımla.
Aslında Hicri takvimin :) Ramazan ayının çıkmasını bekliyorum, ayrıntılamak için.
Kısaca..
Bildiğiniz üzere Hicri Takvim Halife Ömer döneminde, ayların düzenlenmesi de Osman döneminde gerçekleştirilmiş.
İslam öncesi dönemlere ait bulguların hiç birinde ise Ramazan diye bir ay ismine denk gelinmiyor.
Ay adlarının İslam-öncesi devirlerden olduğu gibi alındığı Abbasi dönemi bilginlerin rivayetler üzerine oluşturdukları yorumlarından ibaret..
Kaldı ki, buluntularda bildiğimiz Ay kelimesi, Şehr değil YRKH veya lehçe farkıyla VRKH sözcüğü ile ifadelendiriliyor.
Siz de dilerseniz biraz araştırın.. Bir beyin fırtınası yapalım.. :)
Merhaba. Şehri ramadanellezi ifadesi bence soyle yorumlanabilir. Şehr şöhret ayni kontrn gelir biliyorum. Ramadanellezi el degemiyecek kadar sicak olma durumu. Yani icsel manaya gelecek olursak kisi deveya topkumda sıkıntili sancili bir durum bas gosterdiginde manasi cikarilabilir kanaatindeyim. Saygilarimla
Bu ikinci yazıyla konu iyice kıvamını bulmuş, teşekkürler.
Herkes, aynasından kendine yansıyan bir ucuyla okuyor ‘furkan’ı; size ne mutlu ki geniş ve derin bir kesiti yansımakta, ve bizler de nemalanmaktayız.
Önceleri sadece dedikodusunu işittiğimiz, yaklaştıkça sesini duyup kokusunu hissetmeye başladığımız o ‘nehir’e -bizi kabul edeceği bir ucundan- erişmek, ayağımızı sokmak, içinde yüzmek ve nihayet onunla bir olmak dileğiyle.
Sevgiler :)
değerli arkadaşım
alıntı yada ilham aldığın bir kişi-adres vs. varsa bunları belirtmen, seni bilakis yüceltir.
Elbette, gerek E-kitap bölümünde, gerekse de Kitap önerileri yazımda eserleri ve isimleri geçen insanlar yararlandığım kişilerdendir.
Yazılarımda şu ana kadar “alıntı” kullanmadım. Kullanırsam da elbette belirtmekten kaçınmam.
Değerli Sonsuzluk Kulesi,
Şu ibareyi açar mısınız lütfen! “” MeRYem’in [RÛMî olanın]”””
Selam,
Semazen
Evet; RUH ile yetiştirilip kavminin karşısına çıkan Meryem
ve Meryem kelimesi, Ra-Elif/Waw-Mim, ayrılmak, çekilmek kökünden; Rum (Ra-Waw-Mim) sözcüğü ile benzerliği, Horasan bölgesinde yetişip Rum diyarına yerleşen Anadolu Bilgeleriyle (Celaleddin Rumî gibi) bir çağrışım yaptığından bu şekilde kullanmak istedim :).
Değerli Sonsuzluk Kulesi,
Hz. Meryem’in güzel ismi üzerine yakın geçmişte çok özel bir Kurân incelemesi yapmak nasip oldu… Meryem isminin etimolojisi ve anlamı dışında, Hz. Musa’nın ablasının adının Meryem olup olmadığını da QQ perspektifi dediğim bir analizle keşfe çalıştım… Çok şükür; karşıma bir kere daha muazzam bir Kurân mucizesi çıktı… Evet; Hz. Musa’nın ablasının adı Kurân’da akıllara durgunluk verecek lengüistik i’câz ile gizlenmişti… (Allahu Ekber!)
Sadede gelirsek, bu güzide isim Antik Mısır diline (Kıptice) aittir… Aramice başta diğer Semitik dilllere buradan intikal etmiştir… http://www.behindthename.com/name/mary Ancak, anlamı hususunda dilbilimciler mutabık kalmamakla birlikte kökeni doğru tespit etmişlerdir… İsim, mer + yem şeklinde iki sözcükten türetilmiştir… Dilbilimcilerden farklı olarak bana göre, bu ismin Türkçe’deki tam karşılığı “Candeniz: can (sevgili) + deniz” dir…
Bu çevirinin, Antik Mısır bulgularına ve de Hz. Meryem’in yaşadığı dönem Semitik bulgularına göre minimal düzeyde tashihe ihtiyacı vardır… Yani, MR sözcüğü birbirinden çok farklı anlamlar taşıdığı için, Hz. Musa’nın ablasına bu isim verilirken kastedilen neydi ve Hz. İsa’nın annesine…?! Telaffuzu bir, semantiği çeşitli bir sözcük var karşımızda… Yem (deniz) sözcüğünde ise tereddüt yok!
Selam,
Semazen
http://www.kuranizeka.com
Yem,denizdir evet. mer ise hint/sanskrit kökenli bir kelimedir. Benim anlamındadır.
meryem ise benim denizim demektir.
Çok güzel, emeğinize sağlık.. :)
Peki, “Ey Harun’un kız kardeşi” hitabıyla neyi anlamak gerekir? Benim aklıma Musa Rasulullah’ın yoldaşı Harun’un okul/öğreti geleneğinde yetişmişlik gibi bir fikir geliyor!
Değerli Sonsuzluk Kulesi,
2007’de bu konuyu inceleme ve çözümlemek imkânı bulmuştum…
Bu hitabın birinci sebebinin Hz. Meryem’in Hz. Musa’nın ablasıyla adaşlığı olduğu kesin… Geçmişte, benim için kesinliği yoktu; sadece bu yönde rivayetler (İsrailiyat) olarak bakıyordum… Ancak, yukarıda bahsettiğim çalışmadan sonra Hz. İsa’nın annesi ile Hz. Musa’nın ablasının aynı ismi taşıdığı benim için kesinlik kazandı…
Diğer taraftan, Meryem isminin neden Hz. Harun’a izafe edildiği ve neden “Ey Musa’nın Kızkardeşi” diye hitap edilmediği haklı olarak sorulabilir… Bu sorunun cevabı Ta-Ha: 94’de saklıdır. http://www.kuranmeali.tv/20/94 Hz. Harun, Hz. Musa’ya “Ey anamın oğlu!” diye hitap eder… Dolayısıyla, yaşça daha büyük olan Meryem ve Harun’un, Hz. Musa ile ana bir kardeş oldukları kolayca tahmin edilebilir…
Bütün bunlar, Hz. Meryem’e o kritik anda “Ey Harun’un Kızkardeşi!” diyerek hitap eden Benî İsraîl tarafından muhakkak bilinen şeylerdir… Ancak, bu detaylar böyle bir hitabın TEMEL sebebi değildir!
Temel sebep için 2007’de kaleme aldığım o incelemeye müracaat edilmesini rica ederim… http://www.twitlonger.com/show/n_1rmns3p
Selam,
Semazen
Sonsuzluk Kulesi’nin açıklamalarına ilave yapmak istiyorum. Bakara 187 ayette geçen “sabahın aydınlığı ufuk çizgisinde belirinceye kadar yiyin için” tabiri serbestliği, istediği gibi hareket edebilmeyi anlatan bir deyimdir. Bir önceki gün içerisinde resulün kuran eğitimi programında anlatılan konuların ders bitim saati olan akşam karanlığının basmasından itibaren ertesi gün sabah kuran eğitimi (salat eğitimi) başlama saatine kadar olan gece boyunca, derse katılanların serbest oldukları, rahat hareket edebilecekleri, derste anlatılanları kendi aralarında tartışıp, müzakere yapıp değerlendirebilecekleri veya ailesel-kişisel ilişkilerini sürdürebilecekleri serbest zamanı anlatan bir deyimdir.
Bence Oruç kişinin Allah katında aciziyetini dile getirmesi yani Rabbim ben tüm rızıkların sahibi olduğunu biliyorum ve senin rızan için seni özümde bulmak senin tekliğini yaşamak için dünyada bana verdiğin rızıkları bir süre(zaman) aralığında nefsimi törpüleyerek oruç tutuyorum.Aynı zamanda açın halinden anlamak,Allahın verdiği nimetlerin farkına varmak bunlar orucun bize öğrettikleri.Yine niyet girer devreye siz orucun yemek içmekten ibaret olduğunu anlarsanız işin özünü anlamamış olursunuz yine şartlanma yine başka birinden anlamını duymadan iş yapma yani bir başkasının dediğini kurana eş koşma bir başkasının dediği şekilde yeme içme sanıyosun kuran sana herşeyi aklınla imanınla yap diyor.Yani Allaha eş koşma şirk yapıyosun sevap işlicem allah katında yükselicem derken yerin dibine giriyosun bu yüzden temizlenmiyenler kurana yaklaşmasın denilmiş bunuda üstüme su döküp elimalmak olarak anlaşılmış neler neler var.Halbuki yani siz Allahın tekliğini bilmezseniz sürekli bir şirk içinde olursunuz ibadet ettim sanarsınız temizlenerek okuyun anlayınki aklınıza yatsın hissederek yapın demiş.Benim düşüncelerim bunlar benim anladıklarım
Klasik oruç anlayışını reddediyor ve oruç ile ilgili ayetlerden farklı bir anlam çıkarıyorsunuz. çıkardığınız yorumlar içerik olarak çok doğru. ancak bu çıkarımlarınız (bilhassa amele yönelik) zaten kuranın değişik ayetleriyle bildiriliyor. sanki yeni bir şey çıkarmış gibisiniz. Açı doyurmak kimsesizlere yardım etmek vb. konuları ilgili ayetlerde emrediliyor. ileri sürdüğünüz yorumlar ayetlere oturmuyor. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Elhamdu Lillahi Rabbil’Alemiyn”
“Hamd/değerlendirme, Allah manasını öz’ünde bulup, yaratım sistemi içerisin de, koruma ve rahmet amaçlı kullanana (Alemin Rabb’ine) aittir
”Düşünce ve duyguların özde oluşturduklarının bilinçte (atom altı) boyutunda değerlendirilerek olumsuzluklardan arınıp, muhafaza edilmesi ve bunun olumlu sonuçlarının kişinin dünya(sın)da açığa çıkabilmesi ” (Kozmik Frekansdan alıntı)
Savm -Sıyam ve Takva nın anlatımı mı?
https://kuranmucizeler.com/kuran-a-gore-oruc
Bu yazıyı buraya bırakıyorum. Yazı bana ait değil.